PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Organik Türk Pamuğu ve Geleceği


rımat
21.08.2012, 01:14
ORGANİK TÜRK PAMUĞU ve GELECEĞİ
1.NEDEN ORGANİK TARIM?
Bir yanda her an bir şey beklemeden vermeye gönüllü doğal hayatımız; bir yanda ise kendini her şeyin üstünde gören, pervasızca yok eden, hep almaya eğilimli olan insanoğlu…
Son günlerde küresel iklim değişikliği haberleri hepimizin yaşamında önemli bir rol oynamaya başladı. Şu anda insanlığın karşı karşıya bulunduğu en büyük tehlike Küresel Isınma’dır. Sera gazlarının salınımı nedeniyle atmosferdeki değişim sonucu yaşadığımız havanın ısınması, kuraklık, erozyon tehlikesi, okyanuslardaki oksijen miktarının azalmasıyla canlılığını sürdürmekte her geçen gün zorlanan ve yok olan sualtı yaşamı ve diğerleri…Bu örnekler çoğaltılabilir! Peki insanoğlu nerede ve ne yapıyor? Bu olanların ne kadar farkında ve sorumluluk bilinci hangi seviyede diye sormak ihtiyacını duymuyor muyuz?
Her gün biraz daha kendi özünden uzaklaşan, gözünü kazanç, güç ve iktidar hırsı bürümüş insanlık olarak, bu yaşanan tablonun sorumlusu olduğumuz zihniyetini taşıyor muyuz?
Kutsal Ana Unsurlar olan; “toprak, ateş, hava ve su ”dan kendini soyutlayıp, bunlara saygısını, sevgisini kaybetmiş bir zihniyetle, uykuda olduğunun bile farkında olamayan insan !!!! Acaba ne yaptığının nelere zarar verdiğinin gerçekten farkında mı? Gidişattan öyle anlaşılıyor ki, doğa katliamı maalesef sürecek. Bu konunun çözümü ne yasaların yeniden düzenlenmesinde, ne de caydırıcı olduğu zannedilen cezalarda.
Bu sorunun çözümü, insanın kendi içinde, kendi ruhsal gelişiminde yani kendi bilinci ve farkındalığında.
Doğanın kirlenmesinden söz ederken, öncelikle kendi zihinsel kirliliklerimize bir bakalım. Düşüncelerimizde ne kadar arınmış olduğumuzu, ne kadar pozitif enerji üretip bunu çevremize yaydığımızı, ne kadar toplum ve birlik şuuru ürettiğimizi gözlemleyecek olursak gerçekleri daha iyi görebiliriz. Kendimize ve başkalarına yüklediğimiz değerleri ve en önemlisi de gerçek sevgiyi ne oranda ortaya çıkardığımızı yeniden gözden geçirmenin tam zamanı…
Hepimiz bugünkü hayat tarzımızın sürdürülebilir olmadığının ve eğer değiştirilmezse çok uzun olmayan bir süre içinde Dünya’nın sonunu getireceğinin farkındayız. Bu dönüşü olmayan sona doğru gidişi durdurmak için sadece sınai üretim yöntemlerimizin ve tüketim alışkanlıklarımızın değiştirilmesinin yeterli olmadığı, zirai üretim yöntemlerimizin de değişmesi gerektiği açıktır. Gerçekten de sürdürülebilir bir refah için kullandığımız her türlü ürünün üretilirken de; kullanılırken de, yok edilirken de çevre dostu olmasının önemi her geçen gün artmaktadır.
Dünya nüfusunun artması ve birim başına düşen verimin ve üretimin arttırılması için sağlanan teşvikler ve kimyasal gübrenin keşfi ile tarımsal üretimin arttırılması çabalarının çözüm olmadığı aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını bozduğunu gören gelişmiş ülkeler, 1980’li yılların ortalarından itibaren “organik tarım”, “ekolojik tarım, “biyolojik tarım” gibi değişik tarım alternatifleri konusunda çalışmalara başlamışlardır.
Organik tarım, hatalı uygulamalar sonucu doğadaki kaybolan dengeyi yeniden kurmaya yönelik, toprağın verimliliğinde devamlılık sağlayan, hastalık ve zararlıları biyolojik mücadele ile kontrol altına alarak insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, sentetik kimyasal gübre ve ilaçlarla, genetik olarak değişikliğe uğratılmış (GM) tohumların kullanımını yasaklayan, organik ve yeşil gübreleme, ekim nöbeti ve toprak muhafazasını tavsiye eden, her aşaması kontrol altında olan ve elde edilen ürünün sertifika ile belgelendiği bir üretim şeklidir.
