Mr.Muhendis
26.06.2010, 19:18
Türkiye’nin zengin biyolojik çeşitliliğine yönelik tehditler şöyle özetlenebilir:
• Kırsal alanlarda hızlı nüfus artışından kaynaklanan ekonomik baskı ve mevzuat boşlukları nedeniyle tarım alanlarının parçalanması çiftçilerin gelirlerinin düşmesine yol açmaktadır. Bu durum küçük çiftçileri, arazi kazanmak üzere orman kesimi, aşırı otlatmayla meraların tahribi ve bitkilerin aşırı toplanması gibi, biyolojik çeşitliliği tehdit eden etkinliklere yöneltmektedir. Öte yandan, ormancılık politikalarındaki sürdürülemez uygulamalar da biyolojik çeşitliliği olumsuz etkilemektedir.
• Step alanlarında, sürdürülebilir olmayan tarım yöntemleri, verimli toprak elde etmek için meraların tahrip edilmesi ve anız yakma biyolojik çeşitliliğe yönelik en büyük tehditler arasındadır.
• Tarımsal etkinlikler 5,1 milyon hektar alanda 5. ve 6. sınıf topraklarda gerçekleşmektedir. Bu arazilerin çoğu yasadışı orman kesimleri ve mera açma sonucunda elde edilmiştir. Denetimsiz ve aşırı otlatma duyarlı step ekosistemlerini tahrip etmeye devam ederken, yaşamları hayvancılığa bağlı olan kırsal topluluklar üzerinde ekonomik baskı oluşturmaktadır.
• Farklı arazi kullanım bölgelerini düzenleyen mevzuatın eksikliği ya da kentsel alanlar çevresindeki uygulamalar nedeniyle 460.000 hektar dolayında verimli tarım toprağı yok olmuştur. Bu durum, özellikle kentsel alanlar çevresinde kırsal kesimden gelen göçlerle birlikte, sanayi kuruluşları ile konutların denetimsiz ve plansız yayılması sonucu katlanarak artmakta ve doğal yaşam ortamları yok olmaktadır.
• Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde olmak üzere, kıyı alanlarındaki arazi spekülasyonu ikinci konut patlamasıyla sonuçlanmaktadır. Çevresel bozulmayı önlemeye yönelik kurumsal yapının etkinleştirilemeyişi ve mevzuattaki eksiklikler, biyolojik çeşitliliğin en büyük tehdidi olan doğal yaşam ortamı kaybına neden olmaktadır. Kıyı yaşam ortamlarının tahrip edilmesi birçok alanda, kara ve deniz ortamlarındaki pek çok hayvan ve bitki türünün kaybolmasına neden olmaktadır.
• Aşırı ve yanlış balıkçılık, yabanıl hayvanlar ile kuşların avlanması, tıbbi bitki ve otların, soğanların toplanması/sökülmesi süreçleriyle ilgili yetersiz denetim ve izleme, birçok türün yaşamını sürdürmesini engelleyen tehditlerdir. İç sular ve denizlerde balıkçılık süre ve dönemlerini düzenleyen denetim mekanizmalarının yetersizliği de deniz ve tatlısu ortamlarındaki biyolojik çeşitliliği tehdit etmektedir. Özellikle kurt (Canis lupus), bozayı (Ursus arctos) ve avlanması Orman Bakanlığı’nca yasaklanan vaşak (Lynx lynx) ile dağ keçisi (Capm aegagrus) gibi büyük memeliler ve birçok kuş türünün aşırı avlanması biyolojik çeşitliliğe yönelik en büyük tehditler arasındadır.
• Ormanların karşılaştığı başlıca tehlikeler, sahipliğin belirsizliği, aşırı otlatma, keçilerin orman alanlarına sokulması, hava kirliliği, iklim değişikliği, yabancı türler, bitki ve hayvan türlerinin denetimsiz toplanması, böceklerin neden olduğu zararlar, orman yangınları ve yasadışı açmalar sonucunda ormanların yok olmasıdır.
• Tarım sektöründe çevre olgusu göz önünde bulundurulmadan sağlanan özendiriciler, ağır kimyasal ilaç ve gübre kullanımı ile yanlış sulama projelerinin uygulanmasına neden olmuştur. Şu anda görece düşük olmakla birlikte, Türkiye yoğun ve sulu tarıma geçtikçe, aşırı kimyasal ilaç ve gübre kullanımının biyolojik çeşitlilik ile sağlığa olan etkilerinin gelecekte artacağı öngörülmektedir.
