Zooteknist
23.10.2010, 12:00
Gelişmiş ülkelerde üretim, entansif işletmelerde gerçekleştirilir. Genellikle büyük olan bu işletmeler yoğun girdi kullanmaktadırlar ve üretim kapasiteleri çok yüksektir. Türkiye’de bu nitelikteki işletmelerin sayısı oldukça azdır. Ne yazık ki ülkemizde işletme olarak kabul edilen yerlerin % 90' ının ahır başına düşen sığır sayısı 10 baş ve 10' un altındadır. Geriye kalan %10' luk kısım entansif üretim yapan işletmelerdir. Küçük işletmeler, yüksek verim kapasiteli ineklerle çalışsalar bile özellikle kaba yem üretimi, örgütlenme, pazarlama ve ileri teknoloji kullanımı bakımından olması gereken düzeylerde değillerdir. Türkiye süt üretiminin önemli bir bölümü, görece düşük verimli kültür ırkı melezi ve yerli ırk ineklerle çalışan bu tip işletmelerden sağlanır. Bunlar genellikle tarımın birkaç kolunda birden üretim yaparlar. Örneğin bir tarafta sığır, yanında koyun ve keçi gibi diğer türlerde hayvansal üretim yapılırken, diğer yandan, bitkisel ürünler üretimi söz konusudur. Sonuçta da bu tip işletmelerin geliri sadece sığıra bağlı kalmamıştır. Dolayısıyla da işletme imkanları çeşitli üretim dallarına dağıtılmıştır. Özellikle pazarlama imkanlarının sınırlı olduğu yörelerde bu tip işletmeler, hemen sadece aile içi tüketimi karşılamaya yönelik üretim yaparlar. Pazarlama olanaklarının artmasıyla pazar için üretime bir istek doğmakta ve bunun gerekleri kısmen de olsa yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Ne var ki kültür ırkı melezi ve yerli ırklarla çalışan işletmelerde üretim büyük ölçüde iklim ve mera koşullarına bağlıdır. Aktif sermayesi kıt ve ürün fazlasını pazarlamada zorlanan bu tip işletmelerin üretim yapılarında kısa sürede önemli değişiklikler de beklenilmektedir. Ancak, işletmelerin üretim yapılarını değiştirmelerine katkıda bulunulacak sermayeye sahip olmada, genelde hayvansal üretimin, özelde de sığırcılığın önemli bir unsur olduğu da unutulmamalıdır. Gelecekte Türkiye’de tarımda çalışan nüfusun azalmasına bağlı olarak daha büyük ölçekli entansif işletmeklerin ortaya çıkacağı beklenilmelidir. Özellikle çiğ süt pazarlama ve nitelikli kaba yem üretme olanağının olduğu yörelerde bu oluşum daha hızlı gerçekleşecektir. Türkiye’de gerçek anlamda damızlıkçı süt sığırı işletmelerinden söz etmek, şimdilik mümkün değildir. Gerçekten de günümüzde temel özelliği, gelirinin önemli bir bölümünü damızlık satışından sağlamak olan damızlıkçı işletmeler yoktur. Ancak halen, damızlık dış alımcısı olan Türkiye’nin yakın gelecekte damızlık üretici bir ülke olmak zorunluluğu vardır. Bu yönlü çabalar, henüz olumlu bir sonuç vermemiş olsalar da, sürdürülmelidir.