|
04.05.2010, 12:46 | #1 |
|
Kent ve Tarım
KENT ve TARIM
ÇAĞDAŞ KAYA Ortaçağ Avrupası'na ait olduğu söylenen bir atasözü "Kent havası insanı özgür kılar (Stadtluft macht frei)" der. Kırsal bölgelerde yaşanan feodal sistemin baskısından kurtulup, kentin güvenli ortamında, daha özgür bir hayat yaşamak isteyen insanlarla; günümüz Türkiye'sinde, yaşadıkları bölgelerden sayısız ekonomik ve sosyal sorun nedeniyle, İstanbul ya da diğer kentlere göç eden insanların hissettiği duygular pek de farklı olmasa gerektir. Kentlerin, geçmişte ev sahipliği yaptığı kimselere verdiği güven duygusu, her ne kadar çevresinde yer alan surlarla ilişkili (burgh, borough) olsa da, sonuçta ortaya çıkan kentli (bourg-eois, burjuva) kavramının özellikle bugünün Türkiye'sinde çok iyi anlaşılması gerekmektedir. İstanbul, binlerce yıllık tarihinde kent olgusunun her dönemdeki anlamını tam olarak taşıyabilmiş ve bu nedenle kent kavramı ile ilişkili tüm özellikleri yapısında barındırmıştır. İnsanlık tarihi boyunca kent kavramının, hangi aşamaların ardından nereye geldiğini anlamak için ise bugünün İstanbul'una bakmak yeterlidir. Yaklaşık dokuz yüz bin kişilik köy nüfusunu bir tarafa bıraktığımızda, karşımıza çıkan dokuz milyon kişilik "İstanbul Kenti", sahip olduğu sorunlarla başa çıkmak için her şeyden önce kendini iyi tanımlamalıdır. Günümüzde çokça kullanılan "Mega Kent" kavramı belki de yukarıda bahsettiğimiz tarihsel gelişimin geldiği en son noktadır. Öyleyse, var olan koşullara göre yeniden tanımladığımız kent kavramına, yeni bakış açılarıyla yaklaşmak zorunda olduğumuzu da kabul etmeliyiz. Ülkenin genelinde süre gelen sorunların, kent ölçeğinde algılanışı farklı olmalıdır. Örneğin; işsizliğin İstanbul'da görünen yüzü; kişi başına düşen milli gelir hesapları, birkaç istatistikî veri ya da sosyal güvenlik harcamalarının bütçedeki yerinden çok daha farklıdır. İşsizlik İstanbul için; kırsal alanlardan gelen göç ve plansız bir yapılaşma, yaşanan kültürel farklılıklardan doğan çatışmalar ve artan suç oranı, içinden çıkılamayacak noktaya gelen trafik sorunu, çevre kirliliği ve her geçen gün kötüleşen ekolojik yapı demektir. Kentin, sorunlarının kendine özgü olduğunu anlaması, bu sorunlara kendine özgü çözümler yaratabilmesi için olmazsa olmaz koşuldur. Bugün, dünyada benzer özelliklere sahip kentler, söz konusu sorunlara kendi inisiyatifleriyle hareket ederek etkin çözümler getirebilmektedir. İşte bu çözüm önerilerinin en başta gelen örneği ise Kent Tarımı uygulamalarıdır. Kent Tarımı, özellikle son yıllarda gündemden düşmeyen hızlı ve plansız kentleşmenin beraberinde getirdiği ekonomik ve sosyal sorunlara karşı geliştirilen (ya da yenilenen ve etkinleştirilen) güncel bir kavramdır. Her şeyden önce Kent Tarımı'nın çoğunlukla sosyo-ekonomik sorunlar çerçevesinde anılması, onu sıradan bir tarım metodu olmaktan uzaklaştırmakta ve yukarıda bahsi geçen sorunlarla mücadele konusunda önemli bir noktaya taşımaktadır. Ortaya koyduğu somut çözüm önerileri ve dünya çapında elde ettiği başarılar, Kent Tarımı'nın İstanbul ve diğer kentlerimizde değerlendirilmesi gereken önemli bir yaklaşım olduğunu gösterir. Bu nedenle, aşağıda tüm boyutlarıyla genel olarak bahsedeceğimiz Kent Tarımı'nın sahip olduğu potansiyelin, gerek yerel ve gerekse ulusal düzeydeki politika belirleyiciler tarafından