organik memo
27.05.2010, 18:52
ORGANİK ÜZÜMSÜ MEYVE
(çilek, ahududu ve böğürtlen)
YETİŞTİRİCİLİĞİ
ORGANİK TARIM
1930’lardan başlayarak günümüze kadar bir çok ülkede farklı boyutlarda gelişim gösteren organik tarımın, 1980’lerde kazandığı ticari boyut ülkemize de yansımıştır. 1985-86 yıllarında ülkemizde başlayan organik tarım ürünleri üretimi o günden bu güne ihracata konu olmuştur. Mevcut tarımsal ihracatımıza ilave kapasite yaratmıştır.
Ülkemizde, dış pazarlarca talep edilen çeşitlerin, talep edilen miktarlarda üretilmesiyle başlayan organik tarım ürünleri üretimi, 2000’li yıllara gelindiğinde yeni bir boyut kazanmıştır. Organik tarım pazarlarına yeni ürünler sunulmaktadır. Bu amaçla, kuru incir, kuru üzüm ve kuru kayısı ile başlayan organik tarım ürünleri üretimi;
a-Bitkisel ürünler
b-İşlenmiş gıda ürünleri
c-Diğer tarım ve gıda ürünleri olarak sınıflandırabileceğimiz sektörel yelpazeye ulaşmıştır
Organik tarım, geleneksel tarıma oranla daha az dış tarımsal girdilerin kullanıldığı ve daha çok biyolojik uygulamaların yer aldığı alternatif bir sistemdir. Her ülke ve hatta her bölge, organik tarımı kendi koşullarına uygun olarak adapte etmektedir. Bununla birlikte, organik tarımın bir takım ilkelere dayandığı belirtilmektedir. Bu ilkeler aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.
• Doğa ile uyumlu şekilde üretim yapmak
• Çevre ve insanlara olan zararı en aza indirmek
• Toprak verimliliğini korumak
• Elden geldiğince işletmenin kendi girdilerini kullanmasını sağlamak
• Yenilenmesi güç olan kaynakların kullanımın düşük düzeye indirgemek.
Belirtilen ilkelere uygun şekilde üretim yapmada ana amaç, insanların doğanın üzerinde ve doğaya hükmedecek biçimde çalışmasını değil, aksine doğa ile beraber ve doğa ile uyum içinde görev yapmasını hedeflemektedir. Konuya bu yönden yaklaşıldığı zaman, organik tarımı endüstriyel amaçlı tarımdan veya geleneksel üretim yöntemlerinden aşağıda belirtilen özellikler açısından ayırt etmek gerekmektedir.
• Toprak işleme ve değerlendirme
• Gübreleme
• Sulama
• Ekim nöbeti
• Hastalık ve zararlılar ile mücadele
• Yabancı ot mücadelesi
• Taşıma ve depolama işlemleri
Organik tarımda hastalık ve zararlılar ile mücadele oldukça önemli konudur. Ancak; ekolojik tarımda bu mücadele uygulamalarını geleneksel tarımda olduğu gibi, başlı başına bir bölüm olarak dikkate almamalıdır. Organik tarımda kendi kendine tedavi prensibi geçerli olduğundan, kültür bitkilerinin sağlığını ve mukavemet gücünü teşvik eden ve ekosistemleri zararlı organizmaların aleyhine doğru değiştiren önlemler göz önüne alınmalıdır.
Geleneksel tarımda olduğu gibi, üretimde sağlıklı materyal kullanmak ve bu konuya gerektiği kadar özen göstermek organik tarımın da temel adımlarından birisidir (Erkan, S 1997).
Organik tarım kalkınmış ülkelerde belirli bir kapasiteye ulaşmıştır. Türkiye’de henüz oldukça küçük çapta olsa da kimi bölgelerde uygulanmaya başlanmış bir üretim biçimidir. Ülkemizdeki organik tarım halen dış firmaların koyduğu normlara göre yürütülmekte ve ürünlerin tamamı dışsatıma konu olmaktadır.
I- ORGANİK ÇİLEK YETİŞTİRİCİLİĞİ
GİRİŞ
Üzümsü meyveler içerisinde “çilek” (Fragaria sp.) dünyada geniş bir yayılma alanı bulan ve çeşitli şekillerde değerlendirilen bir meyvedir. Çilek, kolay çoğaltılabilmesi, kısa sürede meyveye yatması, diğer meyve bahçelerinde ara ziraatı bitkisi olarak yetiştirilmesi gibi yetiştiricilik açısından önemli avantajlara sahiptir. Bunun yanında özgün renk, tat ve aroması, zengin vitamin ve mineral madde bakımından da tüketici bakımından aranılan özelliklere sahiptir.
Çilek üretimi dünyada üzümsü meyveler içerisinde en önemli yeri tutmaktadır. İlkbaharda hiçbir meyvenin bulunmadığı bir zamanda olgunlaşması nedeniyle, tüketici tarafında aranılan bir meyvedir. Bu nedenle diğer meyveler pazara gelinceye kadar yüksek fiyatla alıcı bulabilmektedir.
Diğer bir çok meyve türünün henüz pazara sürülmediği aylarda pazarda bulunabilmesi, albenisi ve C vitamini içeriğinin oldukça yüksek oluşu, bu meyvenin son derece bilinçli hareket eden tüketicilere sahip ABD, Kanada, Japonya ve Avrupa pazarlarında çok tutulmasına ve yüksek fiyatlarla satılmasına neden olmuştur. Lezzetli, vitamin ve mineral maddece zengin, taze tüketimi yanında işlenerek ya da dondurularak kullanılan ve gün geçtikçe aranılan bir meyve olması nedeniyle son yıllarda geniş bir tüketiciye hitap eder olmuştur. Ara ziraat olarak yetiştiriciliği gibi, diğer ürünlerin sınırlı yetiştiği yamaç ve dağ köylerindeki arazide de yetiştirilebilmektedir. Değişik iklim ve toprak karakterleri yönünden ülkemiz çilek yetiştiriciliğinde önemli bir potansiyele sahiptir.
Çilek ülkemizde yakın bir geçmişe kadar sadece İstanbul, Bursa ve Karadeniz Ereğlisi yörelerinde yetiştirilirken günümüzde giderek yaygınlaşmaktadır. Trakya ve Marmara bölgelerinde Mayıs ayının ilk haftasında, Ege bölgesinde Nisan ortalarında ve güney bölgelerinde Mart ayında olgunlaşmaktadır. Bu devre, ziraatla uğraşan kesimin en fazla paraya ihtiyaç duyduğu bir zamandır. Diğer ürünler için toprak hazırlama, ekim, dikim, gübreleme vb gibi birçok kültürel işlemlere masraf yapmak gerekmektedir. Kârlı bir ziraat kolu olan çilek üretiminde bu mevsimde kazanılan para diğer tarım kolları için büyük destek sağlamaktadır
Çilek ara ziraatı olarak da yetiştirilebilmektedir. Yeni tesis edilen meyve bahçeleri arasında da çileklikler kurulabilir. İlk seneden itibaren meyve verebilmesi ve uzun vadeli yatırımlara ihtiyaç göstermemesi nedeniyle, yeni tesis edilen meyve bahçesi verime yatıncaya kadar çiftçiye yan bir gelir sağlamış ve bu nedenle de bahçenin maliyet girdilerini azaltmış olur.
Reçel, marmelat, meyve suyu, jöle, pasta, dondurma, meyveli yoğurt gibi çok çeşitli değerlendirme şekilleri ve derin dondurularak muhafaza edilebilmesi de gıda endüstrisi kuruluşları için önemli özellikleridir.
Türkiye’nin hemen hemen tüm bölgelerinde çilek yetiştirilmektedir. Ancak çilek üretiminin büyük bir kısmını Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinin üretimi oluşturmaktadır. 1999 yılı verilerine göre bu üç bölge içerisinde yer alan İçel, Bursa, İzmir ve Aydın illerinin toplam üretimi 114.063 ton olup bu miktar Türkiye toplam üretiminin % 88.4’ dür.
2001 yılı verilerine göre;Dünya çilek üretimi 3.175.464 ton’dur. Türkiye'nin ise 129.000 tonluk üretim ile dünya üretimindeki payı % 4.1'dır. Türkiye Avrupa Birliği ülkeleri içinde çilek üretimi bakımından İspanya ve İtalya’dan sonra 129.000 tonluk üretim ile önemli bir çilek üretim potansiyeline sahip bulunmaktadır
Çilek yetiştiriciliği açısından ülkemiz son derece uygun şartlara sahiptir. Doğal koşullarda bile değişik bölge ve yüksekliklerde açıkta 8 ay çilek yetiştirmek mümkündür. Basit önlemler ile alçak tünel, yüksek tünel ve malçlama gibi uygulamalarla bu periyodu uzatmak mümkün olmaktadır. Bu sayede üretim artışından turfanda olarak iç pazar yanında ihracat miktarında da artış imkanı sağlanmış olur.
Tüketicilerin son yıllarda organik tarımla üretimi yapılan ürünlere ilgisi artmıştır.
Buna bağlı olarak son yıllarda çileğin Organik Tarım yöntemleriyle üretimi hızla artmaktadır. Hiçbir katkı madde içermeksizin üretilen bu ürün grubu gelişmiş ülke pazarlarında geniş ölçüde alıcı bulmaktadır. Üretimi yapılan ürünün büyük bir kısmının ihraç edildiği görülmektedir. Dondurulmuş çilekte başlıca ihraç pazarımız olan Almanya, Belçika-Lüksemburg, Fransa ve İngiltere dışında İtalya da önemli bir pazar haline gelmiştir.
İGEME kayıtları 2002 yılı verilerine göre; ülkemizdeki organik tarım şartlarında 849 çiftçi, 579 ha’lık alanda 2280 ton çilek üretilmiştir. Bu üretimin 1433 tonu ihraç edilmekte, geri kalan 847 tonu ise iç piyasada tüketilmektedir
B. İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ
Çileğin büyümesine etki eden ekolojik faktörlerin başında iklim, mevki ve toprak gelmektedir. Bu faktörler çilek yetiştiriciliğinin yapılabilme sınırlarını belirleyebildiği gibi, değişik enlemlerde hangi yüksekliklere kadar çilek yetiştirilebileceğini tayin etmektedir. Bu ekolojik şartların aynı zamanda ürünün kalitesine de etkisi vardır.
İklim İstekleri
Çilek -10 °C’ ye kadar özel bir önlem almadan yetiştirilebilir. Daha soğuk bölgelerde bitkilerin saman, kuru yaprak vs gibi materyalle örtülerek dondan korunması gerekmektedir. İlkbaharın geç donları, Akdeniz Bölgesi ve benzeri yerlerde zararlı olabilmektedir. Çilekte çiçeklenme uzun bir döneme dağıldığı için, don ürünün tümüne zarar veremez. Bu nedenle çilek, yetiştiricilik riski en az olan meyve türlerinden biridir.
Çiçeklenme zamanı oransal nemin fazla olduğu ve yağışlı geçen bölgelerde hastalık sorunu artar. Özellikle meyvede çürüklük yapan Botrytis hastalığı büyük zararlanmalara neden olabilmektedir.
Bitkilerin üzeri saman vb ile örtülerek dondan korunduğunda çilek soğuk bölgelerde bile rahatça yetiştirilebilmektedir. Böylece soğuk Doğu Anadolu bölgesinden sıcak Akdeniz bölgesine kadar her yörede yetiştirilebilen hemen hemen tek meyve türü çilektir.
Toprak İstekleri
Çilekler saçak köklü bitkiler olup genel olarak derin, verimli, nem tutma kapasitesi yüksek, iyi drene edilmiş, kumlu-tınlı, milli ve süzek topraklarda daha iyi yetişmektedir. Ancak bu toprakların yanında, çok değişik tipli topraklarda da diğer ekolojik şartlar uygun olursa yetişebilmektedir. Kireç miktarı fazla olan topraklar, çilek yetiştiriciliği için tavsiye edilmemektedir. Bu gibi alanlarda çilek yetiştiriciliği yapılması durumunda, fazla kireç demir alımını engellediği için çilekte kloroz görülmektedir. Bu tip topraklarda kloroza dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır.
Birçok çilek çeşidi hafif, kumlu, çakıllı veya taşlı topraklarda, killi ağır veya ıslak topraklara nazaran daha iyi yetişmektedirler. Yeni açılmış tarlalar eskilerine oranla daha fazla tercih edilmelidir. Çünkü bunlar daha verimli olup aynı zamanda daha az yabancı ot mücadelesi ve daha az toprak işlemesi istemektedir.
Tipi ne olursa olsun, suyu en iyi drene eden süzek toprak olmalıdır. Toprak seçiminde hastalık ve nematod yönünden de temiz olmasına özen gösterilmesi gerekir. Çilek sökülen bir yere münavebe uygulanmadan tekrar dikim yapılmamalıdır. Diğer taraftan biber, patlıcan, patates ve domates gibi sebze yetiştirilen yerlerde, toprak en az 4-5 yıl dinlendirildikten sonra çilek yetiştiriciliği yapılmalıdır. Aksi takdirde hastalık ve zararlılar karlı bir üretim yapılmasını önler.
Kumlu topraklar genellikle biraz verimsiz olup üzerindeki bitkiler kuraklıktan çabuk zarar görebilmektedir. Hafif kumlu topraklar fazla miktarda su ve hümüse ihtiyaç gösterir. Toprak yorgunluğu hafif topraklarda daha çok görülmektedir. Çilek kültürü yapılan toprakların hümüsce zengin olması istenir. Çilek en iyi olarak hafif asit karakterli topraklarda yetişir. Optimum pH=5.7-6.0 arasındadır. Ancak yeterli organik madde bulunan ve pH=5.0-7.0 arasındaki topraklarda da yetiştiriciliği yapılabilmektedir.
C. ÇEŞİT SEÇİMİ
Diğer bütün meyve türlerinde olduğu gibi çilek yetiştiriciliğinde de bölge, iklim şartları ve üretim amacına (sofralık veya sanayilik) uygun çeşitlerin seçimi oldukça önemlidir. Çeşit seçerken;
• Çeşit bulunduğu bölgeye uygun,
• Verimli ve hastalıklara dayanıklı,
• Pazarın aradığı bir çeşit,
• Yola ve taşımaya dayanıklı,
• Bitkisi kuvvetli gelişen ve kloroza dayanıklı olmalıdır.
• Bu özellikler dışında yetiştirme amacına bağlı olarak; eğer seracılığa uygun çeşit seçimi düşünülüyorsa erkencilik, bazı bölgelerde ise son turfanda hasat bazen meyve iriliği önemli olabilmektedir.
• Çeşidi ve özelliği belli olmayan, kaynağı belli olmayan fideler ile bahçe kurulmamalıdır. Bu tip fidelerde çeşitler karıştığı için meyvenin pazar değeri, verim ve pazarlamada güçlüklerle karşılaşılır.
• Üretimine karar verilen çeşide ait fideler organik yetiştiricilikte kabul edilebilmesi için fide üretimi sırasında kullanılan ilaç ve gübrelerin organik kaynaklı olması gerekmektedir.
D. TOPRAK HAZIRLIĞI - DİKİM
Hem çilek meyvesi üretiminde ve hem de fide üretiminde toprak hazırlığına yaz-sonbahar döneminde başlanır.
Çilek dikilecek toprak kumsal ise 4-6 ton, normal topraklarda 3-4 ton yanmış çiftlik gübresi, toprak tahlilinden sonra da gerekli olan organik kaynaklı gübre verilmelidir. Gübrelemeden sonra, toprak işlenerek gübrenin toprağa karışması sağlanmalıdır. Yastıkların yüksek olması daha iyi drenajı sağlamaktadır. Toprak iyice işlendikten sonra dikim yastıkları aşağıdaki dikim aralıklarında hazırlanmalıdır.
Masura genişliği................... 60-70 cm
Masuralar arası.................... 30-40 cm
Masura yüksekliği................ 15- 20 cm
Bitkilerin dikim aralığı
Sıra üzeri............................ 30-35 cm
Sıra arası............................ 25-30 cm
Tüm çok yıllık meyve türlerinde kârlı bir verimliliğe ulaşmak için örtü bitkisinin ve yeşil gübrelemenin önemli rolü vardır. Çilek üretiminde yabancı ot problemi sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu problemi de dikim öncesi münavebe bitki uygulaması ile yabancı ot baskısını azaltmak, organik yetiştiricilikte zorunlu olmaktadır. Arpa ve baklagillerin ardı ardına ekilmesi ile birçok yabancı otun çıkışı engellenmekte ve uzun vadede toprağın verimliliğini ve toprak organik maddesini sağlamaktadır.
Örtü bitkileri ve münavebe uzun vadede hastalık ve zararlıları yok edilmesinde (veya baskı altına alınmasında) ve verimliliğin sağlanmasında önemli yararları vardır. Bitki atıklarından elde edilmiş kompost kullanımı da bu amaçlı alternatif tamamlayıcı olarak kullanılabilmektedir. Komposttun sadece yastıkların üzerine yayılması (karıklarda kullanılmadan) verimlilikte faydalı olacaktır. Bu amaçla 2.5-3.5 ton/da kompost yeterli olmaktadır.
E. MALÇLAMA
Çilek üretim alanının plastik, saman, kuru ot v.s. ile örtülmesine “malçlama” denir. Malçlama ile;
• Ot kontrolü,
• Sulama aralığının uzatılması,
• Meyvelerin temiz kalması,
• Meyvelerde daha az meyve çürüklüğü (Botrytis) görülür.
