organik memo
24.03.2011, 22:44
24 MART Dünya Tüberküloz'la Mücadele Günü
Tıpta tüberküloz olarak adlandırılan verem hastalığına halk arasında ince hastalık da denmektedir. Tüberküloz, asıl olarak akciğerlerde yerleşen, fakat kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağılabilen mikrobik, bulaşıcı, süreğen bir hastalıktır.
Bilinen en eski hastalıklardan birisi olmasına; sebebinin kesin olarak bilinmesine; 50 yıldır tedavisinin mümkün olmasına ve üstelik korunabilir bir hastalık olmasına karşın, halen dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olmaya devam etmekte ve yılda üç milyonu aşkın kişi tüberküloz nedeniyle kaybedilmektedir. Yerküre üzerinde yaşayan her üç kişiden birisi tüberküloz mikrobuyla karşılaşmış ve onunla tanışmış durumdadır. Halen yılda üç milyon kişi tüberküloz nedeniyle ölmekte olup her yıl 8 milyon yeni tüberküloz hastası teşhis edilmektedir.
Özellikle Asya, Afrika kıtasında çok sık olarak rastlanmaktadır. Eskiden gelişmiş Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri bu hastalıktan hiç söz etmezlerdi. Oysa AİDS salgınına ve küreselleşme sürecine paralel olarak bu ülkelerde de tüberkülozlu hastaların sayısı artmaya başlamıştır. Türkiye tüberkülozun sık görüldüğü ülkeler arasında yer almaktadır. Hastalığa sebep olan mikrop (Mycobacterium tuberculosis) veremli hastadan sağlam kişiye geçerek yayılır. Çok daha nadir olarak hasta sığırların süt ve bu sütlerden yapılan süt ürünleri ile de bulaşabilir. Verem mikrobu hava yoluyla bulaşır.
Hasta kişinin öksürmesi, aksırması, konuşması ve nefes alıp vermesi sırasında havaya saçılan mikroplar havada günlerce asılı halde canlı kalmaktadır. Hasta kişiyle teması olan yani kapalı bir ortamda uzun süre aynı havayı soluyan sağlam kişiler nefes aldıklarında havadaki bu mikroplar onların akciğerlerine ulaşır ve orada yerleşerek enfeksiyonu başlatır.
Solunum yolunun dışında cilt ve mukozalardan, doğum kanalından, anne sütünden de çok nadiren bulaşabilirse de pratikte bu tür bulaşmalar önemsizdir.
Balgamında mikrop bulunan, hastalığı yaygın olup öksüren hastalar daha çok bulaşmadan sorumludur. Akciğer dışı organ tüberkülozu olanlar, 15 gündür tedavi almakta olanlar pratik olarak bulaştırıcı değildir. Tüberküloz hastasıyla teması olup mikropla karşılaşan, hatta mikrobu soluyan kişilerin az bir kısmında hastalık gelişir. Hastalık solunan mikrobun sayışma, hastalık yapma gücüne (bazı mikroplar ölü veya zayıf olup hastalık yapamaz) ve Sağlam kişinin direncine, savunma sisteminin kuvvetine bağlı olarak kişiden kişiye farklılık gösterir. Sigara içen, alkolik, beslenmesi bozuk ve kötü yaşam koşullarına sahip kişilerde ve başta akciğer hastalığı, şeker hastalığı, bazı kan hastalıkları, AİDS ve böbrek hastalıkları gibi süreğen hastalığı olanlarda verem oluşma olasılığı daha yüksektir. Mikrobu alan kişide bazen l -2 ay; bazen bir kaç yıl bazen de onlarca yıl sonra hastalık gelişebilir. Veya hiç gelişmeyebilir. Mikrobun vücuda giriş yolu hastaların tamamına yakın bir çoğunlu-ğunda akciğerlerdir. Ancak buradan lenf akımı ve kan yoluyla vücudumuzdaki tüm doku ve organlara yayılabilir. Kemik ve eklemler, böbrek ve üreme sistemi, beyin zarı, göğüs ve karın boşluğunu çevreleyen zarlar (plevra, periton), cilt ve lenf bezelerinde sık yerleşir.