bilinçli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. KENT TARIMI Tanım ve İçerik Kent Tarımı kavramı, kentlerde ve kentlerin yakın çevresinde yaşayan ailelerin, kendi beslenme ihtiyaçlarını sağlamak ve/veya ek gelir elde etmek gibi ekonomik yaklaşımlarla piyasaya dönük gıda üretimi yapmak için çevrelerinde yer alan sınırlı miktardaki kaynakları (toprak, su vb.), ekolojik sistemle uyumlu biçimde kullanmak suretiyle tarımsal aktivitelerde bulunmalarını açıklamaktadır. Uzak Doğu ülkelerinden, Latin Amerika'daki pek çok ülkeye kadar yaygın biçimde uygulanan Kent Tarımı, her şeyden önce içinde bulunduğu koşullara başarılı biçimde uyum sağlamakta ve bu şekilde etkinliğini artırabilmektedir. İstanbul örneğinde yer alan tüm koşullar, Kent Tarımı'nın ülke geneline hitap edebilecek bir model oluşturması için yeterlidir. Tarımın, kent sisteminin tüm alanlarıyla sağlıklı bir biçimde bütünleşmesinin beraberinde getireceği faydaların ortaya konması, belki de bu kavramın tam olarak anlaşılmasının en doğru yolu olacaktır. Kent Tarımı'nın; kentlerde işsizlikle aktif mücadele, beslenme ve gıda güvencesi ve çevre kirliliği ve ekolojik yapı gibi ana başlıklar altında tanımlanabilecek sorunlara karşı geliştirdiği çözüm önerileri ve yaklaşımlar şu şekilde sıralanabilir: KENTLERDE İŞSİZLİKLE AKTİF MÜCADELE Köyden kente göç olgusu özellikle İstanbul'da yaşanmakta olan sosyal sorunların temelinde yatan işsizliğin başlıca nedenidir. İşsizlik sorunuyla ülke çapında aktif biçimde verilmesi gereken mücadele, büyük kentlerin kendi yapılarına özgü çözüm önerileriyle desteklenmedikçe etkili olamayacaktır. Kent Tarımı uygulamalarının, gelir seviyesi düşük kesimlere sağladığı ek gelir imkanları, dünyanın bir çok yerindeki kentli yoksullara büyük fırsatlar sağlamaktadır. Yapılan üretimde, özellikle kolay bozulan gıdaların satışı konusunda pazara olan yakınlık (daha az taşıma maliyeti ve zaman) ve her zaman doğal tarım tekniklerinin tercih edilmesi gibi piyasaya dönük rekabet avantajları, Kent Tarımı uygulamalarının sağladığı ekonomik üstünlüklerden sadece bir kaçıdır. Kent Tarımı, özellikle kentlerdeki diğer işlere girmekte sıkıntı çeken kentli yoksullar için bireysel istihdam ve gelir yaratmakta ve bunun yanında düşük ve orta düzey gelir sahibi olan ailelere gelir katkısı sağlamaktadır. Kentli çiftçilerin kazandıkları gelir, ailelerin geçimi için önemli bir katkıda bulunmaktadır. Tanzanya Dar Es Salaam'daki Kent Tarımı Sektörü ikinci büyük iş veren sektör durumundadır (toplam istihdamın %20'si, Sawio 1998). Kenya Nairobi'deki Kent Tarımı uygulamaları, küçük çaplı girişim alanında en yüksek bireysel istihdam gelirini ve kentsel alandaki üçüncü en yüksek geliri sağlamaktadır (House 1993). Togo Lomé'da ticari amaçla üretim yapan kentli bir bahçecinin (Market Gardener) cüzî düzeydeki aylık geliri, on kamu hizmetlisinin maaşına denk düşmektedir. Sebze ürünleri gibi bazı piyasa merkezli ürünlerin fayda-maliyet analizleri, düşük girdi ve genel (sabit ve değişken) maliyetlere dayanan uygulamalar sonucunda net gelir göstermiştir (Abutiate 1995). İstanbul gibi büyük kentlerde kayıt dışı ekonominin geldiği nokta ortadadır. Bu sorunun çözümü ise hukuki süreçte yasaklayıcı yöntemlerin kullanılmasından çok insanlara yasal alternatifler sunulmasıdır. Özellikle eğitim seviyesi