Organik çilek yetiştiriciliğinde saman malçlama malzemesi olarak kullanılmakta. Ancak saman ilk yıl olumlu etkisi yanında daha sonraki yıllarda sümüklü böcek, salyangoz ve diğer zararlılar için barınma yeri olabilmektedir. En pratik malçlama plastik malç veya örme plastik örtü tipleri ile yapılmaktadır.
Organik çilek yetiştiriciliğinde yabancı ot mücadelesi amacıyla siyah plastik tercih edilmektedir. Siyah plastik güneş ışınlarını engellediği için, yastıklar serin kalmakta, sulama aralığı uzamakta ve plastik altında kalan bitkiler daha yavaş gelişmektedir. Dikim yastıkları hazırlanırken elde mevcut plastiğin genişliği dikkate alınmalıdır. Kullanılacak plastik mutlaka güneş ışınlarına dayanıklı (UV katkılı) olmalıdır.
Ot kontrolü, erkencilik, sulama ve işgücü kullanımını azaltma, Botrytis (mavi küf) mantar enfeksiyonlarını önleme ve temiz ürün elde etme gibi faydalarından dolayı malçlama yapılmalıdır.
F. DİKİM ZAMANLARI
Yaz Dikimi
Yaz dikiminde Frigo fideler kullanılmaktadır. Frigo fide; fidelikten Aralık-Ocak aylarında sökülerek temizlenen fideler mantari hastalıklara etkili organik kaynaklı ilaçlama yapıldıktan sonra –2 C° de soğuk hava depolarında muhafaza edilmiş olan fidelerdir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak şekilde ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik organik kaynaklı fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikimi yapılır. Dikimden sonra mutlaka bolca can suyu verilmelidir. Daha sonraki günler fideler kontrol edilip derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikimi yapılan frigo fideler 15-20 gün süresince günde 3-4 defa yağmurlama sulama ile sulanmalıdır. Aksi halde yılın en sıcak günleri olmasından dolayı fidelerin tutma şansı azalmaktadır. Yaz dikiminde dikimden sonra açan çiçekler mutlaka koparılmalıdır. Bu dikim sisteminde dikim 30 x 35 cm aralık ve mesafelerde üçgen dikim yapılır. Dekara 6.000-7.000 adet fide kullanılmaktadır. Yetiştirme bölgesi ve bakım şartlarına bağlı olarak bu dikim sisteminde bir dekarlık alandan 5-7 ton ürün alınabilmektedir. Kış dikimine göre verim 2-3 kat fazladır. Bölgelere göre dikim tarihleri Çizelge 1’de verilmiştir.
Kış Dikimi
Kışları ılık geçen yerlerde (Akdeniz Bölgesi) Ekim-Kasım aylarında taze fide ile yapılan dikim şeklidir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak şekilde ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik organik kaynaklı fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikimi yapılır. Derin ve yüzlek dikimden kaçınılmalıdır. Dikimden sonra bolca can suyu verilmelidir. Fideler kontrol edilip derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikim 25 x 30 cm arlık ve mesafelerle üçgen şeklinde yapılır. Dekara 7.000-8.000 adet fide dikilir. Verim dekara birinci yıl 750-1000 kg dır. Ancak ikinci yıl 4-5 ton ürün alınabilir.
Sonbahar Dikimi
Fidelikten sökülen taze fidelerle Eylül-Ekim aylarında yapılan dikim şeklidir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak şekilde ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik organik kaynaklı fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikimi yapılır. Derin ve yüzlek dikimden kaçınılmalıdır. Dikimden sonra bolca can suyu verilmelidir. Fideler kontrol edilip derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikim 25 x 30 cm arlık ve mesafelerle üçgen şeklinde yapılır. Dekara 7.000-7.500 adet fide dikilir. Verim dekara birinci yıl 500-750 kg dır. Ancak ikinci yıl 3-4 ton ürün alınabilir.
Ülkemizde fide dikim zamanları bölgelere ve kullanılan fide niteliğine göre değişmektedir (Çizelge 1). Çilekte genelde sonbaharda yapılıyorsa da ülkemizde son yıllarda (özellikle Akdeniz bölgesinde) “frigo fide” kullanılarak yazın dikim yapılmaktadır.
Modern yetiştiricilikte, gerek erkencilik amaçlanan sera yetiştiriciliğinde, gerekse açıktaki yetiştiricilikte tek veya çift sıralı olarak masuraya dikim sistemi uygulanmaktadır. Açıktaki yetiştiricilikte ve masuralara dikimde son zamanlarda ülkemizde uygulanan masuralara dikimde tek sıralı dikimlerde 3.000-4.000, çift sıralı dikimlerde 5.000–7.000 (ülkemizde 5.200-10.000 adet) fide dikilmektedir. Küçük tünellerdeki çift sıralı dikimlerde 5.000-7.000, büyük tünellerdeki çift sıralı dikimlerde 6.500-10.000 adet fide dikilmektedir.
Çilek hasat dönemi açıkta veya örtü altında yetiştirilme durumuna ve bölgelere göre değişmektedir. Örtü altındaki yetiştiricilikte Kasım sonundan itibaren meyve alınmaya başlanılmakta ve 7-8 ay süreyle pazara çilek arz edilirken açıkta yetiştiricilikte bu süre Mart ortasında ilk ürün alınmaya başlanır ve süre 3-4 ay gibi daha kısa olmaktadır. Bölgeler açısından Akdeniz bölgesi en erkenci ve diğer illere göre hasat periyodu daha uzundur.
G. BAKIM
Uzun-gün çilek çeşitlerinde gelecek yılın meyve gözleri sonbahar aylarında oluşmaktadır. Çoğu çok yıllık meyve türlerinde ise meyve gözleri ya ilkbaharda yada erken yaz döneminde oluşmaktadır. İyi bir meyve gözü oluşumu için, beslenme bakımından gerekli besin madde ihtiyacını sonbahardaki meyve gözü oluşumu döneminde mutlaka verilmiş olması gerekmektedir. Diğer yandan bitkiler mutlaka gerekli soğuklama ihtiyacını almalıdır.
Gün-nötr çeşitlerde ise meyve gözü oluşumu bitkinin büyüme dönemi boyunca oluşmaktadır. Gün-nötr çeşitlerin bu özelliklerinden dolayı besin madde ihtiyaçları tüm büyüme ve gelişme dönemi boyunca verilmelidir.
Çilek çok yıllık bitki olmasına karşılık ekonomik ömrü ortalama 3 yıldır. Ancak ülkemizde bu süre aşılmaktadır. Aynı çilek bitkisinden 6-7 yıl ürün alınmaktadır. Bu durum verimliliği düşürmekte ve hastalık-zararlı etmenlerin çoğalmasına ve toprak yorgunluğuna neden olmaktadır.
Çilek yetiştiriciliğinde özellikle örtü altı yetiştiriciliğinde kış aylarında meyvelerde döllenme ve tozlanma noksanlığından dolayı şekilsiz meyve oluşumuna sıkça rastlanmaktadır. Bu sorun sera içerisine arı kovanı konularak çözümlenmektedir. Ancak son yıllarda bal arıları yerine, düşük sıcaklıklarda daha iyi çalışabilen Bombus arılarının kullanımı daha yararlı olmaktadır.
Kolların (Stolonların) Kesilmesi
Çilek yetiştiriciliğinde kol temizliği verim yönünden çok önemlidir. Kollar kesilmediği zaman verim çok düşmektedir. Bu nedenle kollar görülür görülmez temizlenmelidir
H. HASTALIK VE ZARARLILAR İLE MÜCADELE
Hastalıklar
Çilekte en yaygın olarak rastlanan kök hastalıkları Phytophtora fragaria (Kırmızı kök çürüklüğü), Phytophtora cactorum (Kahverengi çürüklük), Rhizoctonia solani (siyah kök çürüklüğü) dir. Kök hastalıkları topraktan bulaştığı için toprak solarize edilmelidir. Diğer taraftan bu tip hastalıklara dayanıklı çeşitler kullanılmalı, örtü altı yetiştiriciliğinde sık sık havalandırılma yapılmalıdır. Damla sulama sisteminin kullanılması hastalıklarla mücadelede önemli faktörlerdir.
Meyve hastalıkları içinde en yaygın olanı “Botrytis” (Meyve çürüklüğü) tir. Bu hastalığa karşı meyve tutumundan sonra birkaç kez organik kaynaklı mantari ilaçlar kullanılmalıdır. Bu hastalık örtü altı yetiştiriciliğinde çok görüldüğünden seraların havalandırılmasına büyük önem verilmelidir. Yaprak hastalıkları Mycosphaerella fragaria (yaprak leke hastalığı) en yaygın olanıdır. Bu hastalığa karşı organik kaynaklı mantari ilaçlar kullanılmalı ve örtü altı yetiştiriciliğinde seraların havalandırılmasına büyük önem verilmelidir.
Çilek yetiştiriciliğinde, yetiştirici yönünden mücadelesi en zor olan hastalık virüslerdir. Bunlarla mücadelede en iyi yöntem sağlıklı fide ile bahçe tesis etmektir.
Zararlılar
Çileklerde en çok görülen zararlılar kırmızı örümcek ve yaprak bitleridir. Bu zararlılarla mücadelede organik kaynaklı akarisitler kullanılmalıdır. Ayrıca zararlılara dayanıklı çeşitler tercih edilmelidir.
Çilek yetiştiriciliğinde nematodlarda önemli sorunlardandır. Bunlarla en iyi mücadele sağlıklı ve temiz fide kullanılması yanında, üç yıl sonra üretim alanının mutlaka değiştirilmesi, münavebe yapılması ve toprağın yaz aylarında işlenmesidir.
I. GÜBRELEME
Çilek üretiminde gübrenin önemi büyüktür. Birim alandan fazla ürün alındığı için topraktan çok miktarda besin kaldırır. Bol ve kaliteli ürün almak için çiftlik gübresi ve buna ilave olarak organik kaynaklı gübrelerin verilmesi gerekir.
Çilek yetiştiriciliğinde dekara 3-4 ton çiftlik gübresi verilmelidir. Çiftlik gübresinin verilme zamanı bölge şartlarına göre değişir. Genel olarak dikim öncesinde toprak hazırlığı sırasında (veya fide dikiminden bir ay önce) verilir.
J. DİKİM SONRASI BAKIM
• Yaz dikiminde, dikimden sonra sulama, kol temizliği, zararlı ve hastalıklarla mücadele, ot mücadelesi yapılmalıdır.
• Kış dikiminde yaz dikiminde olduğu gibi sulama kol temizliği, ilaç veya çapa ile yabancı ot mücadelesi, zararlı ve hastalıklarla mücadele yapılmalıdır.
• Çilek gübrelemesinde dikimden önce verilen potas ve fosfor yeterli olmaktadır. Bu nedenle yıllık gübrelemelerde sadece organik kaynaklı azotlu gübreler kullanılır.
• Hasattan sonra gübreleme, sulama, kol temizliği ve ot mücadelesine mutlak devam edilmelidir. Sulama düzenli olarak yapılmalıdır.
• Hasattan sonraki bakım işlemlerinin ihmali gelecek yılın verimini etkileyecektir.
K. HASAT VE AMBALAJ
• Çilek meyve türleri içerisinde meyvesi en hassas olanlardan biridir. Bu nedenle kısa zamanda bozulabilen ve hızlı tüketilmesi gereken bir meyvedir. Bu nedenle çileğin hasadı, ambalajı ve taşınmasında çok titiz davranmak gerekmektedir.
• Toplamada gecikme, meyvenin yumuşaması normal rengini kaybederek daha koyu renk alması ile anlaşılır.
• Uzak pazarlar için hasat meyvenin dörtte üçü kızardığı zaman yapılır. Derin dondurma ve gıda sanayi için çilekler tipik rengini aldıktan sonra hasat edilmelidir. Çilek hasadı için günün serin saatleri tercih edilmelidir. Genellikle sabah 8-10 arası en uygun saatlerdir. Hasat edilen meyveler en kısa zamanda serin, gölge bir yere taşınmalı, mümkünse hemen soğuk depoya konulmalıdır.
• Çilek zedelenmeye duyarlı olduğu için hasat ve sınıflandırma aynı anda yapılmalıdır. Çileklerin ambalajında yarım kilodan daha büyük ambalaj kabı kullanılmamalıdır. Ambalaj kaplarının altı ezilen meyve suyunun akabilmesi için mutlaka delikli olmalıdır. Aksi halde alt taraftaki meyveler hemen çürürler.
• Çilek 0 C ve % 90 - 95 nem olan depolama şartlarında 5-7 gün depolanabilmektedir.
II- ORGANİK BÖĞÜRTLEN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Organik yetiştiricilikte, sentetik gübre ve pestisitler yerine kültürel uygulamalar, tabi gübre ve biolojik kontrol yöntemleri kullanılmaktadır. Organik tarım, iyi bir uygulama ile çevre dostu ve daha sağlıklı ürünler bakımından önem kazanmaktadır. Çalışmalar göstermiştir ki organik tarım, üzümsü meyvelerde rahatlıkla uygulanabilecek bir üretim şeklidir.
Üzümsü meyve türlerinden Rubus cinsinin oldukça geniş sayıda alt cinsi vardır. Ancak en fazla ahududu (Rubus idaeobatus) ve böğürtlenin (Rubus eubatus) üretimi yapılmaktadır.
Gelişme şekli bakımında incelediğimiz zaman da çeşitler arasında bitkilerin büyüme ve gelişmesinin farklılık gösterdikleri görülmektedir. Bazı çeşitler yayvan gelişme gösterirken, bazı çeşitler ise dik gelişme göstermektedir. Yayvan gelişen çeşitlerde mutlak telli terbiye sistemi kullanılmalıdır. Diğer dik gelişen çeşitlerde telli terbiye sistemi kullanılmadan da yetiştiricilik yapılabilmektedir.
Böğürtlenlerde çiçeklenme genellikle Mayıs ayında başlayıp Ağustos ayına kadar devam etmektedir. Bu nedenle bitki üzerinde değişik olgunlaşma devrelerinde olan meyve salkımları birbirini takip ederler.
İnsan sağlığında önemli rolleri olan böğürtlende organik asitler, mineraller ve vitaminler bakımından çok zengin bir meyvedir. Böğürtlenlerde tozlanma arılar vasıtası ile olmaktadır. Siyah renkli meyveler birçok çeşitte yuvarlağımsı veya yuvarlak şekillidir. Olgunlaşma durumunda meyveler çanak yaprak ile birlikte toplanmaktadır. Ham meyvelerde meyve sapı krem beyaz renkte iken olgunlaşma durumunda ise gri, mavi ve kırmızımtrak renk almaktadır. Hasat zamanı meyve sapındaki bu renk değişimine bakarak belirlenebilmektedir. Meyve olgunlaşma tarihi bölgelere göre değişmekle birlikte Haziran sonu-Temmuz başında hasat başlamakta ve Eylül ayına kadar devam etmektedir.
Yapılan ıslah çalışmaları sonucunda dikensiz böğürtlen elde edilmiştir. Oldukça verimli ve güçlü büyüme özelliğine sahip olan bu çeşitlerin bitkileri 3-4 m boyunda dallar oluştururlar. Tüm toprak ve iklim şartlarına adapte olma özelliğine sahiptir. Düşük kış soğuklarına dayanıklı olmalarına rağmen geç donlardan zarar görmektedirler.
A. EKOLOJİK İSTEKLERİ
İklim
Böğürtlenler iklim faktörleri bakımından ahudutları kadar müşkülpesent değildir. Değişik iklim şartlarına daha kolay adapte olma özelliğindedir. Sıcaklık ve kuraklığa ahudutlarından daha fazla dayanıklıdırlar. Ancak kış ve ilkbahar donlarına karşı ahudutlarına göre daha az dayanırlar. Genelde sıcak mutedil iklim bölgelerinde daha iyi sonuç vermektedir. Şeftali yetiştirilen bölgelerde böğürtlen yetiştiriciliği rahatlıkla yapılmaktadır.
Böğürtlenlerin olgunlaşma döneminde kuru bir hava istenmez. Normalde soğuk geçen kış mevsiminde dallar genellikle donarak zarar görürler. Donan bu dallar yerine köklerden yeni sürgünler çıkar ancak o yılın ürününü almak mümkün olmamaktadır. Bu nedenle don tehlikesi olan bölgelerde mutlak dondan korunma tedbirleri alınmalıdır.
Toprak
Toprak olarak seçici değil ancak bitki, dinlenmiş, iyi drene olmuş, derin ve geçirgen toprak, yarı asit (pH 6 - 6.5), sert tabaka (pulluk tabanı) oluşmamış topraklar tercih edilmelidir. Bunun yanında toprağın yeterli besin maddece zengin olması verim ve kalite bakımından olumlu yönde etkilemektedir. Böğürtlenler ahududulara göre ağır topraklara ve hastalıklara daha toleranslılardır. Ancak ağır topraklarda organik madde ilavesi ve dikim yerlerini yüksek yastıklar şeklinde yapılması ile problemler en aza inecektir.
Standart temel gübreleme iyi yanmış organik kaynaklı çiftlik gübresi 4-5 t /da, Ancak gübrelemede toprağın verimliğine göre verilen bu miktarları değişiklik göstermektedir.
Böğürtlenler orta veya orta-küçük çalılardır ve özel bir toprak isteği göstermezler. Bununla beraber, böğürtlen yetiştiriciliği organik maddelerce zengin, derin, geçirgen, yarı asit, hafif veya orta bünyeli, su tutma kapasitesi yüksek topraklarda başarılı şekilde yapılır.
