Mr.Muhendis
05.11.2011, 11:19
Programın amacı, dünyadaki bağcılığın gereği olan modern bağ alanlarının bölgede de kurulabilmesi için; ara elemanlar yetiştirmektir.
Dünya’da bağ alanı yönünden dördüncü, yaş üzüm üretimi yönünden de beşinci sırada yer alan Türkiye'de şarap üretimi son yıllarda ciddi bir yükselişe geçmiştir. Özel sektöre ait 20'nin üzerinde firma şarap sektöründe faaliyette olup, bunlar bölgelere göre dağılım ve kapasite itibariyle Marmara-Trakya ve Ege Bölgelerinde yoğunlaşmaktadırlar. Oysa, şarap Kapadokya’da doğmuştur. Arkeolojik kalıntılar, M.Ö. 2000 - 3000 yıllarında Hitit'lerden başlayarak, pek çok Anadolu uygarlığında sarapçılığın bulunduğunu kanıtlamakta, kazılarda rastlanan şarap kapları, şarap testileri ve taş kabartmalar üretimin Kapadokya uygarlıklarında gelişerek devam ettiğini göstermektedir. (http://www.ziraatciyiz.biz)
Günümüzde Anadolu’nun çoğu yörelerinde olduğu gibi Kapadokya’da da bağlar yaşlanmış ve birçok kaliteli üzüm çeşitinin dejenere olmuş durumdadır. Buna karşılık, bölgemizin yerli üzümleri şıra, sirke, pekmez ve şarap yapımına uygun, kaliteleri dünya çapında bilinen üzümlerdir.
Ukrayna, Gürcistan, Kaliforniya ve Kuzey İtalya’nın deneyimli uzmanları ile işbirliği anlaşmaları yapmış olan Kapadokya Meslek Yüksekokulu Bağcılık ve Şarap Teknolojisi programı, bölgemizde yeni bağların kurulmasına, Anadolu’nun ünlü üzüm çeşitlerini ile dünyada ününü kanıtlamış ve şarapçılıkta kaliteleri belgelenmiş üzüm çeşitlerinin Kapadokya’da yetiştirilmelerine öncülük etmektedir. Öte yandan, Türkiye'de şarap üretimi turizme kapıların açıldığı 1980’lerden sonra artmış olmasına karşın, kaliteye yönelik yatırımlar ancak 90'ların ortalarından itibaren başlamıştır. Buna karşın, günümüzde özel sektör kuruluşunda uygulanan üretim teknolojileri, birçok AB ülkesine oranla daha moderndir. Avrupalı yatırımcılar, Türkiye'yi sıklıkla ziyaret etmekte, Türk şarapları katıldıkları yarışmalardan altın madalyalarla dönmektedirler. Dünya şarap otoriteleri yavaş yavaş Türkiye'yi keşfetmekte, diğer bir deyişle, şarap, yüzyıllar önce çıktığı Anadolu'ya yeniden ve büyük bir dönüş yapmaktadır. (http://www.ziraatciyiz.biz)
Anadolu’nun şarap ihracatı mutlak değer olarak çok küçüktür. Araştırmalar, ihracatın artmasının firmaların kendi yaptıkları tanıtımından çok, ülkemize gelen turistlerin içtikleri Türk şaraplarına ilişkin olumlu görüşlerini dillendirmelerinden geçtiğini göstermektedir. Bölgesel özellikler taşıyan, her yerde her zaman bulunamayan şarapların rağbet görüyor olması, Anadolu ve özellikle de Kapadokya şaraplarının pazarlama şansının hayli artması anlamına gelmektedir. Bölgedeki bağcılığın istenir nitelikte canlandırılması halinde, Kapadokya şarapları kolaylıkla pazarlanabilir ürünler haline gelecek, ayrıca bölgemizin yiyecek-içecek ve agro-turizminin zenginleşmesine de katkıda bulunacaktır.
Kapadokya Meslek Yüksekokulu öğrencileri Bağcılık ve Şarap Teknolojisi alanındaki teorik eğitimi okulun kendisine ait deneme bağlarında ve sektörün ileri gelen isimlerinin bağ ve tesislerinde görmektedirler.