düşük kesimin çoğunluğunu oluşturduğu kayıt dışı sektörün istihdam yapısı, kent planlamalarında ve diğer politikalarda tarımsal aktivitelere yer verilerek Kent Tarımı Sektörüne yöneltilebilir. KENTLERDE BESLENME VE GIDA GÜVENCESİ Ülkemizde beslenme sorunlarının en ciddi boyutlarda yaşandığı yerlerin, kırsal kesimden gelen insanların sağlıksız koşullarda yaşamak zorunda olduğu kent alanları olduğu bilinmektedir. Gıda güvencesinin sağlanması, yani her insanın eşit ölçüde taze ve sağlıklı gıdaya ulaşabilmesinin yolunun açılması, aktif kent politikalarının hayata geçirilmesi ile mümkün olabilir. Özellikle, gelir düzeyi düşük ailelerin okul çağındaki çocuklarının, süt gibi temel gıdalara olan ihtiyacı gözle görülür düzeyde artmıştır. Bunun yanında, tarımda bilinçsiz şekilde kullanılan kimyasal girdilerin ortaya çıkardığı sorunlar ağırlıklı olarak gündemdedir. Kent Tarımı ile yapılan doğal üretimin nicelik ve niteliği söz konusu sorunlara büyük ölçüde çözüm getirmektedir. Kentsel gıda güvencesiyle ilgili güncel araştırmalar, sadece kırsal alanlarda üretilen gıdalara dayanılarak, kentli yoksullar için gıda güvencesi oluşturulamayacağını ortaya koymaktadır. Kentsel gıda sistemleri ile ilgili olan son dönem eğilimleri üzerine yapılan analizler ortaya koymaktadır ki, sadece kırsal kesimden gelen gıdalar, kentli yoksul kesimlerin gıda güvencesinin oluşturulmasında yetersiz kalmaktadır. Şehirlerin; planlar geliştirmesi, kent içi ve kent çevresi gıda üretimini desteklemesi ve gıda maddelerinin dışsal arzına dayanan, yüksek düzeyde sermayeleşmiş ve aşırı enerji tüketen "süper market" modeline olan bağımlılık dışında farklı yöntemler yaratarak bu süreçten kurtulması gerekmektedir (Dahlberg 1998). Örneğin, Doğu Cakarta'daki toplam gıda tüketiminin %18'lik bölümü düşük gelir düzeyine sahip ailelerin yaşadığı bölgelerde üretilmektedir. Bu oranlar, Kampala'da %60 ve Nairobi'de %50'ye kadar ulaşmaktadır (Maxwell 1995). Pek çok çalışma, beslenme konusundaki kendine yeterliliğin, ihtiyaçların kentsel alanlarda karşılanabilmesi suretiyle en sert iklimlerde bile mümkün olabileceğini göstermektedir (Smith 1996). ÇEVRE KİRLİLİĞİ VE EKOLOJİK YAPI Hızlı ve plansız kentleşmenin ekolojik dengeye verdiği zararlar her geçen gün artmaktadır. Kent çevresinde yer alan sanayi kuruluşları ve bizzat kentli yerleşimcilerin her alanda yaptıkları bilinçsiz tüketim, çevreyi olumsuz yönde etkilemektedir. Kent Tarımı uygulamalarında sadece doğal ve organik tarım yöntemlerinin kullanılması, kent içinde ve kent çevresindeki ekolojik sistemin korunmasını ve devamlılığını sağlamaktadır. Özellikle, kentsel organik atıkların, Kompost yöntemiyle geri dönüşümünün sağlanması büyük bir fayda yaratmaktadır. Bunun yanında, kentlerde yer alan boş alanların Kent Tarımı amacıyla verimli biçimde kullanılması, çevrenin güzelleştirilmesine ve atıl durumda olup kimi zaman yanlış amaçlarla kullanılan alanların kazanılmasına vesile olur. Neden Ekolojik Kent Tarımı? Kent Tarımı'nın "ekolojikleştirilmesi" bir dizi sebepten dolayı önem arz etmektedir. Kent Tarımı uygulamalarının pek çok yerleşime ve içme suyu kaynağına olan yakınlığı, beraberinde getirdiği sağlık ve çevre risklerinin en aza indirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Ekolojik Kent Tarımı'na geçiş; toprağın, suyun ve ürünlerin