Mr.Muhendis
21.09.2009, 01:46
http://i34.tinypic.com/2ryfqep.jpg
İngiliz Gıda Standartları Enstitüsü’nün yaptığı araştırma sonucunda dünya basınına dağıtılan “Ekolojik Gıda Daha Faydalı Değil” haberine uluslararası platformlardan tepki geldi...
IFOAM ve Toprak Vakfı gibi kuruluşlar da dahil olmak üzere uluslararası boyutta tepki alan habere yanıtlar da geldi. Buğday Derneği, bu yanıtların çevirisini yaparak dağıttı...
IFOAM (Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketleri Federasyonu) RAPORU
Son zamanlarda yapılan araştırmalar, ekolojik üretimin olumlu etkisini son derece açık bir şekilde gösteriyor. Yapılan çalışmalar ekolojik gıdaların genellikle daha düşük seviyede nitrat, antibiyotik (hayvansal gıdalar için) ve tarım ilacı kalıntısı (bitkisel gıdalar için) ve daha fazla mineral, vitamin içerdiğini, aynı zamanda daha dengeli protein profili olduğunu gösteriyor. Bunun yanısıra, ağır metaller ve patojen mikroorganizmalar söz konusu olduğunda ekolojik gıdaların en az konvansiyonel gıda kadar güvenli olduğunu gösteriyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) “Ekolojik olarak üretilen gıdaların daha az tarım ilacı kalıntısı, ilaç kalıntısı ve çoğu durumda, daha az nitrat bulundurduğu”nu kabul etmiştir.
Ekolojik bitkisel bazlı gıdaların, ekolojik olmayan bitkisel gıdalara kıyasla daha yüksek miktarda sağlığa yararlı ikincil bitki bileşimi içerdiğini gösteren kanıtlar vardır. Vitamin gibi, bitki kökenli kimyasallar vardır. Örneğin, fenolik bileşimler bir bitkinin ve insan vücudunun anti-oksidanıdır. Karoten (sarı, turuncu ve kırmızı bitkilerde bulunur) de kardiyovasküler hastalıklar ve bazı kanser türleri riskini azaltan başka bir örnektir. Ekolojik ve konvansiyonel gıdaların bitki kökenli kimyasal seviyeleri karşılaştırıldığında, ekolojik gıdada daha fazla bitki kökenli kimyasal olduğu bulunmuştur. Avrupa Birliği tarafından gerçekleştirilen ve kısa zaman önce tamamlanan dört yıllık araştırma, ekolojik meyve ve sebzelerin en az yüzde kırk daha fazla antioksidan ve daha yüksek seviyede demir ve zink gibi faydalı mineraller olduğu sonucuna varmıştır. Ekolojik sürülerden alınan sütteki antioksidan miktarı, konvansiyonel sürülere oranla %90 daha fazladır. Profesör ve Proje Koordinatörü Carlo Leifert, aradaki farkın çok fazla olduğunu, tavsiye edilen beş porsiyon meyve ve sebzeyi tüketmeyenlerin ekolojik ürünle beslenerek sağlıklarına katkıda bulunacaklarını söylemiştir. Protein içeriğine gelince, ekolojik ürünler biraz daha az protein içeriyor ancak daha dengeli amino asid profili çiziyor.
Yukarıda anlatılan farklar birkaç faktörden kaynaklanıyor. Birincisi, ekolojik üretimde yetiştirilen ürünler daha az “zorlanmış”tır, yani büyümeleri genellikle daha yavaş olur, bu da organizmalar bileşimlerini sentezlemeye vakit bulduklarından yaşamsal kaliteyi artırır. Son zamanlarda yapılan uzun süren bir çalışma “seyrelme etkisinin” böcek baskısı yokluğu, yüksek seviyeli nitrojen ve hızlı bitki büyümesi olduğuna dair kanıtlar bulmuştur. Birkaç yıl boyunca ekolojik üretim yapılan tarlalarda yetişen domatesler konvansiyonel domateslerden çok daha fazla flavonid konsantrasyonu içerir. Bu hayvansal ürünler için de geçerlidir. Bazı ülkelerde (örneğin Amerika’da) konvansiyonel tarımda yetiştirilen hayvanların büyümesi hormon kullanılarak hızlandırılır. Bu hormonların kalori başına alınan et ağırlığının artmasına sebep olduğu bilinir, bu etteki suyun tutulmasından kaynaklanır, böylece çiftçi daha fazla para kazanır çünkü fiyat ağırlığa göre belirlenir, kaloriye değil. Örneğin, eğer çiftçi %15 daha ağır çeken (hormon kullanımından dolayı ette suyun tutulması sebebiyle) et üretebilirse, %15 daha fazla para kazanır, ağırlık sadece su olmasına rağmen. Tüketici besin yerine suya para ödemiş olur!