Sürekli toprak nemi sağlanmalıdır. Bu nedenle drenajı sağlanmış, ağır bünyeli topraklarda da uyum sağlamaktadır. Toprak reaksiyonu hafif asit veya nötr (pH = 6-7) olmalıdır. Toprak derinliği en az 1 metre olmalıdır. Toprak hazırlığında toprak 30-35 cm derinlikten işlenmesi yeterlidir.
Toprak işleme sırasında organik gübrelemenin beraber yapılmasında yarar vardır. Takip eden uygulama organik kaynaklı N, P, K gübrelemesidir. Bunun da sonbahar sonunda veya kış sonundan önce toprak analizi sonunda gerekli miktarlarda uygulanmalıdır.
B. ÇOĞALTMA METOTLARI
- Kök sürgünleri ile
- Uç daldırma ile
- Yaprak-göz çelikleri ile
- Kök çelikleri ile
Kök sürgünleri ile fidan üretimi
Böğürtlen bitkisinin kök boğazı ve kökte bulunan gözlerden her yıl yeni sürgünler çıkmaktadır. İlkbaharda topraktan çıkan sürgünler gelişme mevsimi boyunca büyürler. Geç sonbaharda yapraklarını döktükten sonra erken ilkbahara kadar bunlar köklü olarak sökülür ve fidan olarak kullanılırlar. Kışları sert geçen bölgelerde ilkbaharda söküm daha uygundur.
Kök sürgünleri ile fidan üretiminde sağlıklı ana bitkiler ile, gerekir ise sterilize edilmiş alanlarda damızlıklar kurulur. Bu damızlıklarda bakım en iyi şekilde yapılır. Meyve dalcıkları henüz çiçekte iken kesilir ve her 4-5 yılda bir, fidanlık yeri değiştirilmelidir.
Uç daldırma ile fidan üretimi
Dikensiz sürüngen böğürtlen tipleri sadece uç daldırması ile üretilmektedirler. Dikensizliğin devamı için sonbaharda sürgünün uç kısmının köklendirilmesi gerekir. Kökten çıkan sürgünler daima dikenli olmaktadır. Dikensiz türlerin çoğaltılmasında büyük dikkat gerekmektedir.
Yaprak– göz çelikleri ile fidan üretimi
Gerek dikine gerek yatık büyüyen böğürtlen tipleri ilkbaharda körpe, yapraklı sürgünlerden alınan yaprak–göz çeliklerinin yüksek nemde ve özellikle sisleme yöntemi altında köklendirilmeleriyle kolayca çoğaltılabilirler.
Kök çelikleri ile fidan üretimi
Böğürtlen bitkilerinin gövde çelikleri ile üretimi mümkün olmamakla beraber kök çelikleri ile fidan üretimi sağlanabilmektedir. Kök çelikleri sonbaharda yaprak dökümünden, ilkbaharda gözlerin sürmesine kadar geçen dinlenme döneminde alınırlar. 2 mm’ den 10 mm’ ye kadar değişen kalınlıklarda kök parçalarından yararlanılır.
Çelikler 5-10 cm boyunda hazırlanırlar. Kök parçalarının alınıp çelik yapılmaları ve dikilmelerine kadar, çok nemli ortamlarda tutulmaları ve kurumalarının önlenmesi gerekir. Kök çelikleri arazide 60-80 cm aralıklarla ve 3-5cm derinlikte açılan çizilere yanyana ve yatay olarak dizilir üstleri toprak ile kapatılır.
Çeliklerin dikildiği yer hafif bünyeli, organik ve ticari gübrelerle zenginleştirilmiş olmalıdır. Bu çelikler üzerindeki gözler ilkbaharda sürer ve yaz boyunca gelişerek sonbaharın sonlarında dikime hazır fidan haline gelirler.
C. ÇEŞİT SEÇİMİ
Daha kazançlı organik yetiştiricilik için çok iyi adapte olmuş ve özellikle yaygın hastalıklara genetik olarak dayanıklı çeşitlerin seçimine dikkat etmelidir.
• Çeşit bulunduğu iklim ve toprak özelliğine uygun,
• Verimli ve hastalıklara dayanıklı,
• Pazarın aradığı, yola ve taşımaya dayanıklı,
• Bitkisi kuvvetli gelişen,
• Meyveler taze olarak veya meyve işleyen bir kurulaşa pazarlanması durumlarında farklı çeşit gerektirmektedir.
• Çeşidi, özelliği ve kaynağı belli olmayan fidanlar ile bahçe kurulmamalıdır. Bu tip fidanlarla çeşitler karıştığı için meyvenin pazar değeri ve verim düşmekte, pazarlamada güçlüklerle karşılaşılmak tadır.
• Üretimine karar verilen çeşide ait fidanlar organik yetiştiricilikte kabul edilebilmesi için fidan üretimi sırasında kullanılan ilaç ve gübrelerin organik kaynaklı olması gerekmektedir.
D. BAHÇE TESİSİ
Yer Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Dikim yapılacak yer çevreden daha yüksek yerde seçilmelidir. Böylece su drenajı sağlanmış ve hastalık-zararlı yoğunluğu daha az olacaktır. Üretim yerindeki yeterli hava sirkülasyonu ile olabilecek kış zararlanmaları ve geç ilkbahar don zararını en aza indirecektir. Diğer yandan hakim rüzgar açık alanlarda (tepelerde) bitkilerde bitki dokularının kurumasına neden olabilir. Bu şekilde zararlanan bitkiler ise kış soğukları sürgünlerin ölümüne neden olmaktadır.
Daha önceden meyve üretimi yapılmış (şeftali, elma, üzüm, üzümsü meyve v.b.) yerler kök kanseri riski taşıdığı için tercih edilmemelidir. Aynı şekilde kısa zaman önce domates, patates, biber, patlıcan ve tütün gibi solanacia familyasına ait ürünlerden birisi ile yetiştiricilik yapılmış ise, verticillium solgunluğu riski artacağı için bu tip üretim alanları tercih edilmemelidir.
Yakınlardaki yabani böğürtlenler hastalık ve zararlıların kaynağını oluşturacağı için bu bitkilerin imha edilmesi gerekmektedir. Çalışmalar göstermiştir ki üzerinde zararlı bulunduran bu tip konukçu yabani bitki ve diğer bahçelerden 100 -120 m. uzakta kurulmalıdır.
Organik tarım yapılacak alanlarda ayrık otu gibi çok yıllık yabani otlar dikim öncesinde mutlaka kontrol altına alınmalı veya alternatif başka alanlar tercih edilmelidir. Çünkü bu tip çok yıllık otların yoğun olarak bulunduğu tarlalarda kimyasal ilaç (herbisit) kullanılmadan bu yabani otlardan kurtulmak zordur.
Toprak Hazırlığı ve Dikim
Bahçe kurulacak yerin iklim özellikleri, böğürtlen bitkilerinin yetiştiriciliğine uygun olmalıdır. Toprak analizi yaptırılarak gerektiğinde toprak bünyesi uygun hale getirilir. Bahçenin ilkbahar ve özellikle yaz aylarında sürekli sulanacağı düşünülerek, su kaynaklarına yakınlığı, sulama suyu temini durumuna göre sulama yöntem ve tesisine karar verilir.
Bahçede daha önceden herhangi bir kültür yapılamamışsa bahçe hazırlığına bir önceki yazdan başlanır. Toprak dikimden en az bir ay önce derin bir şekilde sürüm, gerekirse krizma yapılır. Toprak analizi yaptırılarak verilecek gübre miktarları belirlenir. Genel olarak topraklar organik maddece fakir olduklarından 3-5 ton çiftlik gübresi verilerek ikinci bir sürüm yapılır. Gübrelemeden sonra, toprak işlenerek gübrenin toprağa karışması sağlanmalıdır. Dikimden önce organik kaynaklı fosforlu ve potasyumlu gübrelerle bir taban gübrelemesi ve son bir sürüm yapmak daha iyi sonuçlar vermektedir. Toprak işlendikten sonra gerekiyorsa toprak fümigasyonu yapılmalıdır.
Dikim
Dikim yapılacak fidanlar kuvvetli, kökler iyi gelişmiş, hastalıksız olmalıdır. Dikim zamanına kadar serin ve nemli ortamlarda saklanmalıdır. Hemen dikilmeyecek ise hendeklenmelidir. Gözler canlı ve dolgun olmalıdır. Fidanlar dikim yerine çamurlu su dolu kovalarda veya ıslak telisler içerisinde taşınmalıdır. Kapalı, bulutlu, rüzgarsız günler dikim için en uygun günlerdir. Dikilecek böğürtlen fidanlarında önce kök tuvaleti yapılır. Yaralı, kuru ve çok uzun kökler kesilir. Dikimin hemen ardından fidanlara can suyu verilir. Dikimi yapılan fidanın tepesi 20-30 cm’ den kesilir
Böğürtlenlerde kışları soğuk geçen bölgelerde erken ilkbaharda yapılan dikimler en iyi sonucu vermektedir. Kışları ılık geçen bölgelerde ise geç sonbahar ve kış aylarında yapılan dikimler iyi sonuç vermektedir.
Dikim mesafeleri tür, ve çeşitler büyüme gücü ve şekline, dikim yöntemlerine, terbiye şekillerine, toprak verimliliğine ve toprak işleme şekline göre çok farklılık göstermektedir. Dik büyüyen böğürtlenler için “sıra arası x sıra üzeri” mesafeleri 1.50 x 0.50 m, yatık büyüyenler için ise 3.00 x 3.50 m bırakılmaktadır. Genel olarak ortalama “2.50 x 1.50 m” kullanılmaktadır.
Ticari amaçlı dikim aralıkları sıra arası 3 m, sıra üzeri 1.0 -1.5 m tavsiye edilmektedir. Tek sıra tel sistemi kullanılmaktadır. Dallar tellere 70, 130 ve 180 cm yüksekliklerde tel ile bağlanır
Malçlama
Yapılan çalışmalar göstermiştir ki böğürtlen ve ahududularda malçlama yapılmasıyla toprak nemi ve sıcaklığını korumakta, yabancı ot kontrolü ve verimde olumlu etkileri olmaktadır. Malç malzemesi olarak plastik, dokunmuş plastik, sap ve saman kullanılabilmektedir. Dokunmuş plastik gibi yer örtü malzemeleri uzun dönemde yabancı ot kontrolünde kullanılabilmektedir.
Ancak phytophthora’ya (kök çürüklüğü) hassas bazı çeşitlerde plastik malç uygulaması ile bu hastalığın daha da arttığı görülmektedir. Bu gibi durumlarda samanla malçlama önerilmektedir.
E. BUDAMA
Diğer önemli uygulamada budama işlemidir. Kış budamasında kuruyan dallar kesildiği gibi gelişme döneminin daha sonraki yıllarında budama yapılmaktadır. 3. yıl içersinde yeşil budama yapılmaktadır. Haziran ayı içerisinde ince zayıf dallar kesilerek her taç da 4-5 ana dalın büyümesi sağlanır.
Kış budamasında gelişmesi en iyi olan 4-5 yeni dal seçilerek diğerleri budamayla çıkarılır. Aynı zamanda ana dallar 190-195 cm yükseklikte bırakılır. Yan dalların ilk 40-45 cm’ leri kesilerek diğerleri 20-30 cm kısaltılır.
F. DİKİM SONRASI BAKIM
Dikimden sonra toprak 15-20 cm derinlikte işlenmeli. Sıralar arası çapalanarak kesekler kırılmalıdır. Yabancı ot mücadelesi, hastalık ve zararlılar ile mücadele yapılmalıdır.
Meyvenin olgunlaşma döneminde güneşli ve rüzgarlı günleri tercih eder. Yağmurlu mevsimlerde Botrytis daha hızlı bir gelişme gösterir. Bu da çiçeklenmeden önce ve sonra organik kaynaklı fungisit uygulamasıyla önlenebilmektedir.
G.GÜBRELEME
Dikim öncesinde yapılacak toprak tahliline göre önerilen gübreler doğrultusunda gerekli gübreleme yapılmalıdır. Üzümsü meyvelerde 4.5-7.5 gibi oldukça geniş pH aralığına dayanım gösterirler. Ancak optimum pH 6.0-6.5 tır. Bu gibi optimum değerlerden farklı toprak tiplerinde kireç veya diğer toprağın yapısını düzenleyiciler kullanılmalıdır. Yıl içerisinde pH oranına göre uygun düzenleyicilerden kullanılmalıdır. Ancak analiz yapılmaması durumunda yıllık gübre ihtiyaçları;
4 -10 kg/da saf azot karşılığı organik kaynaklı azotlu gübre,
5 –7 kg/da saf fosfor karşılığı organik kaynaklı fosforlu gübre,
8 -12 kg/da saf potasyum karşılığı organik kaynaklı potasyumlu gübre verilir.
Tam verim çağındaki bahçelerde bu miktarlar ilk dikim yıllarında 1/3’ ü, ikinci yılda ½’ si olarak verilmelidir.
Organik kaynaklı azotlu gübreler böğürtlen bitkilerine erken ilkbaharda ve meyve gelişimi sırasında olmak üzere iki defada verilir. Azotlu gübreler sulama veya yağış öncesi, bitkilerin kök bölgelerine serpilerek verilmelidir.
Fosforlu ve potasyumlu gübreler gerektiğinde yılda veya iki yılda bir uygulanır. Uygulama sonbahar kış aylarında, organik kaynaklı fosforlu ve potasyumlu gübreler bitkilerin kök bölgeleri hizalarına toprağa 20-30 cm derinliğe gömülerek uygulanır.
Aşırı fosfat uygulamalarından kaçınmalı. Toprakta fosfor seviyesinin yüksek olması üzümsü meyvelerde çinko yetersizliğini etkilemektedir. Kümes hayvanları atığı kullanan üreticilerin bu gübrenin fosfat bakımından zengin olduğunu göz önünde bulundurulmalıdır.
Üzümsü meyveler tuza en hassas bitkiler grubunda yer almaktadır. Potasyum klorit tuzun doğal kaynağıdır. Bu nedenle potasyum klorit dikim öncesi veya bakım sırasındada gübrelemede kullanılmamalıdır. Diğer yandan örtü bitkileri veya malç kullanılıyorsa yıllık ek gübre uygulaması olarak özellikle azot uygulamalarından iyi sonuç alınmaktadır.
Organik tarım üretimde gübrelemede çiftlik gübresi, kompost, hayvan ürünleri, sebze veya tohum küspesi kullanmaktadır.
H. SULAMA
Böğürtlen meyvesinde iyi verim alabilmek için sulama önemli faktörlerden birisidir. Sürekli toprak nemi isteğinde olan böğürtlen bitkileri için sulama önemli bir konudur. Yağışların yetersiz olduğu dönemlerde sulama zorunlu olarak yapılmalıdır. Özellikle hasat zamanında daha fazla sulama gerekir.
Az geçirimli topraklarda fazla su birikimi köklerde hastalıklara ve ölümlere sebep olur. Aşırı sulama susuzluk kadar zararlı olabilir.
Sulama; karık, yağmurlama veya damla sulama şeklinde yapılır. Ancak hasat döneminde yağmurlama sulama yönteminden kaçınılmalıdır.
I. HASTALIK VE ZARARLILAR İLE MÜCADELE
Hastalık ve zararlılarda ilk şart korunma önlemlerinin alınmasıdır. Hastalıkların kontrol altına alınabilmesi için temel olarak enfekte olmuş bitki veya bitki parçalarının imhası ve yabancı ot mücadelesinin titizlikle yapılması gerekmektedir. Diğer yandan aşağıdaki konularda dikkat edilmesi de hastalık ve zararlılar ile mücadeleyi kolaylaştıracaktır. Bunlar;
• Yurt dışından veya bölge dışından getirilen fidanlar sertifikalı olmalı, sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
• Dikilecek yer hastalık ve zararlılardan arındırılmış olmalıdır, gerekirse ilaçlamalı, sterilize edilmelidir.
• Bölgede yaygın bir hastalık veya zararlı varsa buna dayanıklı çeşitler seçilmelidir.
• Fidanlıklarda her türlü karantina tedbirleri alınmalı, fidanlık yeri birkaç yılda bir değiştirilmeli, fidanların sürekli sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
• Bahçe yeri seçiminde dikim sistemi ve budama işlemlerinde bitkilerin havalanma ve güneşlenmeleri dikkate alınmalıdır.
• Böğürtlen bitkilerinin toprak işleme, sulama, budama, gübreleme gibi bakım işlemleri zamanında ve tekniğine uygun olarak yapılmalı, bitkilerin kuvvetli gelişmeleri sağlanmalıdır. Hastalık ve zararlı riski olduğunda budama artıkları bahçeden uzaklaştırılmalı ve yok edilmelidir.
• Kimyasal mücadele son çare olarak yapılmalı, doğru ilaç, doğru zamanda, gerekli dozda ve tekniğine uygun olarak uygulanmalıdır. Bunun için mutlaka tarımsal kuruluşlardan bilgi alınmalı ve tavsiyelere titizlikle uyulmalıdır.
• Bölgede virüs hastalıkları görülmüşse bunların taşınma yolları öğrenilerek gerekli önlemler alınmalı, bahçede bitkiler kontrol edilerek virus hastalıkları semptomu gösteren bitkiler varsa bunlar derhal imha edilmelidir.