geleneksel tarım uygulamalarında kullanılan kimyasallar, hormonlar ve diğer zararlı maddelerle kirletilmesi riskini ortadan kaldıracaktır. Kent tarımcılarının bir kısmı, çevre konusunda taşıdıkları hassasiyetler veya bunu bir yaşam şekli olarak algıladıkları için, bir diğer kısmı ise sadece ekonomik sebeplerden dolayı ekolojik uygulamalara katılabilirler. Teknolojinin ağırlıklı olarak geleneksel yapıda olduğu yerlerde, ekolojik tarımın hayata geçirilmesi, üretimi bariz biçimde artırabilir. Günümüzde büyük ölçüde kimyasal girdinin kullanıldığı yerlerde ekolojik uygulamalara geçilmesi, üretim maliyetlerini kimyasal girdilerden elde edilecek tasarruflar neticesinde azaltacaktır. Aynı zamanda, kentlerde organik olarak yetiştirilmiş gıdaların pazarlanabilmesi için uygun bir piyasa da bulunmaktadır. Ekolojik tarım, kentsel organik atıkların geri dönüşümünü desteklemesi ve modern kentsel sanitasyon (eco-sanitation) sistemine olan uygunluğu nedeniyle de kendini göstermektedir. Ekolojik tarım diğer yandan rekreasyon, doğal alanların yönetimi, biyo-çeşitliliğin korunması, genç neslin eğitimi ve kötü durumdaki alanların iyileştirilmesi gibi konularda, geleneksel tarıma göre daha fazla uyum göstermektedir. Ekolojik tarım; çevre kirliliğinin, ekonomik sıkıntıların veya yoksulluğun önlenmesinin en önde gelen çözümü değildir. Buna rağmen, sürdürülebilir (kentsel) kalkınma ve doğanın karşısında olmak yerine onunla birlikte olma idealleri için, olumlu ve uygun bir bakış açısı getirmekte ve bununla birlikte aktif bir desteği de hak etmektedir. KENT TARIMI İÇİN UYGUN POLİTİK YAPININ HAZIRLANMASI Kent Tarımı uygulamalarının sürdürülebilir ve sağlıklı bir yapıya kavuşması ancak yerel ve ulusal ölçekteki politika belirleyicilerin bu konuya yeterince önem vermeleri sonunda olabilir. Kentsel arazi planlamalarında kentli çiftçilerin ihtiyaç duyacakları kaynak kullanımı ve arazi ile ilgili mülkiyet sorunları gerek yerel ve gerekse ulusal ölçekte yürütülecek kanuni süreçlerle çözülmeli. Bu çiftçilerin ihtiyaç duyacakları bilgi ve teknik yardımlar ülkedeki ilgili tüm kuruluşların işbirliği ile sağlanmalıdır. Su ve toprak kaynaklarına ulaşım ve diğer yandan bu kaynakların kullanım haklarının güvenliği ve toprak rantının düzeyi, kent çiftçiliğinin gelişimini etkileyen önemli faktörlerdir. Değerli konumlardaki toprağa ulaşım şiddetli tartışmalara konu olmaktadır. Özellikle geçim sağlamak amacıyla yapılan Kent Tarımı, çoğunlukla mülkiyet haklarının tartışmalı olduğu alanlarda uygulanmaktadır. Kentsel kalkınma konusunda yapılan arazi kullanımı planlamaları, çoğu zaman kentsel gıda üretimi için gereken arazi tahsisini dışlamaktadır. Kent Tarımı'nın arazi kullanımı planlamalarına entegrasyonunu sağlayacağı düşünülen politika araçları aşağıda sunulan kategoriler halinde sıralanabilir: a.) Temeli Olmayan Hukuki Sınırlamaların Kaldırılması Atılması gereken ilk adım; kent planlamacılarını, Kent Tarımı'nın arazi kullanımı için kullanılabilecek yasal bir yapı olduğu konusunda ikna etmektir. Katılımcılar, var olan politikaların ve kanuni yapının gözden geçirilmesinin, Kent Tarımı'na karşı oluşturulan temelsiz sınırlamaların ortadan kaldırılmaları için gerekli olduğunu düşünmektedirler. Böyle bir araştırma; biyolojik hassasiyete sahip alanların kötü kullanımını, içme suyuyla sulama