• Tarım alanlarının verimli olmayan sulama nedeniyle tuzlanması biyolojik çeşitlilik kaybına yol açmaktadır. Kıyı, deniz ve sulak alan ekosistemleri özellikle sanayi ve tarım kökenli kirlilik ve evsel atıklardan ciddi biçimde etkilenmektedir.
• 1980’lerden başlayarak turizm sektörünün özendirilmesi, büyük kitle turizmi yatırımlarında patlama yaratarak bütün kıyı yaşam ortamları (denizkaplumbağalarımn üreme alanları, Akdeniz fokunun yaşam alanları vb.), kumullar, lagünler, kıyı ormanları ve verimli tarım alanlarının geri dönülemez biçimde tahrip olmasına neden olmuştur. Bu kapsamda, sürdürülebilir olmayan avcılık, balıkçılık ve toplama yöntemleri ve orman keserek arazi açma gibi, turizm sektörünün taleplerini karşılamaya yönelik baskıların oluşması, evsel atıkların denetimsiz biçimde denize boşaltılması ve mevsimlik değişen nüfus biyolojik çeşitlilik ve yaşam ortamlarına yönelik önemli sorunlar arasındadır.
• Türkiye’de çevre koruma programlarında uzman ve teknik eleman azlığı da önemli sorunlardan biridir. Hükümet değişikliklerinde yaşanan/yaşanabilen uygulamalar, biyolojik çeşitliliği korumanın gerektirdiği zaman ve deneyim faktörlerini etkilemektedir. Neredeyse ilgili bütün bakanlıklar yetersiz teknik eleman sorunundan etkilenmekte, özellikle de biyolojik çeşitliliğin yaygın olduğu kırsal kesimde ve koruma alanlarında yetişmiş ve uzman teknik eleman görevlendirme zorlukları yaşanmaktadır. Uzman eleman seçiminde disiplinlerarası dağılımın dengeli olarak yapılmaması, bakış açılarında tek yönlülük riskini de beraberinde getirmektedir.
• GDO’lar ve yabancı türler biyolojik çeşitliliği azaltmakta ve özellikle genetik çeşitliliği olumsuz etkilemektedir.
• Kırsal alanlarda hızlı nüfus artışından kaynaklanan ekonomik baskı ve mevzuat boşlukları nedeniyle tarım alanlarının parçalanması çiftçilerin gelirlerinin düşmesine yol açmaktadır. Bu durum küçük çiftçileri, arazi kazanmak üzere orman kesimi, aşırı otlatmayla meraların tahribi ve bitkilerin aşırı toplanması gibi, biyolojik çeşitliliği tehdit eden etkinliklere yöneltmektedir. Öte yandan, ormancılık politikalarındaki sürdürülemez uygulamalar da biyolojik çeşitliliği olumsuz etkilemektedir.
• Step alanlarında, sürdürülebilir olmayan tarım yöntemleri, verimli toprak elde etmek için meraların tahrip edilmesi ve anız yakma biyolojik çeşitliliğe yönelik en büyük tehditler arasındadır.
• Tarımsal etkinlikler 5,1 milyon hektar alanda 5. ve 6. sınıf topraklarda gerçekleşmektedir. Bu arazilerin çoğu yasadışı orman kesimleri ve mera açma sonucunda elde edilmiştir. Denetimsiz ve aşırı otlatma duyarlı step ekosistemlerini tahrip etmeye devam ederken, yaşamları hayvancılığa bağlı olan kırsal topluluklar üzerinde ekonomik baskı oluşturmaktadır.
• Farklı arazi kullanım bölgelerini düzenleyen mevzuatın eksikliği ya da kentsel alanlar çevresindeki uygulamalar nedeniyle 460.000 hektar dolayında verimli tarım toprağı yok olmuştur. Bu durum, özellikle kentsel alanlar çevresinde kırsal kesimden gelen göçlerle birlikte, sanayi kuruluşları ile konutların denetimsiz ve plansız yayılması sonucu katlanarak artmakta ve doğal yaşam ortamları yok olmaktadır.
• Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde olmak üzere, kıyı alanlarındaki arazi spekülasyonu ikinci konut patlamasıyla sonuçlanmaktadır. Çevresel bozulmayı önlemeye yönelik kurumsal yapının etkinleştirilemeyişi ve mevzuattaki eksiklikler, biyolojik çeşitliliğin en büyük tehdidi olan doğal yaşam ortamı kaybına neden olmaktadır. Kıyı yaşam ortamlarının tahrip edilmesi birçok alanda, kara ve deniz ortamlarındaki pek çok hayvan ve bitki türünün kaybolmasına neden olmaktadır.
• Aşırı ve yanlış balıkçılık, yabanıl hayvanlar ile kuşların avlanması, tıbbi bitki ve otların, soğanların toplanması/sökülmesi süreçleriyle ilgili yetersiz denetim ve izleme, birçok türün yaşamını sürdürmesini engelleyen tehditlerdir. İç sular ve denizlerde balıkçılık süre ve dönemlerini düzenleyen denetim mekanizmalarının yetersizliği de deniz ve tatlısu ortamlarındaki biyolojik çeşitliliği tehdit etmektedir. Özellikle kurt (Canis lupus), bozayı (Ursus arctos) ve avlanması Orman Bakanlığı’nca yasaklanan vaşak (Lynx lynx) ile dağ keçisi (Capm aegagrus) gibi büyük memeliler ve birçok kuş türünün aşırı avlanması biyolojik çeşitliliğe yönelik en büyük tehditler arasındadır.
• Ormanların karşılaştığı başlıca tehlikeler, sahipliğin belirsizliği, aşırı otlatma, keçilerin orman alanlarına sokulması, hava kirliliği, iklim değişikliği, yabancı türler, bitki ve hayvan türlerinin denetimsiz toplanması, böceklerin neden olduğu zararlar, orman yangınları ve yasadışı açmalar sonucunda ormanların yok olmasıdır.
• Tarım sektöründe çevre olgusu göz önünde bulundurulmadan sağlanan özendiriciler, ağır kimyasal ilaç ve gübre kullanımı ile yanlış sulama projelerinin uygulanmasına neden olmuştur. Şu anda görece düşük olmakla birlikte, Türkiye yoğun ve sulu tarıma geçtikçe, aşırı kimyasal ilaç ve gübre kullanımının biyolojik çeşitlilik ile sağlığa olan etkilerinin gelecekte artacağı öngörülmektedir.
• Tarım alanlarının verimli olmayan sulama nedeniyle tuzlanması biyolojik çeşitlilik kaybına yol açmaktadır. Kıyı, deniz ve sulak alan ekosistemleri özellikle sanayi ve tarım kökenli kirlilik ve evsel atıklardan ciddi biçimde etkilenmektedir.
• 1980’lerden başlayarak turizm sektörünün özendirilmesi, büyük kitle turizmi yatırımlarında patlama yaratarak bütün kıyı yaşam ortamları (denizkaplumbağalarımn üreme alanları, Akdeniz fokunun yaşam alanları vb.), kumullar, lagünler, kıyı ormanları ve verimli tarım alanlarının geri dönülemez biçimde tahrip olmasına neden olmuştur. Bu kapsamda, sürdürülebilir olmayan avcılık, balıkçılık ve toplama yöntemleri ve orman keserek arazi açma gibi, turizm sektörünün taleplerini karşılamaya yönelik baskıların oluşması, evsel atıkların denetimsiz biçimde denize boşaltılması ve mevsimlik değişen nüfus biyolojik çeşitlilik ve yaşam ortamlarına yönelik önemli sorunlar arasındadır.
• Türkiye’de çevre koruma programlarında uzman ve teknik eleman azlığı da önemli sorunlardan biridir. Hükümet değişikliklerinde yaşanan/yaşanabilen uygulamalar, biyolojik çeşitliliği korumanın gerektirdiği zaman ve deneyim faktörlerini etkilemektedir. Neredeyse ilgili bütün bakanlıklar yetersiz teknik eleman sorunundan etkilenmekte, özellikle de biyolojik çeşitliliğin yaygın olduğu kırsal kesimde ve koruma alanlarında yetişmiş ve uzman teknik eleman görevlendirme zorlukları yaşanmaktadır. Uzman eleman seçiminde disiplinlerarası dağılımın dengeli olarak yapılmaması, bakış açılarında tek yönlülük riskini de beraberinde getirmektedir.
• GDO’lar ve yabancı türler biyolojik çeşitliliği azaltmakta ve özellikle genetik çeşitliliği olumsuz etkilemektedir.