Umudumuz çok yakın bir gelecekte, Kapadokya şaraplarının “şarabın efendisi” olarak bilinen Fransız sofralarının süslediğini görmektir.
Dünya’da bağ alanı yönünden dördüncü, yaş üzüm üretimi yönünden de beşinci sırada yer alan Türkiye'de şarap üretimi son yıllarda ciddi bir yükselişe geçmiştir. Özel sektöre ait 20'nin üzerinde firma şarap sektöründe faaliyette olup, bunlar bölgelere göre dağılım ve kapasite itibariyle Marmara-Trakya ve Ege Bölgelerinde yoğunlaşmaktadırlar. Oysa, şarap Kapadokya’da doğmuştur. Arkeolojik kalıntılar, M.Ö. 2000 - 3000 yıllarında Hitit'lerden başlayarak, pek çok Anadolu uygarlığında sarapçılığın bulunduğunu kanıtlamakta, kazılarda rastlanan şarap kapları, şarap testileri ve taş kabartmalar üretimin Kapadokya uygarlıklarında gelişerek devam ettiğini göstermektedir. (http://www.ziraatciyiz.biz)
Günümüzde Anadolu’nun çoğu yörelerinde olduğu gibi Kapadokya’da da bağlar yaşlanmış ve birçok kaliteli üzüm çeşitinin dejenere olmuş durumdadır. Buna karşılık, bölgemizin yerli üzümleri şıra, sirke, pekmez ve şarap yapımına uygun, kaliteleri dünya çapında bilinen üzümlerdir.
Ukrayna, Gürcistan, Kaliforniya ve Kuzey İtalya’nın deneyimli uzmanları ile işbirliği anlaşmaları yapmış olan Kapadokya Meslek Yüksekokulu Bağcılık ve Şarap Teknolojisi programı, bölgemizde yeni bağların kurulmasına, Anadolu’nun ünlü üzüm çeşitlerini ile dünyada ününü kanıtlamış ve şarapçılıkta kaliteleri belgelenmiş üzüm çeşitlerinin Kapadokya’da yetiştirilmelerine öncülük etmektedir. Öte yandan, Türkiye'de şarap üretimi turizme kapıların açıldığı 1980’lerden sonra artmış olmasına karşın, kaliteye yönelik yatırımlar ancak 90'ların ortalarından itibaren başlamıştır. Buna karşın, günümüzde özel sektör kuruluşunda uygulanan üretim teknolojileri, birçok AB ülkesine oranla daha moderndir. Avrupalı yatırımcılar, Türkiye'yi sıklıkla ziyaret etmekte, Türk şarapları katıldıkları yarışmalardan altın madalyalarla dönmektedirler. Dünya şarap otoriteleri yavaş yavaş Türkiye'yi keşfetmekte, diğer bir deyişle, şarap, yüzyıllar önce çıktığı Anadolu'ya yeniden ve büyük bir dönüş yapmaktadır. (http://www.ziraatciyiz.biz)
Anadolu’nun şarap ihracatı mutlak değer olarak çok küçüktür. Araştırmalar, ihracatın artmasının firmaların kendi yaptıkları tanıtımından çok, ülkemize gelen turistlerin içtikleri Türk şaraplarına ilişkin olumlu görüşlerini dillendirmelerinden geçtiğini göstermektedir. Bölgesel özellikler taşıyan, her yerde her zaman bulunamayan şarapların rağbet görüyor olması, Anadolu ve özellikle de Kapadokya şaraplarının pazarlama şansının hayli artması anlamına gelmektedir. Bölgedeki bağcılığın istenir nitelikte canlandırılması halinde, Kapadokya şarapları kolaylıkla pazarlanabilir ürünler haline gelecek, ayrıca bölgemizin yiyecek-içecek ve agro-turizminin zenginleşmesine de katkıda bulunacaktır.
Kapadokya Meslek Yüksekokulu öğrencileri Bağcılık ve Şarap Teknolojisi alanındaki teorik eğitimi okulun kendisine ait deneme bağlarında ve sektörün ileri gelen isimlerinin bağ ve tesislerinde görmektedirler.
Umudumuz çok yakın bir gelecekte, Kapadokya şaraplarının “şarabın efendisi” olarak bilinen Fransız sofralarının süslediğini görmektir.