Organik tarımın dayandığı 4 etik ilke vardır:
1) Sağlık İlkesi: Organik tarım, yekpare bir bütünlük içinde olan toprağın, bitkilerin hayvanların, insanoğlunun ve yerkürenin sağlığını korumalı ve daha ileriye taşımalıdır. Bu çerçevede organik tarım, sağlığı olumsuz etkileyebilen sun’i gübre, kimyasal ilaçlar ve yemler gibi girdilerin kullanımına karşı çıkar.
2) Ekoloji İlkesi: Organik tarım canlı ekolojik sistemleri ve döngüleri temel kabul etmeli, onlarla birlikte çalışmalı, onları kendine model almalı ve onların devamlılığına katkıda bulunmalıdr.
3) Hakkaniyet İlkesi: Organik tarım, ortak çevre ve yaşamsal olanaklar açısından adil ilişkiler üzerine kurulmalıdır. Bu, ortaklaşa kullandığımız dünyanın gerek insanlar gerekse insanlarla diğer canlılar arasında eşit, saygılı ve adil yönetimiyle sağlanır.
4) Özen İlkesi:Organik tarım, gerek mevcut, gerekse gelecek kuşakların ve çevrelerinin sağlık ve esenliğini koruyacak şekilde, sorumlu bir yaklaşımla yönetilmelidir.
2. ORGANİK PAMUK
Dünyanın en kirletici zirai ürünü: Pamuk
Dünya’da üretilen tüm zirai ürünlerin sadece %2,4’ünü pamuk oluşturmaktaysa da, Dünya’da tüketilen insektisidlerin %16’sı, pestisidlerin de %11’i pamuk ziraatinde kullanılmaktdır. Bu, Dünya’da bir ürün için tüketilen en yüksek zirai mücadele ilacı miktarıdır.
Pamuk ziraati nedeniyle yılda iki milyar USD’lik kimyasal pestisid çevreye salınmaktadır. Bunun en azıyla 820 milyon USD’lik kısmını Dünya Sağlık Örgütü’nce zehirli olarak sınıflandırılan pestisidler oluşturmaktadır.
Aşırı derecede pestisid kullanılarak yapılan konvensiyonel pamuk ziraatinin yarattığı bir tehlike de çiğit (pamuk çekirdeği) nedeniyle orta çıkmaktadır. Dünya’da her yıl 40 milyon ton civarında çiğit elde edilmekte ve ¾’ünün yağı alındıktan sonra küspesi ve ¼ kadarı da doğrudan hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Çiğit küspesi %25 kadar yemlere karıştırılabilmektedir. Çiğit küspesinde bulunan pestizid kalıntısı hayvanlardan yiyeceklere geçebilmektedir. Laboratuvar denemeleri Tavuk yumurtası ve inek sütünde zehirli pestizid kalıntılarının bulunduğunu göstermiştir.
Organik pamuğun yaygınlaşmasına karşı olan bazı kimya devleri ve pamuk uzmanlarının konvensiyonelden yapılmış giysi ve ev tekstillerinde insan sağlığına zararlı pestisid kalıntılaırnın bulunmadığı iddiaları büyük bir oranda doğrudur. Gerçekten de liflerde bulunan pestisid kalıntıları yaş işlemler ve sonrasındaki yıkamalar ile %100 olmasa bile büyük bir oranda uzaklaştırılabilmektedir. Organik pamuktan yapılmış tekstil ürünlerini tercih eden insanlar, organik gıda maddelerini tercih edenlerden farklı olarak sadece kendi sağlıkları için değil konvensiyonel pamuk ziraatinin Dünya’mıza verdiği zararı ve pamuk ziraatinde çalışan ve pamuk yetiştirile bölgelerde yaşayan insanların sağlığını düşündükleri için bu tercihi yapmaktadırlar.
2.1 Konvensiyonel ve Organik Pamuk Ziraatleri arasındaki önemli farklılıklar
1) Tohum
Organik Pamuk ziraatinde genetik olarak değişkliğe uğratılmış (GMO; GDO, Biotech) pamuk tohumu kullanılmaz. Organik pamuk ziraatinde sentetik, pestisid, fungusid ve insektisidler, radyasyon ve mikrodalga ile muamele görmemiş sertifikalı organik pamuk tohumu kullanımı esastır.
GDO’ların biyolojik zenginliğe ve ekosisteme olumsuz etkileri: GDO’ya aktarılmış genlerin doğal bitki türüne atlayarak, bulundukları çevredeki doğal türlerde genetik çeşitliliğin kaybına neden olmaları, ekosistemdeki tür dağılımını ve dengeleri bozmaları.