Besin değeri farklarının sebeplerinden biri de ekolojik yönetimde yetişen bitkilerin böcek baskısı altında kendilerini koruma mekanizmalarının daha fazla gelişmesidir, bunu yaparken de ikincil bitkisel bileşimler yaratırlar. Başka bir açıklama da, ekolojik ürün yetiştiren çiftçilerin bitki ve hayvan yetiştirirken sadece ürün randımanına göre değil, hastalık ve böceklenmeye karşı dayanıklı, yerel şartlara adapte olabilen bitki ve hayvan türlerine bakmalarıdır. Bu atalardan kalma veya yerel türler, yüksek randımanlı, modern türlerden daha fazla besin değerine sahip olabilir.
Özetle, ekolojik statü dışında besin değerlerini etkileyen pek çok faktör vardır, örneğin ürün çeşitliliği, hasat zamanı, hasattan sonraki dağıtım gibi, ama sonuç olarak, ekolojik gıda, konvansiyonel gıdaya göre daha fazla besin değerine sahiptir. Araştırmalar, ekolojik gıdaların besinsel değerinin yanında, duyumsal kalite ve “keyif alma” hissinin daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Bu kural, işlenmiş ürünlerden çok, çiğ tüketilen ürünler için geçerlidir, işlenmiş ürünlerde ürünün asıl bileşimini etkileyen daha pek çok faktör verdır.
İşlenmiş ürünlere gelince de ekolojik ürünler açıkça sağlık avantajına sahiptir. Konvansiyonel işlenmiş gıdalar yapay katkı maddeleri içerir, bunlar açıkça bilindiği gibi sağlığa zararlıdır. Hidrojene yağlar (trans-yağ olarak da bilinir) bunun en çarpıcı örneğidir. Bu yağlar hidrojenasyon yöntemiyle yapay olarak, ürüneri katılaştırmak ve raf ümrünü uzatmak için üretilir. Trans-yağların kalp hastalıkları, kanser ve cilt hastalıkları riskini artırdığına dair kanıtlar vardır. Binlerce gıda ürününe eklenen ve içerik listesinde kulağa masum gelen isimler takılan monosodyum glütamat, iç salgı bezlerinin çalışmasını bozar ve “Çin restoranı sendromu” denen, baş dönmesi, baş ağrısı, terleme ve astım krizleriyle bağlantısı vardır. Dünyada en fazla kullanılan yapay tatlandırıcı olan Aspartamın, migren, inme, göz kararması ve daha birçok sinir sistemi problemleriyle doğrudan ilişkilidir. Bunlar ve benzeri zararlı katkıların kullanımı ekolojik gıdalarda yasaktır. Dolayısıyla, ekolojikürünler seçmek, tüketicilerin çok çeşitli ve büyük miktarlarda zararlı katkı maddelerinden kaçınmalarını sağlar.
Ekolojikgıda bir lüks değildir, gıdanın olması geren halidir.
TOPRAK VAKFI (SOIL ASSOCIATION) RAPORU
Bilindiği Gibi, Gıda Standartları Enstitüsü (Food Standards Agency) geçtiğimiz günlerde ekolojik beslenmenin önemli bir fayda sağlamadığına dair bir rapor yayınladı. Bu çok ciddi bir araştırma ve Toprak Vakfı bu araştırmanın sonuçlarını ciddiyetle inceleyecek – ancak ilk bakışta bile araştırmanın epey kısıtlı bir analiz olduğu görülüyor. Örneğin, inceleme sadece İngilizce yazılmış belgelere dayalı, bulunan belgelerin yarısı rapora dahil edilmemiş ve Avrupa Birliği tarafından bu yılın Nisan ayında yayınlanan (bu araştırmanın yayınlanacağının önceden bilinmesine rağmen) daha güncel rapor gözardı edilmiş.