• Organik madde, kalsiyum ve azotun amonyum formu bakımından zengin topraklarda doğal olarak phytophthora etmeni baskı altında tutulmaktadır.
• Yine yapılan çalışmalarda toprağın kalsiyum sülfat ile takviye edilmesi kırmızı ahududularında uygulamalarının phytophthora zararını azalttığı tespit edilmiştir. Dikim yerlerinin yüksek yastık olarak hazırlanması da faydalı olmaktadır.
J. VERİM
Böğürtlen yetiştiriciliği tekniğine uygun şekilde yapıldığında, ekonomik ömür 12-13 yıl olup, tam verim çağındaki 1 dekar böğürtlen bahçesinden 2.0-2.5 ton meyve almak mümkündür.
K. HASAT VE AMBALAJ
Böğürtlen meyve türleri içerisinde meyvesi en hassas olanlardan biridir. Bu nedenle kısa zamanda bozulabilen ve hızlı tüketilmesi gereken bir meyvedir. Bu nedenle böğürtlen hasadı, ambalajı ve taşınmasında çok titiz davranmak gerekmektedir.
Toplamada gecikme, meyvenin yumuşaması normal rengini kaybederek daha koyu renk alması ile anlaşılır. Derin dondurma ve gıda sanayi için böğürtlen tipik rengini aldıktan sonra hasat edilmelidir.
Böğürtlen meyveleri hasat olumuna geldikten sonra sabah erken saatlerde hasadı yapılmalıdır. Haftada 2-3 defa hasadı yapılmaktadır. Sıcak ve kuru havalarda daha sık hasat edilebilir. Böğürtlen hasadı için günün serin saatleri tercih edilmelidir. Genellikle sabah 8-10 arası en uygun saatlerdir. Hasat edilen meyveler en kısa zamanda serin, gölge bir yere taşınmalı, mümkünse hemen soğuk depoya konulmalıdır.
Gıda endüstri kuruluşlarına işlenmeye gönderilecek meyveler 0.5–1.0 kg’lık kutulardan 3-5 kg’lık küçük kasalara kadar daha büyük kaplara doğrudan toplanır. Bu kapların seçiminde alıcı fabrikanın talepleri göz önünde bulundurulmalıdır. Taze olarak pazarlanacak meyveler 100, 250 veya 500 g’lık küçük plastik kaplara toplanır, bu kaplar ile büyük kasalara dizilerek bu şekilde nakliyeye hazır duruma gelmiş olur. Ambalaj kaplarının altı ezilen meyve suyunun akabilmesi için mutlaka delikli olmalıdır. Aksi halde alt taraftaki meyveler hemen çürürler. Hasat edilen bu meyveler en kısa zamanda serin bir yere alınmalıdır.
Böğürtlen meyvelerinin uzun süre taze olarak muhafazaları genel olarak düşünülemez. Ancak olağanüstü durumlarda –0.5°C veya 0°C’de %85-90 oransal nem koşullarında 5-7 gün süreyle depolanabilir. Muhafazayı kısıtlayan en önemli faktör meyvelerin çürümeleridir.
L. MEYVENİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Böğürtlen meyveleri çok çeşitli şekillerde değerlendirilirler. İstenirse krema ile veya diğer meyveler ile birlikte hazırlanan meyve salatası şeklinde tüketilir. Derin dondurularak muhafazaya alınan meyveler uzun süre farklı değerlendirmeler için hazır tutulur. Böğürtlen meyveleri pasta endüstrisinin aranan meyvelerindendir.
Ayrıca meyveler kurutularak değişik şekillerde kullanılmak üzere (meyve çayı gibi) uzun süre saklanabilirler. Böğürtlen meyveleri meyve suyu, konsantre ve likör olarakta kullanılmaktadır. Reçel, marmelat, jöle ve şekerleme endüstrisinde, özellikle kendine özgü güzel kokuları nedeniyle değerli bir hammaddedir.
Son yıllarda hızla gelişen ve tüketimleri artan dondurma ve meyveli yoğurt üretiminde de yaygın olarak kullanılmaktadır.
III. ORGANİK AHUDUDU YETİŞTİRİCİLİĞİ
Bitkileri Türkiye’nin kuzeyinde batıdan doğuya uzanan bir kuşak boyunca, genellikle 1000 m ve daha fazla yükseklerde, hava oransal nemi fazla olan yerlerde doğal olarak bulunurlar. Bu yörelerde bulunan halk tarafından çeşitli isimler altında (ağaç çileği, ayı üzümü, more, mudimak, kavuklu çilek, kırmızı böğürtlen v.b.) tanınırlar.
Ahududu bahçelerinde ilkbahar ve yaz aylarında aynı anda iki farklı sürgün, sonbahar ve kış aylarında ise sadece gelecek yıl meyve verecek sürgünler görülür.
Son yıllarda Ülkemizde “derin dondurma” tekniklerinin geliştirilmesiyle, yurt dışına ihraç edilen dondurulmuş ürünler içinde ahududu önemli bir paya sahiptir.
Bu nedenle ahududu soğuk depo işletmeleri tarafından aranılan bir ürün olmuştur. Yüksek fiyatla alıcı bulmaktadır
A. EKOLOJİK İSTEKLERİ
İklim
Ahududu genelde bol güneşli, rüzgardan korunmuş, yeterli toprak rutubeti olan yerler ahudutları için en uygun alanları oluştururlar. Ahududu genel olarak soğuk, ılıman iklim bölgelerinin bitkileridir. Ancak bazı çeşitleri sıcak ılıman iklim bölgelerine adapte olabilmektedirler. Kış aylarında şiddetli donlara (-20C, -25C’ye kadar) oldukça dayanıklıdır. Meyve olgunluk dönemi Haziran–Ağustos aylarında gerçekleşmektedir.
Ahududu yetiştiriciliğinde hava oransal neminin genellikle yüksek olması istenir. Kışları çok ılık, yazları çok sıcak ve kurak olan bölgelerde ahududu yetiştiriciliği yapılmamalıdır. Yüksek oranda hava nemine karşılık bahçenin iyi havalanması, hava akımının sağlanması da gerekmektedir.
İlkbahar aylarında uzun süren sis olayları da tozlanma ve döllenme üzerinde olumsuz yönde etkileri olmaktadır. Bu gibi durumlarda şekilsiz meyve, eksik meyve tutumu, kalitesiz meyve ve verim az olur.
Ahududu yetiştiriciliğinde güneşlenmenin de büyük önemi vardır. Yeterli güneşlenme, daha iyi bir sürgün gelişimi sağlar, sürgünlerin pişkinleşmesini ve kışa daha kuvvetli girmelerine yardımcı olur. Böylece sürgünlerin şiddetli donlara dayanıklılıkları artar. İyi bir güneşlenme meyve kalitesini ve verimliliğini de artırır. Gölgede yetişen ahududu sürgünleri uzun boylu ancak cılız, boğum araları uzun, donlara ve hastalıklara hassas olurlar.
Toprak
Ahududular orta veya orta-küçük çalılardır ve özel bir toprak isteği göstermezler. Bununla beraber, ahududu yetiştiriciliği organik maddelerce zengin, derin, geçirgen, yarı asit, hafif veya orta bünyeli, su tutma kapasitesi yüksek topraklarda başarılı şekilde yapılır.
Sürekli toprak nemi sağlanmalıdır. Bu nedenle drenajı sağlanmış, ağır bünyeli topraklarda da uyum sağlamaktadır. Toprak reaksiyonu hafif asit veya nötr (pH = 6-7) olmalıdır. Toprak derinliği en az 1 metre olmalıdır. Toprak hazırlığında toprak 30-35 cm derinlikten işlenmesi yeterlidir.
Toprak işleme sırasında organik gübrelemenin beraber yapılmasında yarar vardır.Takip eden uygulama organik kaynaklı N, P, K gübrelemesidir. Bunun da sonbahar sonunda veya kış sonundan önce toprak analizi sonunda gerekli miktarlarda uygulanmalıdır.
B. ÇEŞİT SEÇİMİ
Kırmızı ahududuları iki tiptir bunlar; a- Yaz ürünü verenler: bunlar tipik iki yıllık hayat dönemli bitkilerdir. İkinci yılda meyveleri haziran ayı sonunda olgunlaşmaya başlar ve ağustos ayına kadar devam eder. Sürgünler meyveden sonra kuruyarak ölürler. b- İlk sürgünleriyle ürün veren tipler: bu tip özellikli çeşitler ilk yılında ürün vermeye başlar. Bu tip ahududuları devamlı meyve veren ahududular olarak adlandırılırlar. Ahududularında çeşit seçerken;
• Çeşit bulunduğu iklim ve toprak özelliğine uygun,
• Verimli ve hastalıklara dayanıklı,
• Pazarın aradığı bir çeşit,
• Yola ve taşımaya dayanıklı,
• Bitkisi kuvvetli gelişen,
• Ayrıca meyveler taze olarak veya meyve işleyen bir kurulaşa pazarlanması durumlarında farklı çeşit gerektirmektedir.
• Üretimine karar verilen çeşide ait fidanlar organik yetiştiricilikte kabul edilebilmesi için fidan üretimi sırasında kullanılan ilaç ve gübrelerin organik kaynaklı olması gerekmektedir.
• Çeşidi, özelliği ve kaynağı belli olmayan fidanlar ile bahçe kurulmamalıdır. Bu tip fidanlarla çeşitler karıştığı için meyvenin pazar değeri ve verim düşmekte, pazarlamada güçlüklerle karşılaşılmaktadır.
C. ÇOĞALTMA METODLARI
Diğer meyve türlerinde olduğu gibi ahududuları aşılama tekniği uygulanmamaktadır. Ahududu gövde çelikleri çok farklı uygulamalara rağmen köklenmemektedir. Çelikle çoğaltma ile de ahududu fidanı üretilememektedir. Ayrıca ahududu tohumları ile üretim, hem tohumlar zor çimlenmekte, hem de tohumlardan çıkan bitkiler ana bitkiye benzememektedir.
Ahududu fidanı üretimi;
1 - Kök sürgünleriyle
2 - Kök çelikleriyle
Kök sürgünleri ile fidan üretimi
Ahududu bitkisinin kök boğazı ve kökte bulunan gözlerden her yıl yeni sürgünler çıkmaktadır. İlkbaharda topraktan çıkan sürgünler gelişme mevsimi boyunca büyürler. Geç sonbaharda yapraklarını döktükten sonra erken ilkbahara kadar bunlar köklü olarak sökülür ve fidan olarak kullanılırlar. Kışları sert geçen bölgelerde ilkbaharda söküm daha uygundur.
Kök sürgünleri ile fidan üretiminde sağlıklı ana bitkiler ile, gerekir ise sterilize edilmiş alanlarda damızlıklar kurulur. Bu damızlıklarda bakım en iyi şekilde yapılır. Meyve dalcıkları henüz çiçekte iken kesilir ve her 4-5 yılda bir, fidanlık yeri değiştirilmelidir.
Kök çelikleri ile fidan üretimi
Ahududu bitkilerinin gövde çelikleri ile üretimi mümkün olmamakla beraber kök çelikleri ile fidan üretimi sağlanabilmektedir. Kök çelikleri sonbaharda yaprak dökümünden, ilkbaharda gözlerin sürmesine kadar geçen dinlenme döneminde alınırlar. 2 mm’ den 10 mm’ ye kadar değişen kalınlıklarda kök parçalarından yararlanılır.
Çelikler 5-10 cm boyunda hazırlanırlar. Kök parçalarının alınıp çelik yapılmaları ve dikilmelerine kadar, çok nemli ortamlarda tutulmaları ve kurumalarının önlenmesi gerekir. Kök çelikleri arazide 60-80 cm aralıklarla ve 3-5cm derinlikte açılan çizilere yanyana ve yatay olarak dizilir üstleri toprak ile kapatılır.
Çeliklerin dikildiği yer hafif bünyeli, organik ve ticari gübrelerle zenginleştirilmiş olmalıdır. Bu çelikler üzerindeki gözler ilkbaharda sürer ve yaz boyunca gelişerek sonbaharın sonlarında dikime hazır fidan haline gelirler.
D. BAHÇE TESİSİ VE DİKİM
Yer Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Böğürtlende olduğu gibi dikim yapılacak yer çevreden daha yüksek yerde seçilmelidir. Böylece su drenajı sağlanmış ve hastalık-zararlı yoğunluğu daha az olacaktır. Üretim yerindeki yeterli hava sirkülasyonu ile olabilecek kış zararlanmaları ve geç ilkbahar don zararını en aza indirecektir. Diğer yandan hakim rüzgar açık alanlarda (tepelerde) bitkilerde bitki dokularının kurumasına neden olabilir. Bu şekilde zararlanan bitkiler ise kış soğukları sürgünlerin ölümüne neden olmaktadır.
Daha önceden meyve üretimi yapılmış (şeftali, elma, üzüm, üzümsü meyve v.b.) yerler kök kanseri riski taşıdığı için tercih edilmemelidir. Aynı şekilde kısa zaman önce domates, patates, biber, patlıcan ve tütün gibi solanacia familyasına ait ürünlerden birisi ile yetiştiricilik yapılmış ise, verticillium solgunluğu riski artacağı için bu tip üretim alanları tercih edilmemelidir.
Yakınlardaki yabani böğürtlenler hastalık ve zararlıların kaynağını oluşturacağı için bu bitkilerin imha edilmesi gerekmektedir. Çalışmalar göstermiştir ki üzerinde zararlı bulunduran bu tip konukçu yabani bitki ve diğer bahçelerden 100 -120 m. uzakta kurulmalıdır.
Organik tarım yapılacak alanlarda ayrık otu gibi çok yıllık yabani otlar dikim öncesinde mutlaka kontrol altına alınmalı veya alternatif başka alanlar tercih edilmelidir. Çünkü bu tip çok yıllık otların yoğun olarak bulunduğu tarlalarda kimyasal ilaç (herbisit) kullanılmadan bu yabani otlardan kurtulmak zordur.
Toprak Hazırlığı
Bahçe kurulacak yerin iklim özellikleri, ahududu bitkilerinin yetiştiriciliğine uygun olmalıdır. Toprak analizi yaptırılarak gerektiğinde toprak bünyesi uygun hale getirilir. Bahçenin ilkbahar ve özellikle yaz aylarında sürekli sulanacağı düşünülerek, su kaynaklarına yakınlığı, sulama suyu temini durumuna göre sulama yöntem ve tesisine karar verilir.
Bahçe toprağının hazırlığına yaz aylarından başlanır. Derin bir sürüm, gerekirse krizma yapılır. Toprak analizi yaptırılarak verilecek gübre miktarları belirlenir. Genel olarak topraklar organik maddece fakir olduklarından 3-5 ton çiftlik gübresi verilerek ikinci bir sürüm yapılır. Gübrelemeden sonra, toprak işlenerek gübrenin toprağa karışması sağlanmalıdır. Toprak işlendikten sonra gerekiyorsa toprak fümigasyonu yapılmalıdır.
Dikim
Ahududu bahçesi kışları çok sert olmayan bölgelerde geç sonbahar ve kış aylarında tesis edilir. Bu uygulamayla fidanların ilkbahar gelişme dönemine daha kuvvetli ve hazırlıklı girmesini sağlar. Ancak kış aylarında şiddetli don olayları görülen bölgelerde erken ilkbahar dikimi daha uygundur. İlkbahar dikimlerinde de fazla gecikilmemesi gerekmektedir.
Ahududu fidanları bahçeye, kökleri ot, saman, perlit, torf gibi malzemeler ile nemliliğini koruyarak getirilmelidir. Bahçenin bir kenarına hendek açılır ve sıralanarak dikime kadar burada tutulurlar.
Ahududu bahçelerindeki sıra aralıkları 2-2.5 m olmalıdır. Sıra üzeri aralıkları 0.4 -1.0 m aralıklarla dikim yapıldığında maksimum verime daha kısa sürede ulaşılır. Dikilecek ahududu fidanlarında önce kök tuvaleti yapılır. Yaralı, kuru ve çok uzun kökler kesilir.
Daha sonra, önceden hazırlanmış ve toprak gübre karışımı doldurulmuş çukurdan yaklaşık 20-30 cm derinliğe kadar toprak alınır. Dikim derinliği fidanın kök boğumunun tamamı toprak içinde kalacak şekilde ayarlanarak fidan bu şekilde hazırlanan çukura dikimi yapıldıktan sonra, fidanın dip kısmına konan toprak ayak ile sıkıştırılır.
Dikimin hemen ardından fidanlara can suyu verilir. Dikimi yapılan fidanın tepesi 20-30 cm’ den kesilir. Bu durumda ilk meyveler kök bölgesinden çıkacak sürgünlerden ertesi yılın yaz aylarında alınır. Ancak fidanın tepesi 40-60 cm’ den kesilir ise aynı yılın yaz aylarında meyveler alınır.
Malçlama
Yapılan çalışmalar göstermiştir ki böğürtlen ve ahududularda malçlama yapılmasıyla toprak nemi ve sıcaklığını korumakta, yabancı ot kontrolü ve verimde olumlu etkileri olmaktadır. Malç malzemesi olarak plastik, dokunmuş plastik, sap ve saman kullanılabilmektedir. Dokunmuş plastik gibi yer örtü malzemeleri uzun dönemde yabancı ot kontrolünde kullanılabilmektedir.
Ancak phytophthora’ya (kök çürüklüğü) hassas bazı çeşitlerde plastik malç uygulaması ile bu hastalığın daha da arttığı görülmektedir. Bu gibi durumlarda samanla malçlama önerilmektedir.