yapılması ve büyük oranlarda dışsal girdi ile yapılan tarım nedeniyle yeraltı sularının kirletilmesi gibi farklı sorunların önlenmesi için gereken politika tedbirlerinin geliştirme çalışmalarıyla birlikte yürütülmelidir. b.)Tarımın Kentsel Arazi Kullanımının Yasal Bir Şekli Olduğunun Anlaşılması Kent Tarımı uygulamalarının resmi istatistiklere, arazi kullanımı incelemelerine ve bilgi alt yapısına katılması gibi göstergelerle ölçülebilir. Kent tarımcıları; yasal mülkiyet veya kalıcı kullanım hakları verilmesi yerine, baskılara karşı korunma ve ayrıca kredi ve diğer bazı hizmetlere ulaşımın iyileştirilmesi sonrasında kısa ya da orta vadeli oturma lisansları verilmesi şeklinde desteklenebilirler. İSTANBUL'DA KENT TARIMI Şu ana kadar genel hatlarıyla bahsettiğimiz Kent Tarımı'nın ilk uygulaması, Ulaşılabilir Yaşam Derneği (UYD) tarafından sürdürülen, kentsel alanda risk altındaki grupların istihdam ve gıda güvencelerinin sağlanmasına yönelik bir proje kapsamında, Gürpınar Belediyesi (İstanbul/ Büyük Çekmece) ile yapılan başarılı bir işbirliği ile hayata geçirilmektedir. Gürpınar, Esenyurt ve Kıraç beldelerine göç sonrasında yerleşmiş ayrı hanelerden 25 yoksul ve işsiz kadın, Gürpınar Belediyesi'nin tahsis etmekte olduğu 25 dönümlük alanda Kent Tarımı'na yönelik eğitim ve uygulama çalışmaları yapmaktadır. Yurt çapındaki pek çok ilgili kişi ve kuruluş, bilgi ve deneyimlerini projenin başarısı için seferber etmiştir. Eğitim ve uygulama sürecinde sürekli olarak bulunan uzmanlar, her safhada bilinçli bir çalışmayı gerçekleştirmektedir. Türkiye genelinde örnek teşkil etmeyi amaçlayan bu proje, Kent Tarımı'nın dünya çapındaki uygulamalarını koordine eden ve merkezi Hollanda'da bulunan ETC/ RUAF tarafından da etkin biçimde desteklenmektedir. Proje genel anlamda, Avrupa Birliği Tarafından finanse edilen ve İŞKUR tarafından yürütülen Aktif İstihdam Tedbirleri Programı kapsamında yer almaktadır. İstanbul'un Büyük Fırsatı İstanbul'un halkı nasıl doyuyor?Pazarları, sebze bahçeleri ve halkının büyük kısmının köyleriyle süren sıkı bağları, özellikle yoksul kesimin gıda güvencesini nasıl sağlıyor? Bu konuda yaptığı araştırmalardan tanıdığımız ve bir yılını, İstanbul'un köşe bucağını dolaşarak geçirmiş olan Paul Kaldjian'la bir "bostan muhabbeti" ... Bir kenti büyük yapan pek çok neden vardır. Örneğin; yansımasını geleneksel mekanlarına verdiği değerde bulan görkemli bir tarih ve kimlik, şık bir kentleşme, halkının kozmopolit çeşitliliği, yaşam alışkanlıkları ve düşünceleri, güzel sanatlardan yemeğe ve yeni ekonomik fırsatlara kadar yaratıcılığı ateşleyen ve teşvik eden bir kültürel canlılık ve inşa edilenle, doğal çevrenin sağlıklı bütünlüğü ve iç içeliği. Bu noktada; Kanada- Toronto ve ABD- Minneapolis kentlerinin, Kuzey Amerika'nın en "yaşanılır" metropolleri arasında sayıldıklarını söyleyebiliriz. İki kent de geniş parkları ve yeşil alanlarıyla tanınıyor. New York'un, Londra'nın, Paris'in en sevilen yerleri kent yaşamının çıldırtıcı temposu içinde bir mola şansı veren; ağaçlar, çimler, çiçekler ve organik alanlarla donatılmış mekanlardır. İşte bu konuda İstanbul, pek çok kentin kaçırdığı bir fırsata sahiptir. Ancak bütün fırsatlarda olduğu gibi, bunu kullanma – ya da boşa harcama – seçimi halkına ve yöneticilerine aittir. Yüzyıllar, – hatta bir bin yıl – süre gelen değişimler ve büyümenin ardından bugün; İstanbul'un bostanlarının, yani pazara yönelik sebze bahçelerinin sadece küçük bir kısmı halen varlığını sürdürmektedir. Eğer bu bahçeleri bugüne kadar hiç görmediyseniz veya bunların; geçmişin zirai bir kalıntısı ya da değerli kent arazisinin çar çur edildiği yerler olduğunu düşünüyorsanız, bir kez daha dikkatlice bakın! Piyale Paşa'ya, Yedikule civarına, Boğaziçi boyunca uzanan vadilere (mesela Çengelköy, İstinye, Sarıyer taraflarına) hatta Ümraniye Örnek Mahallesi'ne bir daha uğradığınızda ve asfaltla beton yığınları arasına sıkışıp kalmış bu bahçelerden birini gördüğünüzde durup bir göz atın ne olup bittiğine. Hatta girin içlerine. Bostancılar ne yaptığınızı sorabilir; işlerini ve ne yaptıklarını merak ettiğinizi söyleyin. Fatih Sultan Mehmet'in kenti fethinden çok öncelere giden bir geleneğin parçası olduklarını duyduğunuzu, yüzyıllardır aynı yerde işlenen toprağı ekip biçebilmeleriyle, onları sürdürülebilirliğin ve toprağa nasıl sahip çıkılacağının en iyi örnekleri olarak duyduğunuzu da söyleyin. Sebzelerinin üstüne olmadığından ve Antalya'dan taşınan ürünlerden niçin çok daha lezzetli olduğundan konuştukça, bostana adım attığınızdan itibaren nasıl da herşeyin sakinleştiğini, bir barış havası esmeye başladığını farkedeceksiniz. Eğer zaman da yetişme mevsimiyse, İstanbul'un bir anda nasıl daha bir renkli olduğu gözünüze çarpacaktır. Bahçeden ayrılıp da kalabalık sokaklara döndüğünüzde bir rüyadan uyanmış gibi hissederseniz şaşırmayın. Elinizdeki bir demet roka ya da semizotu öyle olmadığını size hatırlatacaktır. Bu İstanbul'un fırsatıdır. Kendini yalnız tarihi mimarisi ve binalarıyla değil, aynı zamanda tarihî "canlı" mekanlarıyla da öne çıkarması için bostanlar, İstanbul'un sahip olduğu eşsiz bir fırsattır. Bostanlar İstanbul'un kimliğinin bir parçasıdır. Bunlar yok olursa İstanbul eşsiz karakterinden bir parça daha yitirecek; dünyanın diğer büyük, kalabalık ve aşırı gelişmiş kentleri gibi olmaya bir adım daha yaklaşacaktır. Ama İstanbul bostanlarına sahip çıkmaya karar verirse, kimliğinin bu önemli parçasını korumakla kalmayacak; sakinlerine daha sağlıklı, temiz ve üretken bir yaşam alanı bırakmanın yanında dünyanın diğer kentlerine de önemli bir örnek oluşturacaktır. Bu konuda, İstanbul'un diğerlerini izlemek yerine, onların önderi olma şansı vardır. İstanbul'un diğer bir fırsatı ise şudur: Hayatta kalmayı başarmış bu bostanlar, bütün İstanbul Büyük Şehir Belediyesi (İBB) için bir çevre hareketinin modelini oluşturabilirler. Bir kaç yıl önce, 1990'ların sonunda başlatılan ağaçlandırma programını hatırlar mısınız ? Yaratıcı bir girişimdi, ancak bu ağaçlar şu anda ne durumdadır ? Bir kısmının hızla boy attığını ben biliyorum: İstanbul'un bostancılarının işlediği topraklar ve çevresindekiler, mesela Bakırköy'ün Ayamama Deresi etrafındakiler. Bostancılar kendi bahçelerini işlerken, kentin fidanlarına da baktılar ve bunlar şimdi kocaman, sağlıklı ağaçlar haline geldiler. Zaten bu "kent çiftçileri" toprağın işlenmesinde, bakımında örnek alınacak uzmanlardır. Haşin kent ortamında sebzeler ve daha bir çok bitki nasıl yetiştirilir biliyorlar. Bir kısmı moloz yığınlarıyla dolu, bütünüyle yıpranmış kent arazisini yeşille donatan, çöplerden ve istenmeyen etkilerden koruyan, en lezzetli sebzeleri