Tüberkülozun belirtileri
Hastalık ani ve gürültülü olarak ortaya çıkmaz. Sinsi ve yavaş ilerler. Hastalar genellikle aylardır devam ede gelen halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, hafif ateş, geceleri terleme gibi yakınmalarla hekime başvururlar. Zamanla bunlara öksürük ve balgam çıkarma da eklenir. Balgamda kan da gelebilir. Ağrıya pek rastlanmaz.Akciğer dışı organ tüberkülozlarmda tutulan organla ilişkili yakınmalar bulunabilir. Örneğin idrarla ilgili şikayetler (hematüri, piyüri vb), boyunda lenfadenopati gibi. Bu sayılan yakın maların hiç birisi tüberküloza özgü olmayıp diğer bir çok hastalıkta da rastlanabilen şikayetlerdir. Bu nedenle bu tür şikayetleri olan hastaların mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından değerlendirilip, göğüs röntgeninin çekilip araştırılması gerekir.
Tüberküloz Nasıl Anlaşılır?
Tüberküloz ani ve gürültülü olarak ortaya çıkmaz. Sinsi ve yavaş ilerler. Hastalar genellikle aylardır devam ede gelen halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, hafif ateş, geceleri terleme gibi yakınmalarla hekime başvururlar. Zamanla bunlara öksürük ve balgam çıkarma da eklenir. Balgamda kan da gelebilir. Ağrıya pek rastlanmaz. Akciğer dışı organ tüberkülozlarında tutulan organla ilişkili yakınmalar bulunabilir. Örneğin idrarla ilgili şikayetler, boyunda lenfadenopati gibi. Bu sayılan yakınmaların hiç birisi tüberküloza özgü olmayıp diğer bir çok hastalıkta da rastlanabilen şikayetlerdir. Bu nedenle bu tür şikayetleri olan hastaların mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından değerlendirilip, ğöğüs röntgeninin çekilip araştırılması gerekir.
Tüberküloz Teşhisi
Kişinin tüberküloz olduğu ancak vücut ömeklerinde (balgam, idrar, mide açlık sıvısı, beyin omurilik sıvısı, plevra-periton sıvısı, lenf bezi aspirasyonu vb...) tüberküloz mikrobunun gö-rülmesi ve üretilmesiyle söylenebilir. Bazen alınan doku biyopsilerinde tüberküloza özgü değişikliklerin izlenmesiyle de tanı konabilir
Tüberküloz tedavisi
Elimizdeki tedavi imkanlarıyla uygun şekilde tedavi edilmek koşuluyla artık tüberküloz %100'e yakın tedavi edilebilir bir hastalık haline gelmiştir. Ancak bu pratikte tüberküloz tedavisinde sorun olmadığı anlamına gelmemektedir. Günlük uygulamalarda maalesef bir çok hastanın tedavisi yetersiz kalmakta ve hastalık müzminleşmektedir. Bunun nedeni yanlış veya eksik tedavilerdir.
Tüberkülozu, konunun uzmanı bir hekimin tedavi etmesi gereklidir. Hastanın düzenli olarak takip edilebilmesi, ilaçlarını ücretsiz ala-bilmesi ve ülkemizdeki tüberküloz sorunu hakkında dokümantasyonların yapılabilmesi açısından dispansere kayıt yaptınîması gereklidir. Zaten tüberküloz teşhisi konan hastayı bildirmek yasal bir zorunluluktur.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı verem ile savaşmak üzere Verem Savaş Daire Başkanlığı altında bir örgütlenme geliştirmiştir.
Verem Savaşı Grup Başkanlıkları, yataklı kurumlar, dispanserler hemen her bölgede ve İl ve ilçelerde mevcuttur. Tüberküloz teşhis, tedavi ve takibi, aşılamalar buralarda ücretsiz olarak yapılmaktadır.
