PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Organik Antepfıstığı Yetiştiriciliği


organik memo
29.05.2010, 17:47
ORGANİK ANTEP FISTIĞI YETİŞTİRİCİLİĞİ

Antepfıstığı (P. vera L.) Güneydoğu Anadolu'ya yerleşen Etiler tarafından kültüre alınmış ve o çağlarda kral sofralarına girmiştir. Antepfıstığı, dünyada kuzey ve güney yarı kürelerinin 30-45° enlemleri arasındaki uygun mikroklimalarda yetişmektedir. Ülkemiz yakın doğu gen merkezi içerisinde yer almaktadır. Son istatistiklere göre antepfıstığı yetiştiriciliği 56 ilimize yayılmıştır. Ancak, üretimimizin yaklaşık % 94'ünü Güneydoğu Anadolu Bölgesi oluşturmaktadır. Bu bölgemiz, antepfıstığının gen merkezi ve ilk kez kültüre alınan yer olması yanında, sahip olduğu kendine özgü ekolojik özellikleri nedeniyle, bu meyve türünün başarılı bir şekilde yetişmesine ve yayılmasına öncülük etmiştir.
Ülkemizde, antepfıstığı yetiştiriciliği çok eski zamanlardan beri yapılmasına rağmen, üretim istenilen seviyede artmamıştır. Bunun nedeni yetiştiriciliğin tamamen kuru koşullarda ve çoğunlukla kıraç, taşlık ve meyilli arazilerde yapılmasıdır. İran ve A.B.D. dışındaki üretici ülkelerde de yetiştirme koşulları Türkiye'dekine benzetmektedir. İran ve A.B.D.’deki yetiştiriciliğin tamamı sulu koşullarda ve verimli taban arazilerde yapılmaktadır.
Antepfıstığı yetiştiriciliği, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile yeni bir döneme girmektedir. Sulu koşullarda antepfıstığı yetiştirme imkanı doğmaktadır. Mevcut tesisler yanında, yeni kurulacak tesisler de sulanabilecektir.
Antepfıstığı yazları uzun, sıcak, kurak ve kışları nisbeten soğuk olan bölgelerde ekonomik olarak yetişebilmektedir. Toprak isteği yönünden çok toleranslı olmasına rağmen, kullanılan anacın türüne göre farklı istekleri vardır. Öteki meyve türlerinde olduğu gibi antepfıstığı yetiştiriciliğinde de bölgenin sıcaklık, yağış ve toprak durumu iyice incelendikten sonra antepfıstığı bahçesi tesis edilmelidir.

DÖLLENME BİYOLOJİSİ
Antepfıstığı dioik bir meyve türüdür. Erkek ve dişi çiçekleri ayrı ayrı ağaçlar üzerinde bulunur ve tozlanma rüzgarla olur. Öteki sert kabuklu meyvelerde olduğu gibi antepfıstığında da meyvenin yenilen kısmı tohumu olduğundan, meyve eldesi için tozlanma ve döllenme zorunludur. Döllenmeyen çiçekler dökülür veya bunlardan içi boş (fıs) meyveler meydana gelir, dolayısıyla verim doğrudan etkilenir.
Antepfıstığında çiçeklenme zamanının bilinmesi ve bu zamandaki hakim rüzgarın yönün tozlanma için çok önemlidir. Erkek ağaçların bahçeye yerleştirilmesinde hakim rüzgarların esme yönü de dikkate alınmalıdır.
Yabani Pistacia türlerinin aşılanmasıyla bahçe oluşturulacaksa, bu türlerin çiçeklenme durumları göz önünde tutulmalıdır. Pistacia türlerinde çiçeklenme başlangıcı erkenden geçe doğru sırasıyla Pistacia atlantica (Atlantik sakızı), P. palaestina (Filistin sakızı), P.terebinthus (Melengiç), P. vera (Antepfıstığı) ve P. khinjuk (Buttum) şeklinde olmaktadır. Özellikle antepfıstığı, melengiç ve Filistin sakızının çiçeklenmeleri birbirine yakındır. Atlantik sakızının çiçeklenmesi çok erken olduğundan antepfıstığı çeşitlerinin hiç birisi ile uyum sağlayamamaktadır. Bu nedenle bahçemizde atlantik sakızlarının erkeklerini bulundurmamamız gerekmektedir. Filistin sakızı ve melengiç erkekleri Uzun ve Halebi çeşitlerine uygun olmakta, Kırmızı ve Siirt çeşitlerine ise bu türlerin geççi tipleri uygun olabilmektedir. Buttum erkekleri ise Ohadi çeşidi ile uyum sağlamaktadır. Buttum erkeklerinin erkencileri kısmen Kırmızı ve Siirt çeşitleriyle de uyum sağlayabilmektedirler.