E. BUDAMA
Dikim budaması
Dikimden hemen sonra fidanlar 20-30 cm yüksekliğinde kesilirler. İlkbaharda 2-3 veya 4 adet kuvvetli gelişen dip sürgünler bırakılır diğerleri dipten çıkarılır. Ayıklama yaparken bırakılan dallar arasında en az 20-25 cm kadar mesafe bırakılmalıdır.
Kış budaması
Ahudutları taç kısımları ile 2 yıllık toprakaltı kök kısımları ile çok yıllık bir bitkidir. Bırakılan çubuklar birinci yıl olgunlaşır, ikinci yıl meyve verdikten sonra kururlar. Bu dallar hasattan sonra veya sonbaharda toprak yüzeyine yakın bir yerden kesilip tellerden temizlenmelidir. Kök dibinden çıkan yeni sürgünlerden ertesi yıl için her kümede en kuvvetli gelişen 3-4 yeni sürgün bırakılır diğerleri yine temizlenirler. Kış budaması için en uygun zaman sonbahar veya ilkbahar başıdır.
Devamlı meyve veren çeşitlerde sonbahar ürünü gelişme göstermektedir ki bu da Eylül’ den ilk donlara kadar devam etmektedir. Bu nedenle budama işlemi oldukça basittir, çünkü bitkinin tüm toprak üstü kısmı yaklaşan kışa doğru kesilerek uzaklaştırılır. Takip eden ilkbaharda yeni sürgünler gelişirler ki bunlar zayıf ve incedir. Her bir metre sıra üzerinde bir düzineden fazlası kesilmelidir.
Yaz budaması
Yazın tepe alma yapıldığı gibi, fazla dalların da ayıklanması gerekmektedir. Çok sıcak aylarda tepe alma sakıncalıdır. Zayıf ve yere yakın dallar kesilir. Genel olarak iri meyveler kuvvetli dallarda 15 cm uzunluğundaki meyve dalcıklarında olmaktadır. Bu nedenle budama yaparken bu özellik göz önünde bulundurulmalıdır.
O halde budama yapılırken fazladan oluşan koltukların bir kısmını temizleyip meyve dalcıklarını kuvvetlendirmek gerekmektedir. Budama ile meyve sayısını biraz azaltsa da meyve irileşmekte ve kalite yükseldiği için pazar değerini artırmaktadır.
Gençleştirme Budaması
Ahudutlarında gençleştirme budaması da yapılmalıdır. Yıllar geçtikçe kök kısmı yaşlanmaya yüz tutar, yeni dallar azalır ve böylece verimde ve kalite de azalmalar görülür. Bunu ortadan kaldırmak için , 5-6 yılda bir ahudutlarının toprak altındaki yaşlı kök kısmı kesilir.
Kesimden hemen sonra bitkilerin bulundukları yerlere (ocaklara) bol miktarda çiftlik gübresi ve ticari gübre (azot, fosfor ve potaslı gübre) verilmelidir. Bu işlemler ile ahudutlarının ömrü uzatılmış olur. Aynı tesiste 12-15 yıl yetiştiricilik yapılabilir.
F. GÜBRELEME
Gübrelemede, bahçe toprağı analiz yaptırılarak gerekli gübreleme yapılmalıdır. Ancak analiz yapılmaması durumunda yıllık gübre ihtiyaçları;
4 -10 kg saf azot karşılığı organik kaynaklı azotlu gübre,
5 –7 kg saf fosfor karşılığı organik kaynaklı fosforlu gübre,
8 -12 kg saf potasyum karşılığı organik kaynaklı potasyumlu gübre verilir.
Tam verim çağındaki bahçelerde bu miktarlar ilk dikim yıllarında 1/3’ ü, ikinci yılda ½’ si olarak verilmelidir.
Organik kaynaklı azotlu gübreler ahududu bitkilerine erken ilkbaharda ve meyve gelişimi sırasında olmak üzere iki defada verilir. Azotlu gübreler sulama veya yağış öncesi, bitkilerin kök bölgelerine serpilerek verilmelidir.
Fosforlu ve potasyumlu gübreler gerektiğinde yılda veya iki yılda bir uygulanır. Uygulama sonbahar kış aylarında, fosforlu ve potasyumlu gübreler bitkilerin kök bölgeleri hizalarına toprağa 20-30 cm derinliğe gömülerek uygulanır.
Aşırı fosfat uygulamalarından kaçınmalı. Toprakta fosfor seviyesinin yüksek olması üzümsü meyvelerde çinko yetersizliğini etkilemektedir. Kümes hayvanları atığının gübre olarak kullanılmasında bu gübrenin fosfat bakımından zengin olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Üzümsü meyveler tuza en hassas bitkiler grubunda yer almaktadır. Potasyum klorit tuzun doğal kaynağıdır. Bu nedenle potasyum klorit dikim öncesi veya bakım sırasındada gübrelemede kullanılmamalıdır.
G. SULAMA
Ahududu meyvesinde iyi verim alabilmek için sulama, önemli faktörlerden birisidir. Sürekli toprak nemi isteğinde olan ahududu bitkileri için sulama önemli bir konudur. Yağışların yetersiz olduğu dönemlerde sulama zorunlu olarak yapılmalıdır. Özellikle hasat zamanında daha fazla sulama gerekir. Ancak ahududu bitkisi kökleri kuraklığa olduğu kadar aşırı suya da duyarlıdır.
Az geçirimli topraklarda fazla su birikimi köklerde hastalıklara ve ölümlere sebep olur. Aşırı sulama susuzluk kadar zararlı olabilir.
Sulama; karık, yağmurlama veya damla sulama şeklinde yapılır. Ancak hasat döneminde yağmurlama sulama yönteminden kaçınılmalıdır.
. HASTALIK VE ZARARLILAR İLE MÜCADELE
Hastalık ve zararlılarda ilk şart korunma önlemlerinin alınmasıdır. Hastalıkların kontrol altına alınabilmesi için temel olarak enfekte olmuş bitki veya bitki parçalarının imhası ve yabancı ot mücadelesinin titizlikle yapılması gerekmektedir.
Diğer yandan aşağıdaki konularda dikkat edilmesi de hastalık ve zararlılar ile mücadeleyi kolaylaştıracaktır. Bunlar;
Bunlarda ;
• Yurt dışından veya bölge dışından getirilen fidanlar sertifikalı olmalı, sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
• Dikilecek yer hastalık ve zararlılardan arındırılmış olmalıdır, gerekirse ilaçlamalı, sterilize edilmelidir.
• Bölgede yaygın bir hastalık veya zararlı varsa buna dayanıklı çeşitler seçilmelidir.
• Fidanlıklarda her türlü karantina tedbirleri alınmalı, fidanlık yeri birkaç yılda bir değiştirilmeli, fidanların sürekli sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
• Bahçe yeri seçiminde dikim sistemi ve budama işlemlerinde bitkilerin havalanma ve güneşlenmeleri dikkate alınmalıdır.
• Ahududu bitkilerinin toprak işleme, sulama, budama, gübreleme gibi bakım işlemleri zamanında ve tekniğine uygun olarak yapılmalı, bitkilerin kuvvetli gelişmeleri sağlanmalıdır.
• Hastalık ve zararlı riski olduğunda budama artıkları bahçeden uzaklaştırılmalı ve yok edilmelidir.
• Kimyasal mücadele son çare olarak yapılmalı, doğru ilaç, doğru zamanda, gerekli dozda ve tekniğine uygun olarak uygulanmalıdır. Bunun için mutlaka tarımsal kuruluşlardan bilgi alınmalı ve tavsiyelere titizlikle uyulmalıdır.
• Bölgede virüs hastalıkları görülmüşse bunların taşınma yolları öğrenilerek gerekli önlemler alınmalı, bahçede bitkiler kontrol edilerek virüs hastalıkları semptomu gösteren bitkiler varsa bunlar derhal imha edilmelidir.
• Organik madde, kalsiyum ve azotun amonyum formu bakımından zengin topraklarda doğal olarak phytophthora etmeni baskı altında tutulmaktadır.
• Yine yapılan çalışmalarda toprağın kalsiyum sülfat ile takviye edilmesi kırmızı ahududularında phytophthora zararını azalttığı tespit edilmiştir.
• Dikim yerlerinin yüksek yastık olarak hazırlanması da faydalı olmaktadır.
• Malçlama uygulamaları phytophthora’ya hassas çeşitlerde bu problemi artırmaktadır. Daha çok ağır topraklarda yetiştirilen ahududu bitkilerinde görülmektedir.
• Verticillium solgunluğu etmeni Verticillium albo-atrum fungusudur. Patetes, domates, biber, patlıcan veya tütün yetiştirilen topraklar en az 3-4 yıl sonra kullanılmalıdır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki Verticillium türleri toprakta canlılıklarını 14 yıldan daha fazla sürdürmektedirler. Toprak solarizasyonuda Verticillium zararını önemli ölçüde azaltmaktadır.
I. VERİM
Ahududu yetiştiriciliği tekniğine uygun şekilde yapıldığında, tam verim çağındaki 1 dekar ahududu bahçesinden 1,5-2,0 ton meyve almak mümkündür.
J. HASAT VE AMBALAJ
Ahududu meyve türleri içerisinde meyvesi en hassas olanlardan biridir. Bu nedenle kısa zamanda bozulabilen ve hızlı tüketilmesi gereken bir meyvedir. Bu nedenle ahududu hasadı, ambalajı ve taşınmasında çok titiz davranmak gerekmektedir.
Toplamada gecikme, meyvenin yumuşaması normal rengini kaybederek daha koyu renk alması ile anlaşılır. Derin dondurma ve gıda sanayi için ahududu tipik rengini aldıktan sonra hasat edilmelidir.
Ahududu meyveleri saplarından kolayca ayrılmaya başladıktan sonra sabah erken saatlerde hasadı yapılmalıdır. Haftada 2-3 defa hasadı yapılmaktadır. Sıcak ve kuru havalarda daha sık hasat edilebilir. Ahududu hasadı için günün serin saatleri tercih edilmelidir. Genellikle sabah 8-10 arası en uygun saatlerdir. Hasat edilen meyveler en kısa zamanda serin, gölge bir yere taşınmalı, mümkünse hemen soğuk depoya konulmalıdır.
Gıda endüstri kuruluşlarına işlenmeye gönderilecek meyveler 0.5–1.0 kg’ lık kutulardan 3-5 kg’ lık küçük kasalara kadar daha büyük kaplara doğrudan toplanır. Bu kapların seçiminde alıcı fabrikanın talepleri göz önünde bulundurulmalıdır. Taze olarak pazarlanacak meyveler 100, 250 veya 500 g’ lık küçük plastik kaplara toplanır, bu kaplar ile büyük kasalara dizilerek bu şekilde nakliyeye hazır duruma gelmiş olur. Ambalaj kaplarının altı ezilen meyve suyunun akabilmesi için mutlaka delikli olmalıdır. Aksi halde alt taraftaki meyveler hemen çürürler. Hasat edilen bu meyveler en kısa zamanda serin bir yere alınmalıdır.
Ahududu meyvelerinin uzun süre taze olarak muhafazaları genel olarak düşünülemez. Ancak olağanüstü durumlarda –0.5 veya 0C’ de %85-90 oransal nem koşullarında 5-7 gün süreyle depolanabilir. Muhafazayı kısıtlayan en önemli faktör meyvelerin çürümeleridir. Bir işçi 1 saatte ortalama 4-6 kg ahududu meyvesi toplayabilir.
K. MEYVENİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ahududu meyveleri çok çeşitli şekillerde değerlendirilirler. İstenirse krema ile veya diğer meyveler ile birlikte hazırlanan meyve salatası şeklinde tüketilir. Derin dondurularak muhafazaya alınan meyveler uzun süre farklı değerlendirmeler için hazır tutulur. Ahududu meyveleri pasta endüstrisinin aranan meyvelerindendir.
Ayrıca meyveler kurutularak değişik şekillerde kullanılmak üzere (meyve çayı gibi) uzun süre saklanabilirler. Ahududu meyveleri meyve suyu, konsantre ve likör olarak da kullanılmaktadır. Reçel, marmelat, jöle ve şekerleme endüstrisinde, özellikle kendine özgü güzel kokuları nedeniyle meyve tozu ve meyve esansı imalatında da değerli bir hammaddedir. Son yıllarda hızla gelişen ve tüketimleri artan dondurma ve meyveli yoğurt üretiminde de yaygın olarak kullanılmaktadır.
(çilek, ahududu ve böğürtlen)
YETİŞTİRİCİLİĞİ
ORGANİK TARIM
1930’lardan başlayarak günümüze kadar bir çok ülkede farklı boyutlarda gelişim gösteren organik tarımın, 1980’lerde kazandığı ticari boyut ülkemize de yansımıştır. 1985-86 yıllarında ülkemizde başlayan organik tarım ürünleri üretimi o günden bu güne ihracata konu olmuştur. Mevcut tarımsal ihracatımıza ilave kapasite yaratmıştır.
Ülkemizde, dış pazarlarca talep edilen çeşitlerin, talep edilen miktarlarda üretilmesiyle başlayan organik tarım ürünleri üretimi, 2000’li yıllara gelindiğinde yeni bir boyut kazanmıştır. Organik tarım pazarlarına yeni ürünler sunulmaktadır. Bu amaçla, kuru incir, kuru üzüm ve kuru kayısı ile başlayan organik tarım ürünleri üretimi;
a-Bitkisel ürünler
b-İşlenmiş gıda ürünleri
c-Diğer tarım ve gıda ürünleri olarak sınıflandırabileceğimiz sektörel yelpazeye ulaşmıştır
Organik tarım, geleneksel tarıma oranla daha az dış tarımsal girdilerin kullanıldığı ve daha çok biyolojik uygulamaların yer aldığı alternatif bir sistemdir. Her ülke ve hatta her bölge, organik tarımı kendi koşullarına uygun olarak adapte etmektedir. Bununla birlikte, organik tarımın bir takım ilkelere dayandığı belirtilmektedir. Bu ilkeler aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.
• Doğa ile uyumlu şekilde üretim yapmak
• Çevre ve insanlara olan zararı en aza indirmek
• Toprak verimliliğini korumak
• Elden geldiğince işletmenin kendi girdilerini kullanmasını sağlamak
• Yenilenmesi güç olan kaynakların kullanımın düşük düzeye indirgemek.
Belirtilen ilkelere uygun şekilde üretim yapmada ana amaç, insanların doğanın üzerinde ve doğaya hükmedecek biçimde çalışmasını değil, aksine doğa ile beraber ve doğa ile uyum içinde görev yapmasını hedeflemektedir. Konuya bu yönden yaklaşıldığı zaman, organik tarımı endüstriyel amaçlı tarımdan veya geleneksel üretim yöntemlerinden aşağıda belirtilen özellikler açısından ayırt etmek gerekmektedir.
• Toprak işleme ve değerlendirme
• Gübreleme
• Sulama
• Ekim nöbeti
• Hastalık ve zararlılar ile mücadele
• Yabancı ot mücadelesi
• Taşıma ve depolama işlemleri
Organik tarımda hastalık ve zararlılar ile mücadele oldukça önemli konudur. Ancak; ekolojik tarımda bu mücadele uygulamalarını geleneksel tarımda olduğu gibi, başlı başına bir bölüm olarak dikkate almamalıdır. Organik tarımda kendi kendine tedavi prensibi geçerli olduğundan, kültür bitkilerinin sağlığını ve mukavemet gücünü teşvik eden ve ekosistemleri zararlı organizmaların aleyhine doğru değiştiren önlemler göz önüne alınmalıdır.
Geleneksel tarımda olduğu gibi, üretimde sağlıklı materyal kullanmak ve bu konuya gerektiği kadar özen göstermek organik tarımın da temel adımlarından birisidir (Erkan, S 1997).
Organik tarım kalkınmış ülkelerde belirli bir kapasiteye ulaşmıştır. Türkiye’de henüz oldukça küçük çapta olsa da kimi bölgelerde uygulanmaya başlanmış bir üretim biçimidir. Ülkemizdeki organik tarım halen dış firmaların koyduğu normlara göre yürütülmekte ve ürünlerin tamamı dışsatıma konu olmaktadır.
I- ORGANİK ÇİLEK YETİŞTİRİCİLİĞİ
GİRİŞ
Üzümsü meyveler içerisinde “çilek” (Fragaria sp.) dünyada geniş bir yayılma alanı bulan ve çeşitli şekillerde değerlendirilen bir meyvedir. Çilek, kolay çoğaltılabilmesi, kısa sürede meyveye yatması, diğer meyve bahçelerinde ara ziraatı bitkisi olarak yetiştirilmesi gibi yetiştiricilik açısından önemli avantajlara sahiptir. Bunun yanında özgün renk, tat ve aroması, zengin vitamin ve mineral madde bakımından da tüketici bakımından aranılan özelliklere sahiptir.
Çilek üretimi dünyada üzümsü meyveler içerisinde en önemli yeri tutmaktadır. İlkbaharda hiçbir meyvenin bulunmadığı bir zamanda olgunlaşması nedeniyle, tüketici tarafında aranılan bir meyvedir. Bu nedenle diğer meyveler pazara gelinceye kadar yüksek fiyatla alıcı bulabilmektedir.