Öncelikle hastadan mikrop üretilerek teşhis kesinleştirilmeli ve mikrobun hangi ilaçlara duyarlı hangilerine dirençli olduğunu gösteren ilaç direnç testleri mümkünse yapıImalıdır Çünkü ülkemizde tüberküloz ilaçlarına karşı primer direnç oranları çok yüksektir. En az dört ayrı ilacı aynı anda birlikte kul (anacak şekilde bir tedavi başlanmalıdır. Daha az sayıda İlaçla başlanan tedavi, ülkemiz için yanlıştır. Birlikte kullanılacak olan ilaçlar hastanın yaşına, tıbbi durumuna göre seçilmelidir. Tedavi süresince ilaçlar mutlaka uygun doz ve sürelerde tedaviye ara vermeden, aksatmadan kullanılmalıdır. Günümüzde en kısa süreli tüberküloz tedavisi 6 ay devam etmek zorundadır. 6 aydan kısa tüberküloz tedavisi olmaz. Fakat hastanın durumuna göre bu süre 9 ay, 12 ay, 24 aya kadar hekim tarafından uzatılabilir. Bunlara dikkat edilmezse; zamanla tüberküloz mikrobu tedaviye direnç kazanır ve bir müddet sonra artık tedavi edilebilir hastalık tedavi edilemez hastalık haline gelir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü tüberkülozu yanlış tedavi etmenin hiç tedavi etmemekten daha kötü olduğunu duyurmuştur. Yanlış veya eksik tedaviler sonucunda 15-20 gün içerisinde hastanın şikayetleri tamamen düzelir ve hasta iyi oldum. İşler yolunda gidiyor zanneder. Oysa 3-6 ay İçerisinde ilaç direnci gelişir ve hastalık tekrar geri döner. İşle bu taktirde tedavi çok zorlaşır bazen de imkansız hale gelebilir. İlaç direnci oluşmuş hastaların tedavisi güçleşmiş ve tedavinin basan h ohna olasılığı çok azalmıştır. Üstelik bu hastalar ilaçları dirençli mikroplar" etraflarına yaydıkları için bunlardan mikrop kaparak hastalanan yeni kişilerin de tedavisi güçtür. Bu şekilde toplumda tüberkülozun tedavi ve kontrolü giderek daha da zorlaşır. Her şeye rağmen ilaç direnci olan veya ilk tedavileri yetersiz olan hastaların mutlaka bu tür hastaların yatırılarak tedavi edilebileceği. alternatif ilaçların kullanılabileceği, direnç-l i tüberküloz tedavisinde deneyimli uzmanların bulunduğu özel merkezlere gönderilmeleri ve sadece buralarda tedavi edilmeleri gereklidir.
Tüberküloz İlaçlarının Yan Etkileri:
En önemli yan etki karaciğer üzerinedir. Bilhassa 35 yaşın üzerinde, alkol almış, hepatit veya başka karaciğer hastalığı olan kişilerde daha sık rastlanır. Görme, işitme ve denge ü-zerine olumsuz etkiler ile kırmızı yeşil renk körlüğü görülebilir. Böbrek ve sindirim sistemine zararlı te-sirler olabilir. Alerjik reaksiyonlar da gözlenmektedir. ilaçlara bağlı istenmeyen etkiler ortaya çıktığında derhal hekimine ulaşıp sorununu aktarmalıdır. Eğer şikayetler ilaçlara bağlı ise öncelikle hangi ilaçla ilgili olduğu ve yan etkinin şiddeti saptanıp ona göre hareket edilir. Hafif sorunlarda ilaca devam edilirken önemli reaksiyonlarda ilaca bir süre ara verilebilir, ya da o ilaç tedaviden tamamen çıkarılabilir.
Tüberkülozdan Korunma
Öncelikle hasta kişilerin teşhis edilip tedavi edilmesi gerekir. Çünkü kaynak onlardır. Bir hasta yılda ortalama 10 sağlam kişiye hastalığı bulaştırmaktadır. İkinci olarak hasta kişiden sağlam kişiye geçişin önlenmesi gerekir. Bunun için hastanın yaşadığı mekanın havalandırılması, negatif aspiratörlerle havanın temizlenmesi, ultroviyole ışınlama yapılmasa hastanın maske kullanılarak basil saçılmasının önlenmesi faydalı olabilir. Balgamında mikrop bulunan hastanın izolosyonuno artık pek başvurulmamaktadır. Üçüncü olarok sağlam kişilerin direncinin artırılması için aşılama yapılmalıdır. Eğer evde bir kişi tüberküloza yakalandı ise o hane halkı taranmalı ve gereken kişilere koruyucu tedavi uygulanmalıdır.