Daha Büyük Faydalar
İnsanların ekolojik gıdayı sadece onları daha sağlıklı yapacağı düşüncesiyle satın aldıkları bir efsanedir. Geçtiğimiz aylarda yapılan AB araştırmasına göre, sürekli olarak ekolojikgıda satın alanlar (tüm ekolojikürünlerin %80’i) ekolojiktarımın ve ürünlerin faydaları konusunda çok daha sofistike bir anlayışa sahip.
Örneğin, araştırma, tarım, böcek ve yabani ot zehirlerinin uzun vadeli etkilerini işaret etmekte başarısız olmuştur. Avrupa Komisyonu 2006 yılında, belli kanser türlerini, erkek kısırlığını ve sinir sistemi bozukluklarını tarım ilacı kullanımıyla ilişkilendirmişti. Endüstriyel tarım ile yetiştirilen bir elma 16 defa, 30 farklı kimyasalla ilaçlanmış olabilir.
Ekolojik gıda satın almak aynı zamanda sağlıklı bir çevreyi destekler. Ortalama bir ekolojik çiftlik %30 daha fazla tür ve %50 daha fazla kuş, kelebek ve arı gibi yaban hayat barındırır. Bu konuda uzman olan Compassion in World Farming (Dünya Tarımında Merhamet), ekolojik tarımın en yüksek hayvan refahına sahip olduğunu söylüyor. Diğer çevresel yararlar belli – Ekolojik çiftlikler daha az tehlikeli atık yaratıyor. Ekolojik tarımda yapay nitrojen gübresi yasaklanmıştır, dolayısıyla yağmur sularıyla karışarak deniz giden ve kıyı sularında aşırı yosun çoğalmasına sebep olan maddeler daha azdır.
Ekolojik tarımda daha fazla kadın ve genç insan vardır, ekolojik çiftçiler gelecek için daha iyimserler. Bu gelecek, küresel ısınmanın ağırlığı altında eziliyor. Burada ekolojik tarım yol gösteriyor, kırmızı yonca gibi güneş ışığını kullanarak toprağa nitrojen katan doğal gübreler sayesinde tarım ürünlerine fayda sağlıyor. Kendimizin ve gezegenimizin sağlığı için ekolojikgıda ve tarım geleceğimizde büyük rol oynayacak.
Toprak Vakfı Politika Direktörü Peter Melchett, FSA tarafından yetkilendirilen ekolojikgıda raporunu şöyle yorumladı: “Araştırmacıların ulaştığı sonuç bizi hayal kırıklığına uğrattı. Araştırma, var olan ekolojik ve ekolojik olmayan ürünlerin beslenme karşılaştırmalarının tümünü reddetmiş. Bunun sebebi, var olan karşılaştırmaların, araştırmayı yapan London School of Hygiene ve Tropical Medicine’in koyduğu belli bir kritere uymuyor olmaları.”
Araştırmacılar, göreceli az sayıdaki araştırmalara dayanarak, ekolojik ve ekolojik olmayan gıdalar arasındaki farkın ‘önemli’ olmadığı sonucuna varmalarına rağmen, analizlerinde ekolojik gıdaların, ekolojik olmayan gıdaya kıyasla, besin değerlerinin daha yüksek olduğunu beyan etmişlerdir. Örneğin, FSA’nın çalışmasına göre, ekolojik gıdada bulunan besin değerleri ekolojik olmayanlara kıyasla aşağıdaki oranlarda daha yüksektir:
- Protein 12.7%
- Beta-karoten 53.6%
- Flavonoids 38.4%
- Bakır 8.3%
- Magnezyum 7.1%
- Fosfor 6%
- Potasyum 2.5%
- Sodyum 8.7%
- Sulfür 10.5%
- Zink 11.3%
- Fenolik bileşimler 13.2%
Araştırmacılar bunun yanısıra ekolojik et ve süt ürünlerindeki yararlı çoklu doymamış yağların, ekolojik olmayan et ve sütelere göre daha fazla olduğunu (2.1% - 27.8% daha fazla) bulmuşlardır.