BAHÇE TESİSİ
Antepfıstığı yetiştiriciliğinde anaç olarak, P. vera (antepfıstığı çöğürü), P. khinjuk (buttum) ve P. atlantica (atlantik sakızı) kullanılmaktadır. P. terebinthus (melengiç) zayıf anaç özelliği gösterdiğinden, bunlarla bahçe tesis edilmemekte, yabani melengiçler aşılanarak kültüre alınmaktadır.
Bahçede ağaç yerleri işaretlenip, buralarda çukurlar açıldıktan sonra çıplak köklü/tüplü çöğür veya aşılı tüplü fidan dikimi yapılır. Çöğürler yerinde tuttuktan sonra aşılama yapılır. Antepfıstıklarında genellikle sürgün T göz aşıları uygulanmaktadır. Bunun yanında aşılama mevsimini uzatmak ve aynı yıl daha fazla aşı yapabilmek amacı ile durgun göz aşısı, boru aşısı, yonga aşı ve yama aşıda yapılmaktadır.
Antepfıstığında dikim sonbahar veya ilkbaharda yapılabilir. Ancak kışları çok sert geçmeyen yerlerde sonbahar dikimi tercih edilmelidir. Çünkü sonbahar dikiminde bitkilerin arazide tutma şansı artmaktadır. Antepfıstığında dikim, öteki meyve türlerinde olduğu gibidir. Dikim yapılırken 8 veya 11 dişi ağaca 1 erkek ağaç gelecek şekilde ayarlama yapılmalıdır. Erkek ağaçların bahçe içerisindeki yerleri belirlenirken, o yörenin ilkbahardaki hakim rüzgar yönü de göz önünde bulundurulmalıdır.

TOPRAK İŞLEME
Bütün meyve ağaçlarında olduğu gibi antepfıstığında da bol ve kaliteli ürün almak için yıllık bakım işlemlerinin zamanında ve düzenli olarak yapılması gerekir. Bu bakım işlemlerinin başında toprak işleme gelir. Antepfıstığı yetiştiriciliğinin yapıldığı alanlarda, sulama imkanı olmadığı gibi gerek yağışın azlığı ve gerekse kuraklıktan dolayı toprak işleme büyük önem kazanmaktadır. Yapılan hesaplamalara göre antepfıstığında yıllık su tüketimi 750-800 mm arasındadır. Oysa üretimin % 90'ından fazlasının yapıldığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yıllık toplam yağış 250-550 mm arasındadır. Bu koşullar altında ya sulama yapmak ya da yağışla düşen suyu toprakta muhafaza etmek gerekir. Bu amaçla da toprak işleme yapılmalıdır. Antepfıstığında toprak işlemesi zamanında ve gerektiği gibi yapılmadığı taktirde, ağacın vegetatif gelişmesi önemli düzeyde azalır, ürün kaybı meydana gelir, iç meyve randımanı düşer, hastalık ve zararlılara karşı ağacın direnci azalır.