Doğumu takiben ikinci ay sonunda ve ilk okula başlayan her çocuğa BCG aşısı denen tüberküloz aşısı yapılmalıdır. Aşı hastalığı yüzde 100 önlemese de sıklığını azaltır ve milier, menenjit tüberküloz gibi ağır türlerin ortaya çıkmasını önler.
Balgamında mikrop saçan tüberküloz hastasıyla yakın teması olan her kişi koruyucu ilaç tedavisi açısından uzman hekim tarafından değerlendirilmelidir. Bundan başka önceden tüberküloz mikrobunu al mış, aktif olarak hastalık geçirmemiş fakat tüberkülozun yeniden aktive olması için uygun koşullar taşıyan yani vücut direncini düşüren başka bir hastalığı olan (AİDS, lenfomo vb) veya direnç düşürücü bir başka tedavi olan (kortikosteroid vb.) hastalarda koruyucu ilaç tedavisi gerekebilir
Koruyucu ilaç tedavisi genellikle tek ilaçla (isoniazide) 6 ay müddetle uygulanır. Fakat kişinin durumuna ve temas olunan hastanın mikrop özelliklerine göre daha farklı rejimler de gerekebilir. PPD veya tüberkülîn deri testi, tüberküloz mikrobuyla karşılaşıp karşılaşmama durumunu ortaya koymak için yapılır. Hastalığın olup olmadığını göstemez. Testin pozitif olması kişinin daha önce tüberküloz mikrobunu b hastadan aldığını ve vücudunda tüberküloza karşı bir reaksiyon oluştuğunu gösterir.
Ancak söz konuşu kişi tüberküloz hastası olabilir de olmayabilir de. Bu nedenle pozitiflik tek başına tedavi gerektirmez.
Doç. Dr. Sedat Altın
Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanı
Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Klinik Şefi
Tıpta tüberküloz olarak adlandırılan verem hastalığına halk arasında ince hastalık da denmektedir. Tüberküloz, asıl olarak akciğerlerde yerleşen, fakat kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağılabilen mikrobik, bulaşıcı, süreğen bir hastalıktır.
Bilinen en eski hastalıklardan birisi olmasına; sebebinin kesin olarak bilinmesine; 50 yıldır tedavisinin mümkün olmasına ve üstelik korunabilir bir hastalık olmasına karşın, halen dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olmaya devam etmekte ve yılda üç milyonu aşkın kişi tüberküloz nedeniyle kaybedilmektedir. Yerküre üzerinde yaşayan her üç kişiden birisi tüberküloz mikrobuyla karşılaşmış ve onunla tanışmış durumdadır. Halen yılda üç milyon kişi tüberküloz nedeniyle ölmekte olup her yıl 8 milyon yeni tüberküloz hastası teşhis edilmektedir.
Özellikle Asya, Afrika kıtasında çok sık olarak rastlanmaktadır. Eskiden gelişmiş Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri bu hastalıktan hiç söz etmezlerdi. Oysa AİDS salgınına ve küreselleşme sürecine paralel olarak bu ülkelerde de tüberkülozlu hastaların sayısı artmaya başlamıştır. Türkiye tüberkülozun sık görüldüğü ülkeler arasında yer almaktadır. Hastalığa sebep olan mikrop (Mycobacterium tuberculosis) veremli hastadan sağlam kişiye geçerek yayılır. Çok daha nadir olarak hasta sığırların süt ve bu sütlerden yapılan süt ürünleri ile de bulaşabilir. Verem mikrobu hava yoluyla bulaşır.
Hasta kişinin öksürmesi, aksırması, konuşması ve nefes alıp vermesi sırasında havaya saçılan mikroplar havada günlerce asılı halde canlı kalmaktadır. Hasta kişiyle teması olan yani kapalı bir ortamda uzun süre aynı havayı soluyan sağlam kişiler nefes aldıklarında havadaki bu mikroplar onların akciğerlerine ulaşır ve orada yerleşerek enfeksiyonu başlatır.