Toprak Vakfı, Avrupa Birliği tarafından fonlandırılan, 31 araştırma, üniversite ve yayının yanısıra 100 bilim araştırmasını da içinde barındıran, 18 milyon avroya mal olan ve bu yılın Nisan ayında sonuçlanan araştırmanın FSA tarafından göz önünde bulundurulmamasından dolayı hayal kırıklığına uğramıştır.
Avrupa Birliği Araştırma Sonuçları
Avrupa Birliği araştırma programı su sonuçlara varmıştı:
Ekolojik tarım ürünleri, bünyelerinde besin istenen yüksek bileşimleri (antioksidan, vitamin, glikosil) daha fazla barındırır.
Ekolojik tarım ürünleri, bünyelerinde besinlerde istenmeyen bileşimleri (mikotoksin, glikokaloid, kadmiyum ve nikel) daha az barındırır.
Bunun yanısıra, ekolojik süt ve süt ürünlerindeki CLA ve Omega 3 miktarı %10-60 oranında, ekolojik yeşil sebze ve meyvelerdeki C vitamini de %90 oranında daha fazladır.
Tarım ilaçlarının insan üzerindeki uzun süreli etkilerini araştıran bir çalışma yapılmamıştır. 2006’da Avrupa Komisyonu “Uzun süre tarım ilaçlarına maruz kalmanın bağışıklık sisteminde, kanser, kısırlık, doğum sakatlıkları ve sinir sistemlerinde ciddi bozukluklara yol açtığı”nı belirtmiştir.
Ekolojik tarım ve gıda sistemleri bütünselcidir, gübre gibi petrol türevinden üretilen girdiler kullanmak yerine doğayla birlikte çalışır. Ekolojik ürün satın alan tüketiciler sadece tarım ilacıyla kaplanmamış yiyecek almakla kalmaz, aynı zamanda yüksek hayvan refahı standartlarına destek olur, antibiyotiklerin sürekli kullanılmasını engeller ve çiftliklerdeki yaban hayatın artmasını destekler
Kaynak: ntvmsnbc
İngiliz Gıda Standartları Enstitüsü’nün yaptığı araştırma sonucunda dünya basınına dağıtılan “Ekolojik Gıda Daha Faydalı Değil” haberine uluslararası platformlardan tepki geldi...
IFOAM ve Toprak Vakfı gibi kuruluşlar da dahil olmak üzere uluslararası boyutta tepki alan habere yanıtlar da geldi. Buğday Derneği, bu yanıtların çevirisini yaparak dağıttı...
IFOAM (Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketleri Federasyonu) RAPORU
Son zamanlarda yapılan araştırmalar, ekolojik üretimin olumlu etkisini son derece açık bir şekilde gösteriyor. Yapılan çalışmalar ekolojik gıdaların genellikle daha düşük seviyede nitrat, antibiyotik (hayvansal gıdalar için) ve tarım ilacı kalıntısı (bitkisel gıdalar için) ve daha fazla mineral, vitamin içerdiğini, aynı zamanda daha dengeli protein profili olduğunu gösteriyor. Bunun yanısıra, ağır metaller ve patojen mikroorganizmalar söz konusu olduğunda ekolojik gıdaların en az konvansiyonel gıda kadar güvenli olduğunu gösteriyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) “Ekolojik olarak üretilen gıdaların daha az tarım ilacı kalıntısı, ilaç kalıntısı ve çoğu durumda, daha az nitrat bulundurduğu”nu kabul etmiştir.