GÜBRELEME
Antepfıstığında düzensiz meyve verme (periyodisite) ve buna bağlı olarak ürün azlığı yetiştiricilikte karşılaşılan önemli sorunların başında gelmektedir. Bitkinin yeterli ve dengeli beslenememesi sonucunda, bitki gelişiminin tam olmaması, verim düşüklüğü ve kalite bozukluğu gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Değişik araştırıcılar, antepfıstığında meyve, meyve gözü ve yaprak arasındaki besin kullanma yarışında meyvelerin baskın gelmesi ile tomurcuk ve yaprakların yeterli beslenemedikleri için dökülerek periyodisitenin kaynağını oluşturduğunu, periyodisitenin beslenme ile ilgili olduğunu, gelecek yıl meyve verecek olan tomurcukların (Karagöz) çoğunlukla Temmuz ve Ağustos aylarında döküldüklerini, bu dönemde meyve içinin hızlıca geliştiğini ve meyvenin olgunluğa doğru yöneldiğini; çekirdek ve üreme içgüdüsünün, meyve gözleriyle yarışmasında, meyvenin üstün gelerek karbonhidrat kullanma yarışını kazanması sonucu meyve gözlerinin döküldüğünü belirtmektedirler. Bu nedenle antepfıstığı ağacının, topraktan yada yapraktan beslenmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Antepfıstığının azot tüketimi ve topraktan kaldırdığı azot miktarı üzerine yapılan bir çalışmada, yaklaşık 12 kg kuru meyve veren bir ağacın meyveleri tarafından 954 g, yaprakları tarafından ise 151 g azot tüketildiği, yapraklarda %1.8’den daha az azot içerenlerin sararıp döküldüğü, bu değerden daha yüksek azot içerenlerin vegetasyon sonuna kadar dökülmedikleri belirtilmiştir.
Antepfıstığının potasyum ve fosfor noksanlık belirtileri ve giderilmeleri üzerinde yapılan bir çalışmada, potasyum noksanlığında seyrek, küçük yapılı, erken dökülen sarı renkli yaprakların oluştuğu, bu yapraklardaki potasyum düzeyinin % 0.8’den az olduğu, bunlara 3 kg/ağaç KCl verildiğinde sağlıklı duruma gelip, verimin arttığı ve yaprakların K (potasyum) düzeyinin % 1.1-2.2 arasında olduğu belirtilmektedir.
Topraktaki fazla kirece bağlı olarak antepfıstığı ağaçlarında demir noksanlığı da görülmektedir.
Antepfıstıklarında kısmen noksanlığı görülen Çinko ile ilgili olarak yapılan bir çalışmada, 2-3 ppm ve daha az Zn (Çinko) içeren yapraklarda noksanlık belirtisi olarak geç uyanma, boğum araları ve yaprakların küçük kalmaları ve kırmızı renkli olmaları gösterilmektedir.
Antepfıstığının besin kapsamlarının belirlenmesi amacıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yapılan çalışmalarda, toprakların organik madde ve fosfor kapsamlarının yetersiz, potasyum içeriğinin kısmen noksan olduğu, bölge topraklarının kireççe zengin ve toprak reaksiyonunun alkali özellikte olduğu; yaprakta ise azot, fosfor ve demir noksanlığına rastlandığı belirtilmektedir.
Antepfıstıklarında en uygun yaprak örneği alım zamanı, meyvelere ben düştüğü dönemdir. Bu zamanda, tüm bahçeyi temsil edecek şekilde, bahçenin yaklaşık 25 ağacından ve her ağacın dört yönünden omuz hizasındaki meyvesiz dalın, yıllık sürgününün ortasındaki yaprağı, günün serin saatlerinde alınarak hemen analize gönderilir.
Alınan yaprak örneklerinin analiz neticeleri verilen bu sınır değerleriyle karşılaştırılarak, verilecek gübre dozu ortaya çıkarılır.
Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü'nde yapılan bir çalışma; antepfıstıklarında yeterli düzeyde ve zamanında gübrelemenin, meyve gözü dökümünü %38 oranında azalttığını ve verimi %50 oranında artırdığını, meyvelerin irileştiğini, iç meyve randımanının yükseldiğini ve sürgün gelişiminin arttığını ortaya koymuştur.
Antepfıstığının yetiştiği bahçelerin organik madde kapsamları genellikle düşüktür. Organik madde, toprak strüktürünü düzelterek, diğer besin elementlerinin kökler tarafından alınmasını kolaylaştırır. Toprağın su tutma kapasitesini arttırır. Organik madde kaynağı olarak ahır gübresi, mümkünse her yıl kullanılmalıdır. Toprakta %2’den daha az organik madde bulunması halinde, mutlaka organik madde uygulanmalıdır.
Organik antepfıstığı yetiştiriciliği projemizde, deneme parselinden toprak örnekleri 0-30 ve 30-60 cm derinlikten ve yaprak örnekleri de meyveye ben düşme döneminde alınmış ve analiz edilmiştir. Besin maddesi eksikliklerini karşılamak amacıyla ahır gübresi ve yeşil gübre uygulanmıştır. Ağaçların taç izdüşüm kenarına, 25-30 cm derinlikte olmak üzere, her ağaca 100 kg ahır gübresi verilmiştir. Yeşil gübre olarak da dekara 6 kg fiğ ve 6 kg arpa karıştırılarak sıra aralarına ekilmiştir. Nisan ayı sonunda bitkiler çiçeklenmeye başladığında sürülerek toprağa karıştırılmıştır.