Diğer bir çok meyve türünün henüz pazara sürülmediği aylarda pazarda bulunabilmesi, albenisi ve C vitamini içeriğinin oldukça yüksek oluşu, bu meyvenin son derece bilinçli hareket eden tüketicilere sahip ABD, Kanada, Japonya ve Avrupa pazarlarında çok tutulmasına ve yüksek fiyatlarla satılmasına neden olmuştur. Lezzetli, vitamin ve mineral maddece zengin, taze tüketimi yanında işlenerek ya da dondurularak kullanılan ve gün geçtikçe aranılan bir meyve olması nedeniyle son yıllarda geniş bir tüketiciye hitap eder olmuştur. Ara ziraat olarak yetiştiriciliği gibi, diğer ürünlerin sınırlı yetiştiği yamaç ve dağ köylerindeki arazide de yetiştirilebilmektedir. Değişik iklim ve toprak karakterleri yönünden ülkemiz çilek yetiştiriciliğinde önemli bir potansiyele sahiptir.
Çilek ülkemizde yakın bir geçmişe kadar sadece İstanbul, Bursa ve Karadeniz Ereğlisi yörelerinde yetiştirilirken günümüzde giderek yaygınlaşmaktadır. Trakya ve Marmara bölgelerinde Mayıs ayının ilk haftasında, Ege bölgesinde Nisan ortalarında ve güney bölgelerinde Mart ayında olgunlaşmaktadır. Bu devre, ziraatla uğraşan kesimin en fazla paraya ihtiyaç duyduğu bir zamandır. Diğer ürünler için toprak hazırlama, ekim, dikim, gübreleme vb gibi birçok kültürel işlemlere masraf yapmak gerekmektedir. Kârlı bir ziraat kolu olan çilek üretiminde bu mevsimde kazanılan para diğer tarım kolları için büyük destek sağlamaktadır
Çilek ara ziraatı olarak da yetiştirilebilmektedir. Yeni tesis edilen meyve bahçeleri arasında da çileklikler kurulabilir. İlk seneden itibaren meyve verebilmesi ve uzun vadeli yatırımlara ihtiyaç göstermemesi nedeniyle, yeni tesis edilen meyve bahçesi verime yatıncaya kadar çiftçiye yan bir gelir sağlamış ve bu nedenle de bahçenin maliyet girdilerini azaltmış olur.
Reçel, marmelat, meyve suyu, jöle, pasta, dondurma, meyveli yoğurt gibi çok çeşitli değerlendirme şekilleri ve derin dondurularak muhafaza edilebilmesi de gıda endüstrisi kuruluşları için önemli özellikleridir.
Türkiye’nin hemen hemen tüm bölgelerinde çilek yetiştirilmektedir. Ancak çilek üretiminin büyük bir kısmını Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinin üretimi oluşturmaktadır. 1999 yılı verilerine göre bu üç bölge içerisinde yer alan İçel, Bursa, İzmir ve Aydın illerinin toplam üretimi 114.063 ton olup bu miktar Türkiye toplam üretiminin % 88.4’ dür.
2001 yılı verilerine göre;Dünya çilek üretimi 3.175.464 ton’dur. Türkiye'nin ise 129.000 tonluk üretim ile dünya üretimindeki payı % 4.1'dır. Türkiye Avrupa Birliği ülkeleri içinde çilek üretimi bakımından İspanya ve İtalya’dan sonra 129.000 tonluk üretim ile önemli bir çilek üretim potansiyeline sahip bulunmaktadır
Çilek yetiştiriciliği açısından ülkemiz son derece uygun şartlara sahiptir. Doğal koşullarda bile değişik bölge ve yüksekliklerde açıkta 8 ay çilek yetiştirmek mümkündür. Basit önlemler ile alçak tünel, yüksek tünel ve malçlama gibi uygulamalarla bu periyodu uzatmak mümkün olmaktadır. Bu sayede üretim artışından turfanda olarak iç pazar yanında ihracat miktarında da artış imkanı sağlanmış olur.
Tüketicilerin son yıllarda organik tarımla üretimi yapılan ürünlere ilgisi artmıştır.
Buna bağlı olarak son yıllarda çileğin Organik Tarım yöntemleriyle üretimi hızla artmaktadır. Hiçbir katkı madde içermeksizin üretilen bu ürün grubu gelişmiş ülke pazarlarında geniş ölçüde alıcı bulmaktadır. Üretimi yapılan ürünün büyük bir kısmının ihraç edildiği görülmektedir. Dondurulmuş çilekte başlıca ihraç pazarımız olan Almanya, Belçika-Lüksemburg, Fransa ve İngiltere dışında İtalya da önemli bir pazar haline gelmiştir.
İGEME kayıtları 2002 yılı verilerine göre; ülkemizdeki organik tarım şartlarında 849 çiftçi, 579 ha’lık alanda 2280 ton çilek üretilmiştir. Bu üretimin 1433 tonu ihraç edilmekte, geri kalan 847 tonu ise iç piyasada tüketilmektedir
B. İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ
Çileğin büyümesine etki eden ekolojik faktörlerin başında iklim, mevki ve toprak gelmektedir. Bu faktörler çilek yetiştiriciliğinin yapılabilme sınırlarını belirleyebildiği gibi, değişik enlemlerde hangi yüksekliklere kadar çilek yetiştirilebileceğini tayin etmektedir. Bu ekolojik şartların aynı zamanda ürünün kalitesine de etkisi vardır.
İklim İstekleri
Çilek -10 °C’ ye kadar özel bir önlem almadan yetiştirilebilir. Daha soğuk bölgelerde bitkilerin saman, kuru yaprak vs gibi materyalle örtülerek dondan korunması gerekmektedir. İlkbaharın geç donları, Akdeniz Bölgesi ve benzeri yerlerde zararlı olabilmektedir. Çilekte çiçeklenme uzun bir döneme dağıldığı için, don ürünün tümüne zarar veremez. Bu nedenle çilek, yetiştiricilik riski en az olan meyve türlerinden biridir.
Çiçeklenme zamanı oransal nemin fazla olduğu ve yağışlı geçen bölgelerde hastalık sorunu artar. Özellikle meyvede çürüklük yapan Botrytis hastalığı büyük zararlanmalara neden olabilmektedir.
Bitkilerin üzeri saman vb ile örtülerek dondan korunduğunda çilek soğuk bölgelerde bile rahatça yetiştirilebilmektedir. Böylece soğuk Doğu Anadolu bölgesinden sıcak Akdeniz bölgesine kadar her yörede yetiştirilebilen hemen hemen tek meyve türü çilektir.
Toprak İstekleri
Çilekler saçak köklü bitkiler olup genel olarak derin, verimli, nem tutma kapasitesi yüksek, iyi drene edilmiş, kumlu-tınlı, milli ve süzek topraklarda daha iyi yetişmektedir. Ancak bu toprakların yanında, çok değişik tipli topraklarda da diğer ekolojik şartlar uygun olursa yetişebilmektedir. Kireç miktarı fazla olan topraklar, çilek yetiştiriciliği için tavsiye edilmemektedir. Bu gibi alanlarda çilek yetiştiriciliği yapılması durumunda, fazla kireç demir alımını engellediği için çilekte kloroz görülmektedir. Bu tip topraklarda kloroza dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır.
Birçok çilek çeşidi hafif, kumlu, çakıllı veya taşlı topraklarda, killi ağır veya ıslak topraklara nazaran daha iyi yetişmektedirler. Yeni açılmış tarlalar eskilerine oranla daha fazla tercih edilmelidir. Çünkü bunlar daha verimli olup aynı zamanda daha az yabancı ot mücadelesi ve daha az toprak işlemesi istemektedir.
Tipi ne olursa olsun, suyu en iyi drene eden süzek toprak olmalıdır. Toprak seçiminde hastalık ve nematod yönünden de temiz olmasına özen gösterilmesi gerekir. Çilek sökülen bir yere münavebe uygulanmadan tekrar dikim yapılmamalıdır. Diğer taraftan biber, patlıcan, patates ve domates gibi sebze yetiştirilen yerlerde, toprak en az 4-5 yıl dinlendirildikten sonra çilek yetiştiriciliği yapılmalıdır. Aksi takdirde hastalık ve zararlılar karlı bir üretim yapılmasını önler.
Kumlu topraklar genellikle biraz verimsiz olup üzerindeki bitkiler kuraklıktan çabuk zarar görebilmektedir. Hafif kumlu topraklar fazla miktarda su ve hümüse ihtiyaç gösterir. Toprak yorgunluğu hafif topraklarda daha çok görülmektedir. Çilek kültürü yapılan toprakların hümüsce zengin olması istenir. Çilek en iyi olarak hafif asit karakterli topraklarda yetişir. Optimum pH=5.7-6.0 arasındadır. Ancak yeterli organik madde bulunan ve pH=5.0-7.0 arasındaki topraklarda da yetiştiriciliği yapılabilmektedir.
C. ÇEŞİT SEÇİMİ
Diğer bütün meyve türlerinde olduğu gibi çilek yetiştiriciliğinde de bölge, iklim şartları ve üretim amacına (sofralık veya sanayilik) uygun çeşitlerin seçimi oldukça önemlidir. Çeşit seçerken;
• Çeşit bulunduğu bölgeye uygun,
• Verimli ve hastalıklara dayanıklı,
• Pazarın aradığı bir çeşit,
• Yola ve taşımaya dayanıklı,
• Bitkisi kuvvetli gelişen ve kloroza dayanıklı olmalıdır.
• Bu özellikler dışında yetiştirme amacına bağlı olarak; eğer seracılığa uygun çeşit seçimi düşünülüyorsa erkencilik, bazı bölgelerde ise son turfanda hasat bazen meyve iriliği önemli olabilmektedir.
• Çeşidi ve özelliği belli olmayan, kaynağı belli olmayan fideler ile bahçe kurulmamalıdır. Bu tip fidelerde çeşitler karıştığı için meyvenin pazar değeri, verim ve pazarlamada güçlüklerle karşılaşılır.
• Üretimine karar verilen çeşide ait fideler organik yetiştiricilikte kabul edilebilmesi için fide üretimi sırasında kullanılan ilaç ve gübrelerin organik kaynaklı olması gerekmektedir.
D. TOPRAK HAZIRLIĞI - DİKİM
Hem çilek meyvesi üretiminde ve hem de fide üretiminde toprak hazırlığına yaz-sonbahar döneminde başlanır.
Çilek dikilecek toprak kumsal ise 4-6 ton, normal topraklarda 3-4 ton yanmış çiftlik gübresi, toprak tahlilinden sonra da gerekli olan organik kaynaklı gübre verilmelidir. Gübrelemeden sonra, toprak işlenerek gübrenin toprağa karışması sağlanmalıdır. Yastıkların yüksek olması daha iyi drenajı sağlamaktadır. Toprak iyice işlendikten sonra dikim yastıkları aşağıdaki dikim aralıklarında hazırlanmalıdır.
Masura genişliği................... 60-70 cm
Masuralar arası.................... 30-40 cm
Masura yüksekliği................ 15- 20 cm
Bitkilerin dikim aralığı
Sıra üzeri............................ 30-35 cm
Sıra arası............................ 25-30 cm
Tüm çok yıllık meyve türlerinde kârlı bir verimliliğe ulaşmak için örtü bitkisinin ve yeşil gübrelemenin önemli rolü vardır. Çilek üretiminde yabancı ot problemi sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu problemi de dikim öncesi münavebe bitki uygulaması ile yabancı ot baskısını azaltmak, organik yetiştiricilikte zorunlu olmaktadır. Arpa ve baklagillerin ardı ardına ekilmesi ile birçok yabancı otun çıkışı engellenmekte ve uzun vadede toprağın verimliliğini ve toprak organik maddesini sağlamaktadır.
Örtü bitkileri ve münavebe uzun vadede hastalık ve zararlıları yok edilmesinde (veya baskı altına alınmasında) ve verimliliğin sağlanmasında önemli yararları vardır. Bitki atıklarından elde edilmiş kompost kullanımı da bu amaçlı alternatif tamamlayıcı olarak kullanılabilmektedir. Komposttun sadece yastıkların üzerine yayılması (karıklarda kullanılmadan) verimlilikte faydalı olacaktır. Bu amaçla 2.5-3.5 ton/da kompost yeterli olmaktadır.
E. MALÇLAMA
Çilek üretim alanının plastik, saman, kuru ot v.s. ile örtülmesine “malçlama” denir. Malçlama ile;
• Ot kontrolü,
• Sulama aralığının uzatılması,
• Meyvelerin temiz kalması,
• Meyvelerde daha az meyve çürüklüğü (Botrytis) görülür.
Organik çilek yetiştiriciliğinde saman malçlama malzemesi olarak kullanılmakta. Ancak saman ilk yıl olumlu etkisi yanında daha sonraki yıllarda sümüklü böcek, salyangoz ve diğer zararlılar için barınma yeri olabilmektedir. En pratik malçlama plastik malç veya örme plastik örtü tipleri ile yapılmaktadır.
Organik çilek yetiştiriciliğinde yabancı ot mücadelesi amacıyla siyah plastik tercih edilmektedir. Siyah plastik güneş ışınlarını engellediği için, yastıklar serin kalmakta, sulama aralığı uzamakta ve plastik altında kalan bitkiler daha yavaş gelişmektedir. Dikim yastıkları hazırlanırken elde mevcut plastiğin genişliği dikkate alınmalıdır. Kullanılacak plastik mutlaka güneş ışınlarına dayanıklı (UV katkılı) olmalıdır.
Ot kontrolü, erkencilik, sulama ve işgücü kullanımını azaltma, Botrytis (mavi küf) mantar enfeksiyonlarını önleme ve temiz ürün elde etme gibi faydalarından dolayı malçlama yapılmalıdır.
F. DİKİM ZAMANLARI
Yaz Dikimi
Yaz dikiminde Frigo fideler kullanılmaktadır. Frigo fide; fidelikten Aralık-Ocak aylarında sökülerek temizlenen fideler mantari hastalıklara etkili organik kaynaklı ilaçlama yapıldıktan sonra –2 C° de soğuk hava depolarında muhafaza edilmiş olan fidelerdir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak şekilde ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik organik kaynaklı fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikimi yapılır. Dikimden sonra mutlaka bolca can suyu verilmelidir. Daha sonraki günler fideler kontrol edilip derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikimi yapılan frigo fideler 15-20 gün süresince günde 3-4 defa yağmurlama sulama ile sulanmalıdır. Aksi halde yılın en sıcak günleri olmasından dolayı fidelerin tutma şansı azalmaktadır. Yaz dikiminde dikimden sonra açan çiçekler mutlaka koparılmalıdır. Bu dikim sisteminde dikim 30 x 35 cm aralık ve mesafelerde üçgen dikim yapılır. Dekara 6.000-7.000 adet fide kullanılmaktadır. Yetiştirme bölgesi ve bakım şartlarına bağlı olarak bu dikim sisteminde bir dekarlık alandan 5-7 ton ürün alınabilmektedir. Kış dikimine göre verim 2-3 kat fazladır. Bölgelere göre dikim tarihleri Çizelge 1’de verilmiştir.
Kış Dikimi
Kışları ılık geçen yerlerde (Akdeniz Bölgesi) Ekim-Kasım aylarında taze fide ile yapılan dikim şeklidir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak şekilde ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik organik kaynaklı fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikimi yapılır. Derin ve yüzlek dikimden kaçınılmalıdır. Dikimden sonra bolca can suyu verilmelidir. Fideler kontrol edilip derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikim 25 x 30 cm arlık ve mesafelerle üçgen şeklinde yapılır. Dekara 7.000-8.000 adet fide dikilir. Verim dekara birinci yıl 750-1000 kg dır. Ancak ikinci yıl 4-5 ton ürün alınabilir.
Sonbahar Dikimi
Fidelikten sökülen taze fidelerle Eylül-Ekim aylarında yapılan dikim şeklidir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak şekilde ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik organik kaynaklı fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikimi yapılır. Derin ve yüzlek dikimden kaçınılmalıdır. Dikimden sonra bolca can suyu verilmelidir. Fideler kontrol edilip derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikim 25 x 30 cm arlık ve mesafelerle üçgen şeklinde yapılır. Dekara 7.000-7.500 adet fide dikilir. Verim dekara birinci yıl 500-750 kg dır. Ancak ikinci yıl 3-4 ton ürün alınabilir.
Ülkemizde fide dikim zamanları bölgelere ve kullanılan fide niteliğine göre değişmektedir (Çizelge 1). Çilekte genelde sonbaharda yapılıyorsa da ülkemizde son yıllarda (özellikle Akdeniz bölgesinde) “frigo fide” kullanılarak yazın dikim yapılmaktadır.
Modern yetiştiricilikte, gerek erkencilik amaçlanan sera yetiştiriciliğinde, gerekse açıktaki yetiştiricilikte tek veya çift sıralı olarak masuraya dikim sistemi uygulanmaktadır. Açıktaki yetiştiricilikte ve masuralara dikimde son zamanlarda ülkemizde uygulanan masuralara dikimde tek sıralı dikimlerde 3.000-4.000, çift sıralı dikimlerde 5.000–7.000 (ülkemizde 5.200-10.000 adet) fide dikilmektedir. Küçük tünellerdeki çift sıralı dikimlerde 5.000-7.000, büyük tünellerdeki çift sıralı dikimlerde 6.500-10.000 adet fide dikilmektedir.