yetiştiren insanlar bunlar. İyi niyetle yapılmış parklar kimi zaman hiç kullanılamazken ya da cam kırıkları, plastik torbalar ve daha bin türlü çöp içinde yüzerken – ki ben kendi çocuklarımı o parklara hayatta yollamazdım! – kimilerine İstanbul'un Yedikule- Kazlıçeşme'deki görkemli surlarının yanı başında bile rastlayacağınız bu bostanlar tertemiz, yemyeşil bir haldedir. Bırakın bostancılar, hali hazırda kullandıkları arazilerden başlayarak, İstanbul'un boş açık alanlarını işlesinler ve böylece İstanbul hiç bir masrafa katlanmadan, güzel bir kente yakışan çekici, yeşil alanlar kazansın. O zaman surların ve daha bir çok benzeri turistik yerin gezginleri nasıl çektiğini göreceksiniz. İstanbul'un bostancılarının hem çevre koşulları ve kent ortamının yarattığı kısıtlamalarla, hem de siyasi engellerle baş ederek yaptıkları işlere duyduğum hayranlığı bir daha vurgulamalıyım. Amansız kentleşmeye karşın, bostancıların köklü geleneği ve sürdürülebilir tarım etkinlikleri, ABD'de verdiğim derslerime de konu oluyor, öğrencilerimde derin hayranlık uyandırıyor. Dileğim; bostancıların bu onurlu geleneği 21. yüzyıla taşımak için sarf ettikleri emeğin meyvelerini (ve tabii sebzelerini de) vermesidir. Kentin toplumsal ve çevresel koşulları arasındaki ilişkileri tanımanın ve ayrıca bostancılık gibi geleneksel etkinlikleri güncel ihtiyaçlara uyarlamanın yararlarını vurgulamanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu bağlamda, kent yaşamının iyileştirilmesi ve sağlıklı bir yerel ekonomik kalkınmanın önünün açılması yolunda çalışma yapan kurumların – ki UYD bunlardan biri olarak öne çıkıyor – çabalarını da destekliyorum. Yine dileğim; yerel yönetimlerde, üniversitelerde, iş dünyasında ve tabii ki kentin dört bir yanındaki mahallelerde istekli ve destekçi ortaklar bulabilmektir. Doğrusu, İstanbul'un kent tarımında ve kendini daha da görkemli bir kent yapma yolundaki tüm çabalarda ilerlemesini izlemek için sabırsızlanıyorum. Ben müthiş fırsat diye buna derim! Paul Kaldjian, Wisconsin Üniversitesi (Eau Claire), Coğrafya Profesorü KAYNAKÇA "Kent Tarımı: Sürdürülebilir Kentsel Kalkınma İçin Tamamlayıcı Bir Strateji", Kent Tarımı Dergisi, Mart 2005, No:1 "Kent Tarımı: Kentsel Gıda Güvencesinin Sağlanması İçin Tamamlayıcı Bir Strateji", Kent Tarımı Dergisi, Mart 2005, No:1 Henk de Zeeuw, (2000) "Tarımın Kentsel Politikalara Entegrasyonu", Kent Tarımı Dergisi, Mart 2005, No:1 R. J. Holton, (1999) Kentler, Kapitalizm ve Uygarlık, Ankara: İmge Kitabevi İletişim: Meşrutiyet Cad. Nur Ap. 180 / 4 Beydolu -İst. / TÜRKİYE Tel: +90 (212) 243 99 80 - 81 |
Sponsorlar/Google Reklamları |
Bu alandan sitenizi, ürünlerinizi tanıtabilirsiniz. Bilgi almak ve reklam vermek için bize ulaşın.
|
Etiket (Tag) Ekle |
kent, kent tarımı, kent ve tarım, tarım |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Organik Tarım ve İyi Tarım Uygulamaları Desteği | Mr.Muhendis | Tarımsal Destekler ve Krediler | 0 | 26.03.2010 12:57 |
Tarım Sigortası - Tarım Sigortası Nasıl Yapılır | Livadi | Tarımsal Destekler ve Krediler | 0 | 23.03.2010 09:17 |
Organik Tarım Nedir ? (Ekolojik Tarım - Biyolojik Tarım Nedir ?) | Mr.Muhendis | Organik Tarım | 0 | 29.08.2009 12:34 |
Organik Tarım ve İyi Tarım Uygulamaları Desteği | Mr.Muhendis | Tarımsal Destekler ve Krediler | 0 | 04.05.2009 10:48 |