Türkiye’de GDO konusunda en önemli konu budur. Biyolojik zenginliğimiz için önemli bir tehdittir. 11.000 bitki türümüzden 2.000 kadarı başka hiçbir yerde bulunmayan endemik türlerdir. Arılar ve rüzgar vasıtası ile GDO’lu polenleri alıp komşunun ekiminin üzerine bırakabiliyorlar. (http://www.ziraatciyiz.biz)
GDO’ların insan ve hayvan sağlığına olumsuz etkileri: Antibiyotiklere karşı dayanıklılık oluşmas. Gıda olarak kullanımda canlı üzerinde toksik ya da alerjik etki yapması.
2) Toprak & Su
Konvensiyonel Pamuk: *Sentetik gübre kullanılır.* Tek çeşit ürün yetiştirme nedeniyle toptak zayıftır. * Yeterli yağmur almyan bölgelerde yoğun sulama gereklidir
Organik Pamuk: *Ürün rotasyonu Birçok haşere zararı ve bitki hastalıkları döngüsünü kırmada önemli çarelerdne biridir. Uygun rotasyon bitkilerinin seçimi ve ekim zamanlaması sayesinde yabani ot problemi de azaltılmaktadır. Rotasyona hayvan yemi olarak da kullanılan baklagillerin dahil edilmesi organik pamuk için gerekli azotun sağlanmasına büyük katkıda bulunmaktadır. Verimin azotlu gübre kullanımına eşdeğer olduğu tespit edilmiştir.
*Organik Tarım Yetiştiriciliği Yönetmeliğinde yer alan organik gübre ve toprak iyileştiricilerinin kullanımı serbesttir.
*Toprakta artan organik madde sayesinde su daha iyi tutulmakta ve daha az sulama gerekmektedr.
3) Yabancı Otlarla Mücadele:
Konvensiyonel pamuk: *Yabani ot çıkmasını önlemek için herbisid kullanılır.* Çıkan yabani otları öldürmek için defalarca herbisid uygulanır.
Organik Pamuk: Yabani otlar fiziksel yöntemlerle uzaklaştırılır. Sürme ve elle çapalama ile kontrol atında tutulur.
4)Zararlı haşere ile mücadele:
Konvensiyonel pamuk: En yaygın olarak kullanılan 9 tanesi yüksek derecede zehirli olan insektisdler sırt pompası veya uçaklarla püskürtme ile uygulanır.
Organik pamuk: *Zararlı haşer ile onların düşmanı haşereler sağlıklı toprak sayesinde dengede tutulurlar.
*Zararlı haşereyi pamuktan uzaklaştırmak için tuzak bitkilerden faydalanılır.
5) Hasat
Konvensiyonel Pamuk:Makinalı hasat öncesi kozaların açılmasını kontrol altında tutmak ve yaprakların kuruyup dökülmesini sağlamak için defolyant gi bi zararlı kimyasal maddeler kullanılır.
Organik pamuk: * Elle toplamada yapraklaırn dökülmesine ihtiyaç yoktur. Organik pamukta elle toplama büyük bir avantajdır.

3. Organik Pamuk Pazarının Gelişimi
Dünya’da organik pamuk üretimi ilk defa 1980’li yılların sonlarında Türkiye’de başlamıştır.
1995 yılında 7500 ton
1996-1998 döneminde 5500 ton
1999-2000 sezonunda ABD ve Türkiye’deki büyük artışlar nedeniyle 7500 tonu geçmiştir.
2000-2001 sezonunda ABD’deki büyük düşüş nedeniyle 6500 ton’un biraz altına düştükten sonra Türkiye ve Hindistan’daki artışlar sayesinde
2004-2005 sezonunda 25.000 ton’un üstüne
2005/06 sezonunda 37.799 ton
2006-2007 sezonunda %53’lük artışla 57.931 ton
2007-2008 sezonunda ise 145.872 ton’a çıkmıştır. Talep: 92.998 ton

2000 yılında 6500 ton olan organik pamuk üretiminin yıllık ort. %40 artışla 2004 yılında 25.400 ton’a çıktıktan sonra artış hızının %50 civarına çıktığı ve üretimin 2 yıl içinde 58.000 ton’a yaklaştığı görülmektedir. 2007-08 sezonunda ise özellikle Suriye ve Hindistan’daki büyük artışla % artarak 146.000 ton’a yaklaşmıştır. Aynı şekilde orgnik elyaf talebinin de üretimle paralel bir artış trendi göstermektedir Ancak değerler üretimin altında kalmaktadır. Bunun nedeni sezonun üretimde Ağustos ayı başından bir yıl sonraki Temmuz ayı sonuna kadarki 12 aylık süre olarak; tüketimin ise Ocak-Aralık takvim yılı olarak değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Yani 2006 yılının talebinin %80’inden fazlası 2005-2006 sezonunun üretiminden karşılanmaktadır.