Solunum yolunun dışında cilt ve mukozalardan, doğum kanalından, anne sütünden de çok nadiren bulaşabilirse de pratikte bu tür bulaşmalar önemsizdir.
Balgamında mikrop bulunan, hastalığı yaygın olup öksüren hastalar daha çok bulaşmadan sorumludur. Akciğer dışı organ tüberkülozu olanlar, 15 gündür tedavi almakta olanlar pratik olarak bulaştırıcı değildir. Tüberküloz hastasıyla teması olup mikropla karşılaşan, hatta mikrobu soluyan kişilerin az bir kısmında hastalık gelişir. Hastalık solunan mikrobun sayışma, hastalık yapma gücüne (bazı mikroplar ölü veya zayıf olup hastalık yapamaz) ve Sağlam kişinin direncine, savunma sisteminin kuvvetine bağlı olarak kişiden kişiye farklılık gösterir. Sigara içen, alkolik, beslenmesi bozuk ve kötü yaşam koşullarına sahip kişilerde ve başta akciğer hastalığı, şeker hastalığı, bazı kan hastalıkları, AİDS ve böbrek hastalıkları gibi süreğen hastalığı olanlarda verem oluşma olasılığı daha yüksektir. Mikrobu alan kişide bazen l -2 ay; bazen bir kaç yıl bazen de onlarca yıl sonra hastalık gelişebilir. Veya hiç gelişmeyebilir. Mikrobun vücuda giriş yolu hastaların tamamına yakın bir çoğunlu-ğunda akciğerlerdir. Ancak buradan lenf akımı ve kan yoluyla vücudumuzdaki tüm doku ve organlara yayılabilir. Kemik ve eklemler, böbrek ve üreme sistemi, beyin zarı, göğüs ve karın boşluğunu çevreleyen zarlar (plevra, periton), cilt ve lenf bezelerinde sık yerleşir.
Tüberkülozun belirtileri
Hastalık ani ve gürültülü olarak ortaya çıkmaz. Sinsi ve yavaş ilerler. Hastalar genellikle aylardır devam ede gelen halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, hafif ateş, geceleri terleme gibi yakınmalarla hekime başvururlar. Zamanla bunlara öksürük ve balgam çıkarma da eklenir. Balgamda kan da gelebilir. Ağrıya pek rastlanmaz.Akciğer dışı organ tüberkülozlarmda tutulan organla ilişkili yakınmalar bulunabilir. Örneğin idrarla ilgili şikayetler (hematüri, piyüri vb), boyunda lenfadenopati gibi. Bu sayılan yakın maların hiç birisi tüberküloza özgü olmayıp diğer bir çok hastalıkta da rastlanabilen şikayetlerdir. Bu nedenle bu tür şikayetleri olan hastaların mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından değerlendirilip, göğüs röntgeninin çekilip araştırılması gerekir.
Tüberküloz Nasıl Anlaşılır?
Tüberküloz ani ve gürültülü olarak ortaya çıkmaz. Sinsi ve yavaş ilerler. Hastalar genellikle aylardır devam ede gelen halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, hafif ateş, geceleri terleme gibi yakınmalarla hekime başvururlar. Zamanla bunlara öksürük ve balgam çıkarma da eklenir. Balgamda kan da gelebilir. Ağrıya pek rastlanmaz. Akciğer dışı organ tüberkülozlarında tutulan organla ilişkili yakınmalar bulunabilir. Örneğin idrarla ilgili şikayetler, boyunda lenfadenopati gibi. Bu sayılan yakınmaların hiç birisi tüberküloza özgü olmayıp diğer bir çok hastalıkta da rastlanabilen şikayetlerdir. Bu nedenle bu tür şikayetleri olan hastaların mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından değerlendirilip, ğöğüs röntgeninin çekilip araştırılması gerekir.