Ekolojik bitkisel bazlı gıdaların, ekolojik olmayan bitkisel gıdalara kıyasla daha yüksek miktarda sağlığa yararlı ikincil bitki bileşimi içerdiğini gösteren kanıtlar vardır. Vitamin gibi, bitki kökenli kimyasallar vardır. Örneğin, fenolik bileşimler bir bitkinin ve insan vücudunun anti-oksidanıdır. Karoten (sarı, turuncu ve kırmızı bitkilerde bulunur) de kardiyovasküler hastalıklar ve bazı kanser türleri riskini azaltan başka bir örnektir. Ekolojik ve konvansiyonel gıdaların bitki kökenli kimyasal seviyeleri karşılaştırıldığında, ekolojik gıdada daha fazla bitki kökenli kimyasal olduğu bulunmuştur. Avrupa Birliği tarafından gerçekleştirilen ve kısa zaman önce tamamlanan dört yıllık araştırma, ekolojik meyve ve sebzelerin en az yüzde kırk daha fazla antioksidan ve daha yüksek seviyede demir ve zink gibi faydalı mineraller olduğu sonucuna varmıştır. Ekolojik sürülerden alınan sütteki antioksidan miktarı, konvansiyonel sürülere oranla %90 daha fazladır. Profesör ve Proje Koordinatörü Carlo Leifert, aradaki farkın çok fazla olduğunu, tavsiye edilen beş porsiyon meyve ve sebzeyi tüketmeyenlerin ekolojik ürünle beslenerek sağlıklarına katkıda bulunacaklarını söylemiştir. Protein içeriğine gelince, ekolojik ürünler biraz daha az protein içeriyor ancak daha dengeli amino asid profili çiziyor.
Yukarıda anlatılan farklar birkaç faktörden kaynaklanıyor. Birincisi, ekolojik üretimde yetiştirilen ürünler daha az “zorlanmış”tır, yani büyümeleri genellikle daha yavaş olur, bu da organizmalar bileşimlerini sentezlemeye vakit bulduklarından yaşamsal kaliteyi artırır. Son zamanlarda yapılan uzun süren bir çalışma “seyrelme etkisinin” böcek baskısı yokluğu, yüksek seviyeli nitrojen ve hızlı bitki büyümesi olduğuna dair kanıtlar bulmuştur. Birkaç yıl boyunca ekolojik üretim yapılan tarlalarda yetişen domatesler konvansiyonel domateslerden çok daha fazla flavonid konsantrasyonu içerir. Bu hayvansal ürünler için de geçerlidir. Bazı ülkelerde (örneğin Amerika’da) konvansiyonel tarımda yetiştirilen hayvanların büyümesi hormon kullanılarak hızlandırılır. Bu hormonların kalori başına alınan et ağırlığının artmasına sebep olduğu bilinir, bu etteki suyun tutulmasından kaynaklanır, böylece çiftçi daha fazla para kazanır çünkü fiyat ağırlığa göre belirlenir, kaloriye değil. Örneğin, eğer çiftçi %15 daha ağır çeken (hormon kullanımından dolayı ette suyun tutulması sebebiyle) et üretebilirse, %15 daha fazla para kazanır, ağırlık sadece su olmasına rağmen. Tüketici besin yerine suya para ödemiş olur!
Besin değeri farklarının sebeplerinden biri de ekolojik yönetimde yetişen bitkilerin böcek baskısı altında kendilerini koruma mekanizmalarının daha fazla gelişmesidir, bunu yaparken de ikincil bitkisel bileşimler yaratırlar. Başka bir açıklama da, ekolojik ürün yetiştiren çiftçilerin bitki ve hayvan yetiştirirken sadece ürün randımanına göre değil, hastalık ve böceklenmeye karşı dayanıklı, yerel şartlara adapte olabilen bitki ve hayvan türlerine bakmalarıdır. Bu atalardan kalma veya yerel türler, yüksek randımanlı, modern türlerden daha fazla besin değerine sahip olabilir.
Özetle, ekolojik statü dışında besin değerlerini etkileyen pek çok faktör vardır, örneğin ürün çeşitliliği, hasat zamanı, hasattan sonraki dağıtım gibi, ama sonuç olarak, ekolojik gıda, konvansiyonel gıdaya göre daha fazla besin değerine sahiptir. Araştırmalar, ekolojik gıdaların besinsel değerinin yanında, duyumsal kalite ve “keyif alma” hissinin daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Bu kural, işlenmiş ürünlerden çok, çiğ tüketilen ürünler için geçerlidir, işlenmiş ürünlerde ürünün asıl bileşimini etkileyen daha pek çok faktör verdır.