BUDAMA
Budama, ağaca şekil vermek, verilen şeklin devamını sağlamak ağaçta fizyolojik dengeyi oluşturarak düzenli bir verim almak ve yaşlanmış ağaçları gençleştirerek bunlardan bir süre daha verim almak amacıyla yapılmaktadır. Budanmadan kendi haline bırakılan antepfıstığı ağaçları, çalımsı, sık dallanan, yere yakın ve makineli tarıma imkan vermeyen bir şekil almaktadır. Pistacia cinsine giren ağaçlar reçineli olduklarından, aşırı dal kesiminden hoşlanmazlar. Bu nedenle ileri dönemlerde kalın dal kesimine meydan vermemek için budamanın fidan devresinde başlatılması gerekmektedir.
Antepfıstığı ağaçlarında budama genel olarak verimli yılın sonunda, yaşlanmış, zayıf gelişen 3-4 yaşlı dal çıkarma ve kuru dal seyreltme şeklinde yapılmaktadır. Bu şekilde yapılan budama ağaçta genç dal gelişimini teşvik etmektedir. Antepfıstıklarında ürün 1 yaşlı dallardan alındığından ağaç sürgün oluşturmaya teşvik edilmelidir. Bunun için mutlaka her yıl düzenli budama yapılmalıdır.

SULAMA
Ülkemizde antepfıstığı yetiştiriciliği kuru koşullarda yapılmaktadır. Ancak GAP projesiyle birlikte sulama gündeme gelmiştir.
Antepfıstığı, genellikle başka kültür bitkilerinin yetiştirilemeyeceği, toprak derinliği az, taşlık, kayalık engebeli alanlarda yetiştirilmektedir. Antepfıstığı ağaçlarının kökleri anacın türüne bağlı olarak 5-6 m derine inebildiğinden, kurağa dayanabilmektedir. Bölgemizde 250-550 mm olan toplam yağışın çoğu, vejetasyon dönemi dışında düşmektedir. Antepfıstığında iyi bir verimin yanısıra, çıtlak oranı yüksek, kaliteli ve dolgun meyve elde edilmesi için sulamanın yapılması zorunludur.
Antepfıstığında görülen periyodisitenin çeşitli teknik önlemlerin yanında sulamayla en aza indirilebileceği belirtilmiştir. Antepfıstığında salma sulama metoduyla yapılan bir çalışmada, sulamanın özellikle normal verim yıllarında meyve miktarını arttırdığı ve periyodisiteyi azalttığı, antepfıstığının verim yılında mevsimlik su tüketiminin ortalama 803 mm olduğu ve sulamada ıslatılması gereken derinliğin 110-150 cm olması gerektiği belirlenmiştir.