Tüberküloz Teşhisi
Kişinin tüberküloz olduğu ancak vücut ömeklerinde (balgam, idrar, mide açlık sıvısı, beyin omurilik sıvısı, plevra-periton sıvısı, lenf bezi aspirasyonu vb...) tüberküloz mikrobunun gö-rülmesi ve üretilmesiyle söylenebilir. Bazen alınan doku biyopsilerinde tüberküloza özgü değişikliklerin izlenmesiyle de tanı konabilir
Tüberküloz tedavisi
Elimizdeki tedavi imkanlarıyla uygun şekilde tedavi edilmek koşuluyla artık tüberküloz %100'e yakın tedavi edilebilir bir hastalık haline gelmiştir. Ancak bu pratikte tüberküloz tedavisinde sorun olmadığı anlamına gelmemektedir. Günlük uygulamalarda maalesef bir çok hastanın tedavisi yetersiz kalmakta ve hastalık müzminleşmektedir. Bunun nedeni yanlış veya eksik tedavilerdir.
Tüberkülozu, konunun uzmanı bir hekimin tedavi etmesi gereklidir. Hastanın düzenli olarak takip edilebilmesi, ilaçlarını ücretsiz ala-bilmesi ve ülkemizdeki tüberküloz sorunu hakkında dokümantasyonların yapılabilmesi açısından dispansere kayıt yaptınîması gereklidir. Zaten tüberküloz teşhisi konan hastayı bildirmek yasal bir zorunluluktur.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı verem ile savaşmak üzere Verem Savaş Daire Başkanlığı altında bir örgütlenme geliştirmiştir.
Verem Savaşı Grup Başkanlıkları, yataklı kurumlar, dispanserler hemen her bölgede ve İl ve ilçelerde mevcuttur. Tüberküloz teşhis, tedavi ve takibi, aşılamalar buralarda ücretsiz olarak yapılmaktadır.
Öncelikle hastadan mikrop üretilerek teşhis kesinleştirilmeli ve mikrobun hangi ilaçlara duyarlı hangilerine dirençli olduğunu gösteren ilaç direnç testleri mümkünse yapıImalıdır Çünkü ülkemizde tüberküloz ilaçlarına karşı primer direnç oranları çok yüksektir. En az dört ayrı ilacı aynı anda birlikte kul (anacak şekilde bir tedavi başlanmalıdır. Daha az sayıda İlaçla başlanan tedavi, ülkemiz için yanlıştır. Birlikte kullanılacak olan ilaçlar hastanın yaşına, tıbbi durumuna göre seçilmelidir. Tedavi süresince ilaçlar mutlaka uygun doz ve sürelerde tedaviye ara vermeden, aksatmadan kullanılmalıdır. Günümüzde en kısa süreli tüberküloz tedavisi 6 ay devam etmek zorundadır. 6 aydan kısa tüberküloz tedavisi olmaz. Fakat hastanın durumuna göre bu süre 9 ay, 12 ay, 24 aya kadar hekim tarafından uzatılabilir. Bunlara dikkat edilmezse; zamanla tüberküloz mikrobu tedaviye direnç kazanır ve bir müddet sonra artık tedavi edilebilir hastalık tedavi edilemez hastalık haline gelir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü tüberkülozu yanlış tedavi etmenin hiç tedavi etmemekten daha kötü olduğunu duyurmuştur. Yanlış veya eksik tedaviler sonucunda 15-20 gün içerisinde hastanın şikayetleri tamamen düzelir ve hasta iyi oldum. İşler yolunda gidiyor zanneder. Oysa 3-6 ay İçerisinde ilaç direnci gelişir ve hastalık tekrar geri döner. İşle bu taktirde tedavi çok zorlaşır bazen de imkansız hale gelebilir. İlaç direnci oluşmuş hastaların tedavisi güçleşmiş ve tedavinin basan h ohna olasılığı çok azalmıştır. Üstelik bu hastalar ilaçları dirençli mikroplar" etraflarına yaydıkları için bunlardan mikrop kaparak hastalanan yeni kişilerin de tedavisi güçtür. Bu şekilde toplumda tüberkülozun tedavi ve kontrolü giderek daha da zorlaşır. Her şeye rağmen ilaç direnci olan veya ilk tedavileri yetersiz olan hastaların mutlaka bu tür hastaların yatırılarak tedavi edilebileceği. alternatif ilaçların kullanılabileceği, direnç-l i tüberküloz tedavisinde deneyimli uzmanların bulunduğu özel merkezlere gönderilmeleri ve sadece buralarda tedavi edilmeleri gereklidir.