Çilek hasat dönemi açıkta veya örtü altında yetiştirilme durumuna ve bölgelere göre değişmektedir. Örtü altındaki yetiştiricilikte Kasım sonundan itibaren meyve alınmaya başlanılmakta ve 7-8 ay süreyle pazara çilek arz edilirken açıkta yetiştiricilikte bu süre Mart ortasında ilk ürün alınmaya başlanır ve süre 3-4 ay gibi daha kısa olmaktadır. Bölgeler açısından Akdeniz bölgesi en erkenci ve diğer illere göre hasat periyodu daha uzundur.
G. BAKIM
Uzun-gün çilek çeşitlerinde gelecek yılın meyve gözleri sonbahar aylarında oluşmaktadır. Çoğu çok yıllık meyve türlerinde ise meyve gözleri ya ilkbaharda yada erken yaz döneminde oluşmaktadır. İyi bir meyve gözü oluşumu için, beslenme bakımından gerekli besin madde ihtiyacını sonbahardaki meyve gözü oluşumu döneminde mutlaka verilmiş olması gerekmektedir. Diğer yandan bitkiler mutlaka gerekli soğuklama ihtiyacını almalıdır.
Gün-nötr çeşitlerde ise meyve gözü oluşumu bitkinin büyüme dönemi boyunca oluşmaktadır. Gün-nötr çeşitlerin bu özelliklerinden dolayı besin madde ihtiyaçları tüm büyüme ve gelişme dönemi boyunca verilmelidir.
Çilek çok yıllık bitki olmasına karşılık ekonomik ömrü ortalama 3 yıldır. Ancak ülkemizde bu süre aşılmaktadır. Aynı çilek bitkisinden 6-7 yıl ürün alınmaktadır. Bu durum verimliliği düşürmekte ve hastalık-zararlı etmenlerin çoğalmasına ve toprak yorgunluğuna neden olmaktadır.
Çilek yetiştiriciliğinde özellikle örtü altı yetiştiriciliğinde kış aylarında meyvelerde döllenme ve tozlanma noksanlığından dolayı şekilsiz meyve oluşumuna sıkça rastlanmaktadır. Bu sorun sera içerisine arı kovanı konularak çözümlenmektedir. Ancak son yıllarda bal arıları yerine, düşük sıcaklıklarda daha iyi çalışabilen Bombus arılarının kullanımı daha yararlı olmaktadır.
Kolların (Stolonların) Kesilmesi
Çilek yetiştiriciliğinde kol temizliği verim yönünden çok önemlidir. Kollar kesilmediği zaman verim çok düşmektedir. Bu nedenle kollar görülür görülmez temizlenmelidir
H. HASTALIK VE ZARARLILAR İLE MÜCADELE
Hastalıklar
Çilekte en yaygın olarak rastlanan kök hastalıkları Phytophtora fragaria (Kırmızı kök çürüklüğü), Phytophtora cactorum (Kahverengi çürüklük), Rhizoctonia solani (siyah kök çürüklüğü) dir. Kök hastalıkları topraktan bulaştığı için toprak solarize edilmelidir. Diğer taraftan bu tip hastalıklara dayanıklı çeşitler kullanılmalı, örtü altı yetiştiriciliğinde sık sık havalandırılma yapılmalıdır. Damla sulama sisteminin kullanılması hastalıklarla mücadelede önemli faktörlerdir.
Meyve hastalıkları içinde en yaygın olanı “Botrytis” (Meyve çürüklüğü) tir. Bu hastalığa karşı meyve tutumundan sonra birkaç kez organik kaynaklı mantari ilaçlar kullanılmalıdır. Bu hastalık örtü altı yetiştiriciliğinde çok görüldüğünden seraların havalandırılmasına büyük önem verilmelidir. Yaprak hastalıkları Mycosphaerella fragaria (yaprak leke hastalığı) en yaygın olanıdır. Bu hastalığa karşı organik kaynaklı mantari ilaçlar kullanılmalı ve örtü altı yetiştiriciliğinde seraların havalandırılmasına büyük önem verilmelidir.
Çilek yetiştiriciliğinde, yetiştirici yönünden mücadelesi en zor olan hastalık virüslerdir. Bunlarla mücadelede en iyi yöntem sağlıklı fide ile bahçe tesis etmektir.
Zararlılar
Çileklerde en çok görülen zararlılar kırmızı örümcek ve yaprak bitleridir. Bu zararlılarla mücadelede organik kaynaklı akarisitler kullanılmalıdır. Ayrıca zararlılara dayanıklı çeşitler tercih edilmelidir.
Çilek yetiştiriciliğinde nematodlarda önemli sorunlardandır. Bunlarla en iyi mücadele sağlıklı ve temiz fide kullanılması yanında, üç yıl sonra üretim alanının mutlaka değiştirilmesi, münavebe yapılması ve toprağın yaz aylarında işlenmesidir.
I. GÜBRELEME
Çilek üretiminde gübrenin önemi büyüktür. Birim alandan fazla ürün alındığı için topraktan çok miktarda besin kaldırır. Bol ve kaliteli ürün almak için çiftlik gübresi ve buna ilave olarak organik kaynaklı gübrelerin verilmesi gerekir.
Çilek yetiştiriciliğinde dekara 3-4 ton çiftlik gübresi verilmelidir. Çiftlik gübresinin verilme zamanı bölge şartlarına göre değişir. Genel olarak dikim öncesinde toprak hazırlığı sırasında (veya fide dikiminden bir ay önce) verilir.
J. DİKİM SONRASI BAKIM
• Yaz dikiminde, dikimden sonra sulama, kol temizliği, zararlı ve hastalıklarla mücadele, ot mücadelesi yapılmalıdır.
• Kış dikiminde yaz dikiminde olduğu gibi sulama kol temizliği, ilaç veya çapa ile yabancı ot mücadelesi, zararlı ve hastalıklarla mücadele yapılmalıdır.
• Çilek gübrelemesinde dikimden önce verilen potas ve fosfor yeterli olmaktadır. Bu nedenle yıllık gübrelemelerde sadece organik kaynaklı azotlu gübreler kullanılır.
• Hasattan sonra gübreleme, sulama, kol temizliği ve ot mücadelesine mutlak devam edilmelidir. Sulama düzenli olarak yapılmalıdır.
• Hasattan sonraki bakım işlemlerinin ihmali gelecek yılın verimini etkileyecektir.
K. HASAT VE AMBALAJ
• Çilek meyve türleri içerisinde meyvesi en hassas olanlardan biridir. Bu nedenle kısa zamanda bozulabilen ve hızlı tüketilmesi gereken bir meyvedir. Bu nedenle çileğin hasadı, ambalajı ve taşınmasında çok titiz davranmak gerekmektedir.
• Toplamada gecikme, meyvenin yumuşaması normal rengini kaybederek daha koyu renk alması ile anlaşılır.
• Uzak pazarlar için hasat meyvenin dörtte üçü kızardığı zaman yapılır. Derin dondurma ve gıda sanayi için çilekler tipik rengini aldıktan sonra hasat edilmelidir. Çilek hasadı için günün serin saatleri tercih edilmelidir. Genellikle sabah 8-10 arası en uygun saatlerdir. Hasat edilen meyveler en kısa zamanda serin, gölge bir yere taşınmalı, mümkünse hemen soğuk depoya konulmalıdır.
• Çilek zedelenmeye duyarlı olduğu için hasat ve sınıflandırma aynı anda yapılmalıdır. Çileklerin ambalajında yarım kilodan daha büyük ambalaj kabı kullanılmamalıdır. Ambalaj kaplarının altı ezilen meyve suyunun akabilmesi için mutlaka delikli olmalıdır. Aksi halde alt taraftaki meyveler hemen çürürler.
• Çilek 0 C ve % 90 - 95 nem olan depolama şartlarında 5-7 gün depolanabilmektedir.
II- ORGANİK BÖĞÜRTLEN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Organik yetiştiricilikte, sentetik gübre ve pestisitler yerine kültürel uygulamalar, tabi gübre ve biolojik kontrol yöntemleri kullanılmaktadır. Organik tarım, iyi bir uygulama ile çevre dostu ve daha sağlıklı ürünler bakımından önem kazanmaktadır. Çalışmalar göstermiştir ki organik tarım, üzümsü meyvelerde rahatlıkla uygulanabilecek bir üretim şeklidir.
Üzümsü meyve türlerinden Rubus cinsinin oldukça geniş sayıda alt cinsi vardır. Ancak en fazla ahududu (Rubus idaeobatus) ve böğürtlenin (Rubus eubatus) üretimi yapılmaktadır.
Gelişme şekli bakımında incelediğimiz zaman da çeşitler arasında bitkilerin büyüme ve gelişmesinin farklılık gösterdikleri görülmektedir. Bazı çeşitler yayvan gelişme gösterirken, bazı çeşitler ise dik gelişme göstermektedir. Yayvan gelişen çeşitlerde mutlak telli terbiye sistemi kullanılmalıdır. Diğer dik gelişen çeşitlerde telli terbiye sistemi kullanılmadan da yetiştiricilik yapılabilmektedir.
Böğürtlenlerde çiçeklenme genellikle Mayıs ayında başlayıp Ağustos ayına kadar devam etmektedir. Bu nedenle bitki üzerinde değişik olgunlaşma devrelerinde olan meyve salkımları birbirini takip ederler.
İnsan sağlığında önemli rolleri olan böğürtlende organik asitler, mineraller ve vitaminler bakımından çok zengin bir meyvedir. Böğürtlenlerde tozlanma arılar vasıtası ile olmaktadır. Siyah renkli meyveler birçok çeşitte yuvarlağımsı veya yuvarlak şekillidir. Olgunlaşma durumunda meyveler çanak yaprak ile birlikte toplanmaktadır. Ham meyvelerde meyve sapı krem beyaz renkte iken olgunlaşma durumunda ise gri, mavi ve kırmızımtrak renk almaktadır. Hasat zamanı meyve sapındaki bu renk değişimine bakarak belirlenebilmektedir. Meyve olgunlaşma tarihi bölgelere göre değişmekle birlikte Haziran sonu-Temmuz başında hasat başlamakta ve Eylül ayına kadar devam etmektedir.
Yapılan ıslah çalışmaları sonucunda dikensiz böğürtlen elde edilmiştir. Oldukça verimli ve güçlü büyüme özelliğine sahip olan bu çeşitlerin bitkileri 3-4 m boyunda dallar oluştururlar. Tüm toprak ve iklim şartlarına adapte olma özelliğine sahiptir. Düşük kış soğuklarına dayanıklı olmalarına rağmen geç donlardan zarar görmektedirler.
A. EKOLOJİK İSTEKLERİ
İklim
Böğürtlenler iklim faktörleri bakımından ahudutları kadar müşkülpesent değildir. Değişik iklim şartlarına daha kolay adapte olma özelliğindedir. Sıcaklık ve kuraklığa ahudutlarından daha fazla dayanıklıdırlar. Ancak kış ve ilkbahar donlarına karşı ahudutlarına göre daha az dayanırlar. Genelde sıcak mutedil iklim bölgelerinde daha iyi sonuç vermektedir. Şeftali yetiştirilen bölgelerde böğürtlen yetiştiriciliği rahatlıkla yapılmaktadır.
Böğürtlenlerin olgunlaşma döneminde kuru bir hava istenmez. Normalde soğuk geçen kış mevsiminde dallar genellikle donarak zarar görürler. Donan bu dallar yerine köklerden yeni sürgünler çıkar ancak o yılın ürününü almak mümkün olmamaktadır. Bu nedenle don tehlikesi olan bölgelerde mutlak dondan korunma tedbirleri alınmalıdır.
Toprak
Toprak olarak seçici değil ancak bitki, dinlenmiş, iyi drene olmuş, derin ve geçirgen toprak, yarı asit (pH 6 - 6.5), sert tabaka (pulluk tabanı) oluşmamış topraklar tercih edilmelidir. Bunun yanında toprağın yeterli besin maddece zengin olması verim ve kalite bakımından olumlu yönde etkilemektedir. Böğürtlenler ahududulara göre ağır topraklara ve hastalıklara daha toleranslılardır. Ancak ağır topraklarda organik madde ilavesi ve dikim yerlerini yüksek yastıklar şeklinde yapılması ile problemler en aza inecektir.
Standart temel gübreleme iyi yanmış organik kaynaklı çiftlik gübresi 4-5 t /da, Ancak gübrelemede toprağın verimliğine göre verilen bu miktarları değişiklik göstermektedir.
Böğürtlenler orta veya orta-küçük çalılardır ve özel bir toprak isteği göstermezler. Bununla beraber, böğürtlen yetiştiriciliği organik maddelerce zengin, derin, geçirgen, yarı asit, hafif veya orta bünyeli, su tutma kapasitesi yüksek topraklarda başarılı şekilde yapılır.
Sürekli toprak nemi sağlanmalıdır. Bu nedenle drenajı sağlanmış, ağır bünyeli topraklarda da uyum sağlamaktadır. Toprak reaksiyonu hafif asit veya nötr (pH = 6-7) olmalıdır. Toprak derinliği en az 1 metre olmalıdır. Toprak hazırlığında toprak 30-35 cm derinlikten işlenmesi yeterlidir.
Toprak işleme sırasında organik gübrelemenin beraber yapılmasında yarar vardır. Takip eden uygulama organik kaynaklı N, P, K gübrelemesidir. Bunun da sonbahar sonunda veya kış sonundan önce toprak analizi sonunda gerekli miktarlarda uygulanmalıdır.
B. ÇOĞALTMA METOTLARI
- Kök sürgünleri ile
- Uç daldırma ile
- Yaprak-göz çelikleri ile
- Kök çelikleri ile
Kök sürgünleri ile fidan üretimi
Böğürtlen bitkisinin kök boğazı ve kökte bulunan gözlerden her yıl yeni sürgünler çıkmaktadır. İlkbaharda topraktan çıkan sürgünler gelişme mevsimi boyunca büyürler. Geç sonbaharda yapraklarını döktükten sonra erken ilkbahara kadar bunlar köklü olarak sökülür ve fidan olarak kullanılırlar. Kışları sert geçen bölgelerde ilkbaharda söküm daha uygundur.
Kök sürgünleri ile fidan üretiminde sağlıklı ana bitkiler ile, gerekir ise sterilize edilmiş alanlarda damızlıklar kurulur. Bu damızlıklarda bakım en iyi şekilde yapılır. Meyve dalcıkları henüz çiçekte iken kesilir ve her 4-5 yılda bir, fidanlık yeri değiştirilmelidir.
Uç daldırma ile fidan üretimi
Dikensiz sürüngen böğürtlen tipleri sadece uç daldırması ile üretilmektedirler. Dikensizliğin devamı için sonbaharda sürgünün uç kısmının köklendirilmesi gerekir. Kökten çıkan sürgünler daima dikenli olmaktadır. Dikensiz türlerin çoğaltılmasında büyük dikkat gerekmektedir.
Yaprak– göz çelikleri ile fidan üretimi
Gerek dikine gerek yatık büyüyen böğürtlen tipleri ilkbaharda körpe, yapraklı sürgünlerden alınan yaprak–göz çeliklerinin yüksek nemde ve özellikle sisleme yöntemi altında köklendirilmeleriyle kolayca çoğaltılabilirler.
Kök çelikleri ile fidan üretimi
Böğürtlen bitkilerinin gövde çelikleri ile üretimi mümkün olmamakla beraber kök çelikleri ile fidan üretimi sağlanabilmektedir. Kök çelikleri sonbaharda yaprak dökümünden, ilkbaharda gözlerin sürmesine kadar geçen dinlenme döneminde alınırlar. 2 mm’ den 10 mm’ ye kadar değişen kalınlıklarda kök parçalarından yararlanılır.
Çelikler 5-10 cm boyunda hazırlanırlar. Kök parçalarının alınıp çelik yapılmaları ve dikilmelerine kadar, çok nemli ortamlarda tutulmaları ve kurumalarının önlenmesi gerekir. Kök çelikleri arazide 60-80 cm aralıklarla ve 3-5cm derinlikte açılan çizilere yanyana ve yatay olarak dizilir üstleri toprak ile kapatılır.
Çeliklerin dikildiği yer hafif bünyeli, organik ve ticari gübrelerle zenginleştirilmiş olmalıdır. Bu çelikler üzerindeki gözler ilkbaharda sürer ve yaz boyunca gelişerek sonbaharın sonlarında dikime hazır fidan haline gelirler.
C. ÇEŞİT SEÇİMİ
Daha kazançlı organik yetiştiricilik için çok iyi adapte olmuş ve özellikle yaygın hastalıklara genetik olarak dayanıklı çeşitlerin seçimine dikkat etmelidir.
• Çeşit bulunduğu iklim ve toprak özelliğine uygun,
• Verimli ve hastalıklara dayanıklı,
• Pazarın aradığı, yola ve taşımaya dayanıklı,
• Bitkisi kuvvetli gelişen,
• Meyveler taze olarak veya meyve işleyen bir kurulaşa pazarlanması durumlarında farklı çeşit gerektirmektedir.
• Çeşidi, özelliği ve kaynağı belli olmayan fidanlar ile bahçe kurulmamalıdır. Bu tip fidanlarla çeşitler karıştığı için meyvenin pazar değeri ve verim düşmekte, pazarlamada güçlüklerle karşılaşılmak tadır.
• Üretimine karar verilen çeşide ait fidanlar organik yetiştiricilikte kabul edilebilmesi için fidan üretimi sırasında kullanılan ilaç ve gübrelerin organik kaynaklı olması gerekmektedir.