HASTALIK VE ZARARLILARLA MÜCADELE

Karazenk Hastalığı (Septoria Pistacina Allesh.)
Antepfıstığı alanlarında görülen ve halen mücadele edilen en önemli hastalıktır. Enfeksiyonlar ilkbaharda nisan sonlarına doğru ve çiçeklerin döllenmesinden sonra, meyveler küçük buğday tanesi büyüklüğüne ulaştığında başlamaktadır. Hastalığın tipik belirtileri daha çok yapraklarda ve kısmen de meyve kabuklarında görülen siyah lekelerdir. Bu lekeler zamanla tüm yaprak yüzeyini kaplayabilir. Ve bu da yaprakların kurumalarına ve zamanından önce dökülmelerine neden olur. Asimilasyon organları zarar gören ağaçlar zayıf düşerler ve meyve içleri gelişemediğinden verim azalır. Yaprak ve meyvelerdeki zarar, ağacı zayıf düşürerek gelecek yıllardaki ürünün azalmasına neden olur. Epidemi yıllarında ağaçlar birkaç yıl ürün vermezler. Yapılan çalışmalarda hastalık şiddetine bağlı olarak üründe %3-100 kayıp olduğu belirlenmiştir.
Sonbaharda hasattan sonra yere dökülen yapraklar hemen toplanıp yok edilmelidir. Bu işlem toplanan yaprakların bir yerde yakılması veya derince gömülmesi şeklinde uygulanmalıdır.
Kimyasal mücadelesinde bakırlı preparatlar kullanılmaktadır. İlk ilaçlama çiçek dökümünden sonra, meyvelerin buğday danesi ile mercimek danesi kadar olduğu dönemde yapılmalıdır. Birinci ilaçlama, sigorta ilaçlaması olup hastalık etmeni görülmeden mutlaka yapılmalıdır. Mayıs ayının yağışlı geçtiği yıllarda birinci ilaçlamadan 15 gün sonra ikinci ilaçlama yapılmalıdır.

Antepfıstığı Zararlıları
Güneydoğu Anadolu Bölgesi antepfıstığı alanlarında bu güne kadar yapılan çalışmalar sonucu 42 adet zararlı böcek ve akar türü belirlenmiştir. Belirlenen türler içinde fıstık beyaz kabuklu biti (Sturaspis pistaciae Lind.), antepfıstığı koşnili (Eulecanium rugulosum sh.), şıralı zenk (İdiocerinus stali Fieb.), antepfıstığı psillidi (Agonoscena pistaciae Burck. and Laut), fıstık karagöz kurdu (Hylesinus vestitus M.R.), fidan dipkurdu (Capnodis spp.), fıstık dal güvesi (Kermania pistaciella Ams.), fıstık gözkurdu (Thaumetopoea solitaria F.), fıstık iç güvesi (Recurvaria pistaciicola Danil.) ve antepfıstığı meyve iç kurdu (Megastigmus pistaciae Walk.) gibi zararlılar ekonomik anlamda zarar yapan ve mücadele edilmesi gereken zararlılar arasındadır.
Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü’nce yürütülen Organik Antepfıstığı Yetiştiriciliği projesi kapsamında, karşılaşılan bazı zararlıların organik mücadelesi konusunda çalışmalar devam etmektedir. Bunlar aşağıda verilmiştir.