Tüberküloz İlaçlarının Yan Etkileri:
En önemli yan etki karaciğer üzerinedir. Bilhassa 35 yaşın üzerinde, alkol almış, hepatit veya başka karaciğer hastalığı olan kişilerde daha sık rastlanır. Görme, işitme ve denge ü-zerine olumsuz etkiler ile kırmızı yeşil renk körlüğü görülebilir. Böbrek ve sindirim sistemine zararlı te-sirler olabilir. Alerjik reaksiyonlar da gözlenmektedir. ilaçlara bağlı istenmeyen etkiler ortaya çıktığında derhal hekimine ulaşıp sorununu aktarmalıdır. Eğer şikayetler ilaçlara bağlı ise öncelikle hangi ilaçla ilgili olduğu ve yan etkinin şiddeti saptanıp ona göre hareket edilir. Hafif sorunlarda ilaca devam edilirken önemli reaksiyonlarda ilaca bir süre ara verilebilir, ya da o ilaç tedaviden tamamen çıkarılabilir.
Tüberkülozdan Korunma
Öncelikle hasta kişilerin teşhis edilip tedavi edilmesi gerekir. Çünkü kaynak onlardır. Bir hasta yılda ortalama 10 sağlam kişiye hastalığı bulaştırmaktadır. İkinci olarak hasta kişiden sağlam kişiye geçişin önlenmesi gerekir. Bunun için hastanın yaşadığı mekanın havalandırılması, negatif aspiratörlerle havanın temizlenmesi, ultroviyole ışınlama yapılmasa hastanın maske kullanılarak basil saçılmasının önlenmesi faydalı olabilir. Balgamında mikrop bulunan hastanın izolosyonuno artık pek başvurulmamaktadır. Üçüncü olarok sağlam kişilerin direncinin artırılması için aşılama yapılmalıdır. Eğer evde bir kişi tüberküloza yakalandı ise o hane halkı taranmalı ve gereken kişilere koruyucu tedavi uygulanmalıdır.
Doğumu takiben ikinci ay sonunda ve ilk okula başlayan her çocuğa BCG aşısı denen tüberküloz aşısı yapılmalıdır. Aşı hastalığı yüzde 100 önlemese de sıklığını azaltır ve milier, menenjit tüberküloz gibi ağır türlerin ortaya çıkmasını önler.
Balgamında mikrop saçan tüberküloz hastasıyla yakın teması olan her kişi koruyucu ilaç tedavisi açısından uzman hekim tarafından değerlendirilmelidir. Bundan başka önceden tüberküloz mikrobunu al mış, aktif olarak hastalık geçirmemiş fakat tüberkülozun yeniden aktive olması için uygun koşullar taşıyan yani vücut direncini düşüren başka bir hastalığı olan (AİDS, lenfomo vb) veya direnç düşürücü bir başka tedavi olan (kortikosteroid vb.) hastalarda koruyucu ilaç tedavisi gerekebilir
Koruyucu ilaç tedavisi genellikle tek ilaçla (isoniazide) 6 ay müddetle uygulanır. Fakat kişinin durumuna ve temas olunan hastanın mikrop özelliklerine göre daha farklı rejimler de gerekebilir. PPD veya tüberkülîn deri testi, tüberküloz mikrobuyla karşılaşıp karşılaşmama durumunu ortaya koymak için yapılır. Hastalığın olup olmadığını göstemez. Testin pozitif olması kişinin daha önce tüberküloz mikrobunu b hastadan aldığını ve vücudunda tüberküloza karşı bir reaksiyon oluştuğunu gösterir.
Ancak söz konuşu kişi tüberküloz hastası olabilir de olmayabilir de. Bu nedenle pozitiflik tek başına tedavi gerektirmez.
Doç. Dr. Sedat Altın
Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanı
Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Klinik Şefi