Organic Exchange yetkilileri tarafından 2010 yılındaki üretimin 200.000 ton’un üstüne çıkması beklenmektedir. Organik pamuk üretiminin Dünya pamuk üretimi içindeki 2004-05 sezonunda %0,1 olan payının 2010-11 sezonunda %1’e yaklaşması üretimin başlangıç yıllarında söylenen “Organik pamuk üretiminin sürdürülebilir olmadığı ve önemsiz bir niş ürün olarak kalmaya mahkum olduğu” iddialarına verilecek en güzel cevaptır.
2006-2007 sezonunda Dünya’daki en önemli organik pamuk üreticisi ülkeler
Türkiye , Hindistan, Çin, Suriye, Peru, ABD, Uganda, Tanzanya, İsrail ve Pakistan’dır. 2006-2007 sezonunda üretilen 57.931 ton organik pamuğun %40’ı yani 23.152 ton’u Türkiye tarafından üretilmiştir.
Türkiye organik pamuk üretimi için Dünya’nın en uygun ülkesidir.
*Türkiye, Dünya’daki genetik olarka değişkliğe uğratılmış pamuk tohumlarının kullanımının zaten yasak olduğu nadir ülkelerden biridir.
*Türkiye’de pamuğun büyük bir kısmı elle toplanmaktadr. Yaprak dökme ve bir kerede toplama sorunları yoktur.
*Yabani otlarla mücadelede elle çapalamadan faydalanılabilmektedir.
*Uzmanların ifadesine göre GAP’taki doğal iklim şartları zaten pestisid kullanım ihtiyacını en aza indirmektedir. Türkiye’de yetiştirilen organik kütlü pamuğun %83,5’unun Şanlıurfa’da yetiştiriliyor olması bunun en güzel göstergesidir.
*Türkiye’de elyaf özellikleri ve verimleri yüksek pamuk türleri yetişmektedir.
*Türkiye’de çırçır verimliliği yüksektir.
*Türkiye önemli bir kısmı çevre dostu üretim yapma becerisi kazanmış, tecrübeli ve tam entegre bir tekstil sanayine sahiptir.
*Türkiye’de ağırlklı olarak ihraca için üretim yapan tekstil ve konfeksiyon işletmeleri ve fason atölyeleri GOTS’da istenen sosyal sorumluluk kriterlerine zaten uymaktadır.
*Türkiye, Dünya’nın en büyük organik tekstil ürünleir pazarı olan AB’ne yakın, organik pamuktan, organik giysiye veya ev tekstil ürününe kadar tüm üretimin yapılabildiği, hem de hızlı ve kaliteli bir şekilde yapılabildiği tek ülkedir.
Organik pamuğun halen %85’i hazırgiyimde, %10’u ev tekstilinde, %5’i de sağlık ve kişisel bakım ürünleirnde kullanılmaktadır. Konvensiyonel pamukla %5-10 oranında karıştırılarak kullanılan organik pamuk miktarı saf organik pamuklu tekstil ürünlerinin imalatında kullanılandan daha fazladır.
Dünyada’ki organik ürün parekende satışları 2006 yılında 1,1 milyar USD, 2007 yılında %83’lük bir artışla 2,0 milyar usd, 2008 yılında ise %63’lük bir artışla 3,2 milyar USD seviyesinde gerçekleşmiştir.
OE’in 2009 ve 2010 yılları için prejeksiyonları ise sırasıyla 4 milyar USD ve 5,3 milyar USD’dir.


4. DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ORGANİK PAMUĞUN GELECEĞİ
Günümüzde 2 gelişme iyice belirgin hale gelmiştir.
1) Küresel Isınma
2) Dünya’da ve ülkemizde pamuk ziraatinde ve politikasında yol ayrımına gelinmiştir. Ya konvensiyonel pamuk üretiminde ve PES ile fiyat bazında rekabetetme politikasında israr edilecek ya da pamuk üretiminde ve politikasında gerçekleştirilecek köklü değişiklikler ile pamuk “Sürdürülebilir Hayat” bilincinin gün geçtikçe önem kazanacağı Dünyamızda 2. Gelişimini yaşayacaktır. Pamuk için yeni bir şans doğmaktadır. Doğru politikalar oluşturulursa pamuk PES il fiyat rekabetinden kurtulup, yoluna ayrı bir kulvarda devam edebilecektir.


Türkiye’nin dünya organik pamuk üretimindeki payını (%40) ve lider pozisyonunu korumak için her türlü gayreti göstermesi gerekliliği tüm çevrelerce kabul edilmiştir. Organik pamuk ve pamuklu ürünler Türkiye için iyi bir vitrindir ve tekstil sanayimizin sınıf atlaması için önemli bir fırsattır.