İşlenmiş ürünlere gelince de ekolojik ürünler açıkça sağlık avantajına sahiptir. Konvansiyonel işlenmiş gıdalar yapay katkı maddeleri içerir, bunlar açıkça bilindiği gibi sağlığa zararlıdır. Hidrojene yağlar (trans-yağ olarak da bilinir) bunun en çarpıcı örneğidir. Bu yağlar hidrojenasyon yöntemiyle yapay olarak, ürüneri katılaştırmak ve raf ümrünü uzatmak için üretilir. Trans-yağların kalp hastalıkları, kanser ve cilt hastalıkları riskini artırdığına dair kanıtlar vardır. Binlerce gıda ürününe eklenen ve içerik listesinde kulağa masum gelen isimler takılan monosodyum glütamat, iç salgı bezlerinin çalışmasını bozar ve “Çin restoranı sendromu” denen, baş dönmesi, baş ağrısı, terleme ve astım krizleriyle bağlantısı vardır. Dünyada en fazla kullanılan yapay tatlandırıcı olan Aspartamın, migren, inme, göz kararması ve daha birçok sinir sistemi problemleriyle doğrudan ilişkilidir. Bunlar ve benzeri zararlı katkıların kullanımı ekolojik gıdalarda yasaktır. Dolayısıyla, ekolojikürünler seçmek, tüketicilerin çok çeşitli ve büyük miktarlarda zararlı katkı maddelerinden kaçınmalarını sağlar.
Ekolojikgıda bir lüks değildir, gıdanın olması geren halidir.
TOPRAK VAKFI (SOIL ASSOCIATION) RAPORU
Bilindiği Gibi, Gıda Standartları Enstitüsü (Food Standards Agency) geçtiğimiz günlerde ekolojik beslenmenin önemli bir fayda sağlamadığına dair bir rapor yayınladı. Bu çok ciddi bir araştırma ve Toprak Vakfı bu araştırmanın sonuçlarını ciddiyetle inceleyecek – ancak ilk bakışta bile araştırmanın epey kısıtlı bir analiz olduğu görülüyor. Örneğin, inceleme sadece İngilizce yazılmış belgelere dayalı, bulunan belgelerin yarısı rapora dahil edilmemiş ve Avrupa Birliği tarafından bu yılın Nisan ayında yayınlanan (bu araştırmanın yayınlanacağının önceden bilinmesine rağmen) daha güncel rapor gözardı edilmiş.
Daha Büyük Faydalar
İnsanların ekolojik gıdayı sadece onları daha sağlıklı yapacağı düşüncesiyle satın aldıkları bir efsanedir. Geçtiğimiz aylarda yapılan AB araştırmasına göre, sürekli olarak ekolojikgıda satın alanlar (tüm ekolojikürünlerin %80’i) ekolojiktarımın ve ürünlerin faydaları konusunda çok daha sofistike bir anlayışa sahip.
Örneğin, araştırma, tarım, böcek ve yabani ot zehirlerinin uzun vadeli etkilerini işaret etmekte başarısız olmuştur. Avrupa Komisyonu 2006 yılında, belli kanser türlerini, erkek kısırlığını ve sinir sistemi bozukluklarını tarım ilacı kullanımıyla ilişkilendirmişti. Endüstriyel tarım ile yetiştirilen bir elma 16 defa, 30 farklı kimyasalla ilaçlanmış olabilir.
Ekolojik gıda satın almak aynı zamanda sağlıklı bir çevreyi destekler. Ortalama bir ekolojik çiftlik %30 daha fazla tür ve %50 daha fazla kuş, kelebek ve arı gibi yaban hayat barındırır. Bu konuda uzman olan Compassion in World Farming (Dünya Tarımında Merhamet), ekolojik tarımın en yüksek hayvan refahına sahip olduğunu söylüyor. Diğer çevresel yararlar belli – Ekolojik çiftlikler daha az tehlikeli atık yaratıyor. Ekolojik tarımda yapay nitrojen gübresi yasaklanmıştır, dolayısıyla yağmur sularıyla karışarak deniz giden ve kıyı sularında aşırı yosun çoğalmasına sebep olan maddeler daha azdır.