Antepfıstığı Dal Güvesi (Kermania pistacella Ams.)
Dal güvesi antepfıstığında bir yıllık sürgünlere zarar vermekte, larvalar sürgün ucundan aşağıya doğru beslenmekte ve dallarda bulunan iletim demetlerine zarar vermektedirler. Zarara uğrayan dallarda yapraklar vaktinden önce dökülmekte, yaprakların dökülmesiyle birlikte meyve ve sürgün gözleri de dökülmektedir. Ayrıca larvalar meyve salkımlarının ucundan aşağıya doğru beslenmekte ve meyvelerin küçük kalmasına, içinin boş olmasına, yani kör cumbaların oluşmasına neden olmaktadırlar.
Dal güvesine karşı Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Bitki Koruma Bölümü, Kanada Simon Phrezer Üniversitesi ve Enstitümüzce ortak yürütülen dal güvesine karşı feromon geliştirilmesi ile ilgili yapılan çalışmada, proje sonucu elde edilen feromon organik antepfıstığı projesi alanına, Meeting Disruption amaçlı granüller şeklinde pülverize edilmiştir. Feromonun kullanıldığı alana ve kullanılmadığı alana feromon tuzakları asılmış, organik tarım alanında tuzaklara yakalanan toplam birey sayısı, uygulamanın yapılmadığı alanda yakalanan birey sayısının ¼’ü kadar olmuştur.
Organik tarım projesi alanında göz kurdu (Thaumetopoea soliteria F.) yumurta paketi ve larvalarına rastlanmamıştır.

Antepfıstığı Pisillidi (Agonoscena spp.)
Nimfleri yaprakta bitki öz suyu ile beslenmekte ve yaprakların sarararak erken dökülmesine sebep olmaktadır. Bunun sonucu olarak gözlerde dökülmeler meydana gelmektedir. Zararlı özellikle yeni kurulan plantasyonlarda daha da büyük zararlar meydana getirmektedir.
Bölgemizde antepfıstığının önemli bir zararlısı olan Antepfıstığı Yaprak Psillasına karşı, 100 litre suya 3 kg arap sabunu ve 1.5 litre mavi ispirto karıştırılarak ağaçlara uygulanmış ve tek uygulamadan olumlu sonuç alınmıştır. Zararlı ile ilgili takibe Mayıs ayının ilk haftasından itibaren başlanmış ve haftalık kontroller yapılmıştır. Yapılan gözlemler sonucu zararlının nimflerine Temmuz ayının başında rastlanmış ve Temmuz ayının sonuna doğru populasyonda artış fazla olduğu için ilk mücadele yapılmıştır. Mücadelede 100 litre suya 2 kg Arap sabunu ve 1 litre Mavi ispirto kullanılmış toplam 2 ton su ile ilaçlama yapılmıştır. İlk mücadelede istenilen sonuç alınamamış bir sonraki hafta ikinci ilaçlama yapılmış 3 kg arap sabununa 1,5 litre mavi ispirto katılarak ilaçlama yapılmıştır. Daha sonra 100 yaprakta yapılan sayımda psylla oranının ekonomik zarar eşiğinin altına düştüğü görülmüştür. Ayrıca 100 lt suya 300 gr 80 WP kükürt uygulamasından da olumlu sonuç alınmıştır.

Campylomma lindbergi
Campylomma nimfleri erken dönemlerde gözler patladıktan sonra çiçek salkımlarında zarar yapmakta ve salkımların soğuktan zarar görmüş gibi dökülmesine neden olmaktadır. Zarar oranını belirlemeye yönelik herhangi bir çalışmaya rastlanmamakla birlikte C. lindbergi’nin ergin populasyon takibinde, erginlerin 15 mayıs tarihinde maksimum düzeye ulaştığı gözlemlenmiştir. Ayrıca psyllanın doğal düşmanı olarak literatürlerde yer almasına karşın psylla çıkış döneminde ve psylla yoğunluğunun ekonomik zarar eşiğine ulaştığı döneme kadar olan zaman dilimi içersinde de C. Lindbergi’ye rastlanmamıştır.