Ekolojik tarımda daha fazla kadın ve genç insan vardır, ekolojik çiftçiler gelecek için daha iyimserler. Bu gelecek, küresel ısınmanın ağırlığı altında eziliyor. Burada ekolojik tarım yol gösteriyor, kırmızı yonca gibi güneş ışığını kullanarak toprağa nitrojen katan doğal gübreler sayesinde tarım ürünlerine fayda sağlıyor. Kendimizin ve gezegenimizin sağlığı için ekolojikgıda ve tarım geleceğimizde büyük rol oynayacak.
Toprak Vakfı Politika Direktörü Peter Melchett, FSA tarafından yetkilendirilen ekolojikgıda raporunu şöyle yorumladı: “Araştırmacıların ulaştığı sonuç bizi hayal kırıklığına uğrattı. Araştırma, var olan ekolojik ve ekolojik olmayan ürünlerin beslenme karşılaştırmalarının tümünü reddetmiş. Bunun sebebi, var olan karşılaştırmaların, araştırmayı yapan London School of Hygiene ve Tropical Medicine’in koyduğu belli bir kritere uymuyor olmaları.”
Araştırmacılar, göreceli az sayıdaki araştırmalara dayanarak, ekolojik ve ekolojik olmayan gıdalar arasındaki farkın ‘önemli’ olmadığı sonucuna varmalarına rağmen, analizlerinde ekolojik gıdaların, ekolojik olmayan gıdaya kıyasla, besin değerlerinin daha yüksek olduğunu beyan etmişlerdir. Örneğin, FSA’nın çalışmasına göre, ekolojik gıdada bulunan besin değerleri ekolojik olmayanlara kıyasla aşağıdaki oranlarda daha yüksektir:
- Protein 12.7%
- Beta-karoten 53.6%
- Flavonoids 38.4%
- Bakır 8.3%
- Magnezyum 7.1%
- Fosfor 6%
- Potasyum 2.5%
- Sodyum 8.7%
- Sulfür 10.5%
- Zink 11.3%
- Fenolik bileşimler 13.2%
Araştırmacılar bunun yanısıra ekolojik et ve süt ürünlerindeki yararlı çoklu doymamış yağların, ekolojik olmayan et ve sütelere göre daha fazla olduğunu (2.1% - 27.8% daha fazla) bulmuşlardır.
Toprak Vakfı, Avrupa Birliği tarafından fonlandırılan, 31 araştırma, üniversite ve yayının yanısıra 100 bilim araştırmasını da içinde barındıran, 18 milyon avroya mal olan ve bu yılın Nisan ayında sonuçlanan araştırmanın FSA tarafından göz önünde bulundurulmamasından dolayı hayal kırıklığına uğramıştır.
Avrupa Birliği Araştırma Sonuçları
Avrupa Birliği araştırma programı su sonuçlara varmıştı:
Ekolojik tarım ürünleri, bünyelerinde besin istenen yüksek bileşimleri (antioksidan, vitamin, glikosil) daha fazla barındırır.
Ekolojik tarım ürünleri, bünyelerinde besinlerde istenmeyen bileşimleri (mikotoksin, glikokaloid, kadmiyum ve nikel) daha az barındırır.
Bunun yanısıra, ekolojik süt ve süt ürünlerindeki CLA ve Omega 3 miktarı %10-60 oranında, ekolojik yeşil sebze ve meyvelerdeki C vitamini de %90 oranında daha fazladır.
Tarım ilaçlarının insan üzerindeki uzun süreli etkilerini araştıran bir çalışma yapılmamıştır. 2006’da Avrupa Komisyonu “Uzun süre tarım ilaçlarına maruz kalmanın bağışıklık sisteminde, kanser, kısırlık, doğum sakatlıkları ve sinir sistemlerinde ciddi bozukluklara yol açtığı”nı belirtmiştir.
Ekolojik tarım ve gıda sistemleri bütünselcidir, gübre gibi petrol türevinden üretilen girdiler kullanmak yerine doğayla birlikte çalışır. Ekolojik ürün satın alan tüketiciler sadece tarım ilacıyla kaplanmamış yiyecek almakla kalmaz, aynı zamanda yüksek hayvan refahı standartlarına destek olur, antibiyotiklerin sürekli kullanılmasını engeller ve çiftliklerdeki yaban hayatın artmasını destekler
Kaynak: ntvmsnbc