Antepfıstığı Karagöz Kurdu (Hylesinus vestitus)
Antepfıstığı karagöz kurdu, antepfıstığına beslenme zararı ve üreme zararı olmak üzere 2 şekilde zarar vermektedir. Mayıs ayı ortalarında çıkan erginler, bahçelerdeki ağaçlara dağılarak, sürgün ve meyve gözlerinin diplerinde beslenirler. Bu beslenme sonucu oluşan 2-4 cm. uzunluğundaki galeriler dolayısıyla meyve gözleri kurur ve dökülür. Zararlı, bir yıl sonra ürün verebilecek sağlam gözleri tercih eder. Bir ergin, 8-10 karagözü veya birkaç sürgünü tahrip edebilir. Üreme sırasındaki zararı; kışlaktan çıkan erginlerin kurumuş veya kurumaya yüz tutmuş zayıf ağaçların dal ve gövdelerinde, kabuk altlarına bıraktıkları yumurtalardan çıkan genç larvalar, bu ağaçlarda galeri açarak iletim kanallarını tahrip eder ve kurumalarına neden olur. Ayrıca larva ve pupa dönemlerini tamamlayan bireylerin, ergin olduktan sonra kabuğu delerek çıkmasıyla da kabuğun delik deşik bir hal alması sonucu kurumayı hızlandırırlar. Ekolojik tarım kapsamında zararlının üreme davranışını göz önünde bulundurarak budama mevsimi olan ekim ayı sonu kasım ayı ortalarına kadar budama artıklarından tuzak dallar oluşturulmuş ve bahçedeki her 10 ağaçtan bir tanesine bu dallar bırakılmıştır. Nisan ayı başlarında ilk talaş çıkarmanın görüldüğü dönemde toplanan kuru dallar bahçeden uzaklaştırılmıştır.

ANTEPFISTIĞINDA HASAT
Ülkemizde antepfıstığı hasadı elle yapılmaktadır. Hasat dönemi başlamadan ilk önce ağaç altları temizlenir. Toprak bastırılır, bu şekilde yere düşen meyvelerin zarar görmeleri önlenir. Hasat esnasında önce yere düşen meyveler toplanır sonra ağaç altına bez örtüler serilir, üç ayak merdivenler yardımı ile hasat yapılır. Hasat edilen meyvelerin ayıklanıp, kurutulduğu yerlere sergi yerleri denilmektedir.
Ülkemizde hasat edilen meyveler sergi yerlerinde ayıklanıp, kurutulmaktadır. Sergi yerleri genellikle antepfıstığı bahçelerinin içerisinde olur. Meyveler burada güneşte kurutulur. Uygun hava koşullarında 3-4 günde antepfıstıklarının nem oranı % 3-5'e düşmektedir.
Sergi yerlerinde kurutma esnasında, meyvelerin toprakla temasının kesilmesi için kurutulacak fıstıklar mutlaka uygun bir bez üzerine serilmelidir. Kurutma işlemi ürün kalitesini doğrudan etkiler. Sergi yerlerinde kurutmaya alınan antepfıstıklarının, serim kalınlığı 3-5 cm’yi geçmemelidir. İyi ve homojen bir kurutma sağlamak için, yavaşça karıştırma yapılmalıdır. Karıştırma esnasında meyvenin kırmızı kabuğuna zarar verilmemelidir. Kurutulan fıstıklar, eleme ve boylama işlemi yapıldıktan sonra jüt çuvallara konulmalıdır.

TEŞEKKÜR EDERİM
Organik Memo

şençiçek
13.03.2016, 00:18
agaçların yarısı patlamış açmış yarısından fazlası patlamak üzere porgübresi şuaan uykulasam zarı olurmu por gübresi sattan bir firma borun zaralı böcek leri yok etigini ve eksi 20 dereceye kadar koruma sagladıgını söylüyor nekedar dogru