D. BAHÇE TESİSİ
Yer Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Dikim yapılacak yer çevreden daha yüksek yerde seçilmelidir. Böylece su drenajı sağlanmış ve hastalık-zararlı yoğunluğu daha az olacaktır. Üretim yerindeki yeterli hava sirkülasyonu ile olabilecek kış zararlanmaları ve geç ilkbahar don zararını en aza indirecektir. Diğer yandan hakim rüzgar açık alanlarda (tepelerde) bitkilerde bitki dokularının kurumasına neden olabilir. Bu şekilde zararlanan bitkiler ise kış soğukları sürgünlerin ölümüne neden olmaktadır.
Daha önceden meyve üretimi yapılmış (şeftali, elma, üzüm, üzümsü meyve v.b.) yerler kök kanseri riski taşıdığı için tercih edilmemelidir. Aynı şekilde kısa zaman önce domates, patates, biber, patlıcan ve tütün gibi solanacia familyasına ait ürünlerden birisi ile yetiştiricilik yapılmış ise, verticillium solgunluğu riski artacağı için bu tip üretim alanları tercih edilmemelidir.
Yakınlardaki yabani böğürtlenler hastalık ve zararlıların kaynağını oluşturacağı için bu bitkilerin imha edilmesi gerekmektedir. Çalışmalar göstermiştir ki üzerinde zararlı bulunduran bu tip konukçu yabani bitki ve diğer bahçelerden 100 -120 m. uzakta kurulmalıdır.
Organik tarım yapılacak alanlarda ayrık otu gibi çok yıllık yabani otlar dikim öncesinde mutlaka kontrol altına alınmalı veya alternatif başka alanlar tercih edilmelidir. Çünkü bu tip çok yıllık otların yoğun olarak bulunduğu tarlalarda kimyasal ilaç (herbisit) kullanılmadan bu yabani otlardan kurtulmak zordur.
Toprak Hazırlığı ve Dikim
Bahçe kurulacak yerin iklim özellikleri, böğürtlen bitkilerinin yetiştiriciliğine uygun olmalıdır. Toprak analizi yaptırılarak gerektiğinde toprak bünyesi uygun hale getirilir. Bahçenin ilkbahar ve özellikle yaz aylarında sürekli sulanacağı düşünülerek, su kaynaklarına yakınlığı, sulama suyu temini durumuna göre sulama yöntem ve tesisine karar verilir.
Bahçede daha önceden herhangi bir kültür yapılamamışsa bahçe hazırlığına bir önceki yazdan başlanır. Toprak dikimden en az bir ay önce derin bir şekilde sürüm, gerekirse krizma yapılır. Toprak analizi yaptırılarak verilecek gübre miktarları belirlenir. Genel olarak topraklar organik maddece fakir olduklarından 3-5 ton çiftlik gübresi verilerek ikinci bir sürüm yapılır. Gübrelemeden sonra, toprak işlenerek gübrenin toprağa karışması sağlanmalıdır. Dikimden önce organik kaynaklı fosforlu ve potasyumlu gübrelerle bir taban gübrelemesi ve son bir sürüm yapmak daha iyi sonuçlar vermektedir. Toprak işlendikten sonra gerekiyorsa toprak fümigasyonu yapılmalıdır.
Dikim
Dikim yapılacak fidanlar kuvvetli, kökler iyi gelişmiş, hastalıksız olmalıdır. Dikim zamanına kadar serin ve nemli ortamlarda saklanmalıdır. Hemen dikilmeyecek ise hendeklenmelidir. Gözler canlı ve dolgun olmalıdır. Fidanlar dikim yerine çamurlu su dolu kovalarda veya ıslak telisler içerisinde taşınmalıdır. Kapalı, bulutlu, rüzgarsız günler dikim için en uygun günlerdir. Dikilecek böğürtlen fidanlarında önce kök tuvaleti yapılır. Yaralı, kuru ve çok uzun kökler kesilir. Dikimin hemen ardından fidanlara can suyu verilir. Dikimi yapılan fidanın tepesi 20-30 cm’ den kesilir
Böğürtlenlerde kışları soğuk geçen bölgelerde erken ilkbaharda yapılan dikimler en iyi sonucu vermektedir. Kışları ılık geçen bölgelerde ise geç sonbahar ve kış aylarında yapılan dikimler iyi sonuç vermektedir.
Dikim mesafeleri tür, ve çeşitler büyüme gücü ve şekline, dikim yöntemlerine, terbiye şekillerine, toprak verimliliğine ve toprak işleme şekline göre çok farklılık göstermektedir. Dik büyüyen böğürtlenler için “sıra arası x sıra üzeri” mesafeleri 1.50 x 0.50 m, yatık büyüyenler için ise 3.00 x 3.50 m bırakılmaktadır. Genel olarak ortalama “2.50 x 1.50 m” kullanılmaktadır.
Ticari amaçlı dikim aralıkları sıra arası 3 m, sıra üzeri 1.0 -1.5 m tavsiye edilmektedir. Tek sıra tel sistemi kullanılmaktadır. Dallar tellere 70, 130 ve 180 cm yüksekliklerde tel ile bağlanır
Malçlama
Yapılan çalışmalar göstermiştir ki böğürtlen ve ahududularda malçlama yapılmasıyla toprak nemi ve sıcaklığını korumakta, yabancı ot kontrolü ve verimde olumlu etkileri olmaktadır. Malç malzemesi olarak plastik, dokunmuş plastik, sap ve saman kullanılabilmektedir. Dokunmuş plastik gibi yer örtü malzemeleri uzun dönemde yabancı ot kontrolünde kullanılabilmektedir.
Ancak phytophthora’ya (kök çürüklüğü) hassas bazı çeşitlerde plastik malç uygulaması ile bu hastalığın daha da arttığı görülmektedir. Bu gibi durumlarda samanla malçlama önerilmektedir.
E. BUDAMA
Diğer önemli uygulamada budama işlemidir. Kış budamasında kuruyan dallar kesildiği gibi gelişme döneminin daha sonraki yıllarında budama yapılmaktadır. 3. yıl içersinde yeşil budama yapılmaktadır. Haziran ayı içerisinde ince zayıf dallar kesilerek her taç da 4-5 ana dalın büyümesi sağlanır.
Kış budamasında gelişmesi en iyi olan 4-5 yeni dal seçilerek diğerleri budamayla çıkarılır. Aynı zamanda ana dallar 190-195 cm yükseklikte bırakılır. Yan dalların ilk 40-45 cm’ leri kesilerek diğerleri 20-30 cm kısaltılır.
F. DİKİM SONRASI BAKIM
Dikimden sonra toprak 15-20 cm derinlikte işlenmeli. Sıralar arası çapalanarak kesekler kırılmalıdır. Yabancı ot mücadelesi, hastalık ve zararlılar ile mücadele yapılmalıdır.
Meyvenin olgunlaşma döneminde güneşli ve rüzgarlı günleri tercih eder. Yağmurlu mevsimlerde Botrytis daha hızlı bir gelişme gösterir. Bu da çiçeklenmeden önce ve sonra organik kaynaklı fungisit uygulamasıyla önlenebilmektedir.
G.GÜBRELEME
Dikim öncesinde yapılacak toprak tahliline göre önerilen gübreler doğrultusunda gerekli gübreleme yapılmalıdır. Üzümsü meyvelerde 4.5-7.5 gibi oldukça geniş pH aralığına dayanım gösterirler. Ancak optimum pH 6.0-6.5 tır. Bu gibi optimum değerlerden farklı toprak tiplerinde kireç veya diğer toprağın yapısını düzenleyiciler kullanılmalıdır. Yıl içerisinde pH oranına göre uygun düzenleyicilerden kullanılmalıdır. Ancak analiz yapılmaması durumunda yıllık gübre ihtiyaçları;
4 -10 kg/da saf azot karşılığı organik kaynaklı azotlu gübre,
5 –7 kg/da saf fosfor karşılığı organik kaynaklı fosforlu gübre,
8 -12 kg/da saf potasyum karşılığı organik kaynaklı potasyumlu gübre verilir.
Tam verim çağındaki bahçelerde bu miktarlar ilk dikim yıllarında 1/3’ ü, ikinci yılda ½’ si olarak verilmelidir.
Organik kaynaklı azotlu gübreler böğürtlen bitkilerine erken ilkbaharda ve meyve gelişimi sırasında olmak üzere iki defada verilir. Azotlu gübreler sulama veya yağış öncesi, bitkilerin kök bölgelerine serpilerek verilmelidir.
Fosforlu ve potasyumlu gübreler gerektiğinde yılda veya iki yılda bir uygulanır. Uygulama sonbahar kış aylarında, organik kaynaklı fosforlu ve potasyumlu gübreler bitkilerin kök bölgeleri hizalarına toprağa 20-30 cm derinliğe gömülerek uygulanır.
Aşırı fosfat uygulamalarından kaçınmalı. Toprakta fosfor seviyesinin yüksek olması üzümsü meyvelerde çinko yetersizliğini etkilemektedir. Kümes hayvanları atığı kullanan üreticilerin bu gübrenin fosfat bakımından zengin olduğunu göz önünde bulundurulmalıdır.
Üzümsü meyveler tuza en hassas bitkiler grubunda yer almaktadır. Potasyum klorit tuzun doğal kaynağıdır. Bu nedenle potasyum klorit dikim öncesi veya bakım sırasındada gübrelemede kullanılmamalıdır. Diğer yandan örtü bitkileri veya malç kullanılıyorsa yıllık ek gübre uygulaması olarak özellikle azot uygulamalarından iyi sonuç alınmaktadır.
Organik tarım üretimde gübrelemede çiftlik gübresi, kompost, hayvan ürünleri, sebze veya tohum küspesi kullanmaktadır.
H. SULAMA
Böğürtlen meyvesinde iyi verim alabilmek için sulama önemli faktörlerden birisidir. Sürekli toprak nemi isteğinde olan böğürtlen bitkileri için sulama önemli bir konudur. Yağışların yetersiz olduğu dönemlerde sulama zorunlu olarak yapılmalıdır. Özellikle hasat zamanında daha fazla sulama gerekir.
Az geçirimli topraklarda fazla su birikimi köklerde hastalıklara ve ölümlere sebep olur. Aşırı sulama susuzluk kadar zararlı olabilir.
Sulama; karık, yağmurlama veya damla sulama şeklinde yapılır. Ancak hasat döneminde yağmurlama sulama yönteminden kaçınılmalıdır.
I. HASTALIK VE ZARARLILAR İLE MÜCADELE
Hastalık ve zararlılarda ilk şart korunma önlemlerinin alınmasıdır. Hastalıkların kontrol altına alınabilmesi için temel olarak enfekte olmuş bitki veya bitki parçalarının imhası ve yabancı ot mücadelesinin titizlikle yapılması gerekmektedir. Diğer yandan aşağıdaki konularda dikkat edilmesi de hastalık ve zararlılar ile mücadeleyi kolaylaştıracaktır. Bunlar;
• Yurt dışından veya bölge dışından getirilen fidanlar sertifikalı olmalı, sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
• Dikilecek yer hastalık ve zararlılardan arındırılmış olmalıdır, gerekirse ilaçlamalı, sterilize edilmelidir.
• Bölgede yaygın bir hastalık veya zararlı varsa buna dayanıklı çeşitler seçilmelidir.
• Fidanlıklarda her türlü karantina tedbirleri alınmalı, fidanlık yeri birkaç yılda bir değiştirilmeli, fidanların sürekli sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
• Bahçe yeri seçiminde dikim sistemi ve budama işlemlerinde bitkilerin havalanma ve güneşlenmeleri dikkate alınmalıdır.
• Böğürtlen bitkilerinin toprak işleme, sulama, budama, gübreleme gibi bakım işlemleri zamanında ve tekniğine uygun olarak yapılmalı, bitkilerin kuvvetli gelişmeleri sağlanmalıdır. Hastalık ve zararlı riski olduğunda budama artıkları bahçeden uzaklaştırılmalı ve yok edilmelidir.
• Kimyasal mücadele son çare olarak yapılmalı, doğru ilaç, doğru zamanda, gerekli dozda ve tekniğine uygun olarak uygulanmalıdır. Bunun için mutlaka tarımsal kuruluşlardan bilgi alınmalı ve tavsiyelere titizlikle uyulmalıdır.
• Bölgede virüs hastalıkları görülmüşse bunların taşınma yolları öğrenilerek gerekli önlemler alınmalı, bahçede bitkiler kontrol edilerek virus hastalıkları semptomu gösteren bitkiler varsa bunlar derhal imha edilmelidir.
• Organik madde, kalsiyum ve azotun amonyum formu bakımından zengin topraklarda doğal olarak phytophthora etmeni baskı altında tutulmaktadır.
• Yine yapılan çalışmalarda toprağın kalsiyum sülfat ile takviye edilmesi kırmızı ahududularında uygulamalarının phytophthora zararını azalttığı tespit edilmiştir. Dikim yerlerinin yüksek yastık olarak hazırlanması da faydalı olmaktadır.
J. VERİM
Böğürtlen yetiştiriciliği tekniğine uygun şekilde yapıldığında, ekonomik ömür 12-13 yıl olup, tam verim çağındaki 1 dekar böğürtlen bahçesinden 2.0-2.5 ton meyve almak mümkündür.
K. HASAT VE AMBALAJ
Böğürtlen meyve türleri içerisinde meyvesi en hassas olanlardan biridir. Bu nedenle kısa zamanda bozulabilen ve hızlı tüketilmesi gereken bir meyvedir. Bu nedenle böğürtlen hasadı, ambalajı ve taşınmasında çok titiz davranmak gerekmektedir.
Toplamada gecikme, meyvenin yumuşaması normal rengini kaybederek daha koyu renk alması ile anlaşılır. Derin dondurma ve gıda sanayi için böğürtlen tipik rengini aldıktan sonra hasat edilmelidir.
Böğürtlen meyveleri hasat olumuna geldikten sonra sabah erken saatlerde hasadı yapılmalıdır. Haftada 2-3 defa hasadı yapılmaktadır. Sıcak ve kuru havalarda daha sık hasat edilebilir. Böğürtlen hasadı için günün serin saatleri tercih edilmelidir. Genellikle sabah 8-10 arası en uygun saatlerdir. Hasat edilen meyveler en kısa zamanda serin, gölge bir yere taşınmalı, mümkünse hemen soğuk depoya konulmalıdır.
Gıda endüstri kuruluşlarına işlenmeye gönderilecek meyveler 0.5–1.0 kg’lık kutulardan 3-5 kg’lık küçük kasalara kadar daha büyük kaplara doğrudan toplanır. Bu kapların seçiminde alıcı fabrikanın talepleri göz önünde bulundurulmalıdır. Taze olarak pazarlanacak meyveler 100, 250 veya 500 g’lık küçük plastik kaplara toplanır, bu kaplar ile büyük kasalara dizilerek bu şekilde nakliyeye hazır duruma gelmiş olur. Ambalaj kaplarının altı ezilen meyve suyunun akabilmesi için mutlaka delikli olmalıdır. Aksi halde alt taraftaki meyveler hemen çürürler. Hasat edilen bu meyveler en kısa zamanda serin bir yere alınmalıdır.
Böğürtlen meyvelerinin uzun süre taze olarak muhafazaları genel olarak düşünülemez. Ancak olağanüstü durumlarda –0.5°C veya 0°C’de %85-90 oransal nem koşullarında 5-7 gün süreyle depolanabilir. Muhafazayı kısıtlayan en önemli faktör meyvelerin çürümeleridir.
L. MEYVENİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Böğürtlen meyveleri çok çeşitli şekillerde değerlendirilirler. İstenirse krema ile veya diğer meyveler ile birlikte hazırlanan meyve salatası şeklinde tüketilir. Derin dondurularak muhafazaya alınan meyveler uzun süre farklı değerlendirmeler için hazır tutulur. Böğürtlen meyveleri pasta endüstrisinin aranan meyvelerindendir.
Ayrıca meyveler kurutularak değişik şekillerde kullanılmak üzere (meyve çayı gibi) uzun süre saklanabilirler. Böğürtlen meyveleri meyve suyu, konsantre ve likör olarakta kullanılmaktadır. Reçel, marmelat, jöle ve şekerleme endüstrisinde, özellikle kendine özgü güzel kokuları nedeniyle değerli bir hammaddedir.
Son yıllarda hızla gelişen ve tüketimleri artan dondurma ve meyveli yoğurt üretiminde de yaygın olarak kullanılmaktadır.
III. ORGANİK AHUDUDU YETİŞTİRİCİLİĞİ
Bitkileri Türkiye’nin kuzeyinde batıdan doğuya uzanan bir kuşak boyunca, genellikle 1000 m ve daha fazla yükseklerde, hava oransal nemi fazla olan yerlerde doğal olarak bulunurlar. Bu yörelerde bulunan halk tarafından çeşitli isimler altında (ağaç çileği, ayı üzümü, more, mudimak, kavuklu çilek, kırmızı böğürtlen v.b.) tanınırlar.
Ahududu bahçelerinde ilkbahar ve yaz aylarında aynı anda iki farklı sürgün, sonbahar ve kış aylarında ise sadece gelecek yıl meyve verecek sürgünler görülür.
Son yıllarda Ülkemizde “derin dondurma” tekniklerinin geliştirilmesiyle, yurt dışına ihraç edilen dondurulmuş ürünler içinde ahududu önemli bir paya sahiptir.
Bu nedenle ahududu soğuk depo işletmeleri tarafından aranılan bir ürün olmuştur. Yüksek fiyatla alıcı bulmaktadır
A. EKOLOJİK İSTEKLERİ
İklim
Ahududu genelde bol güneşli, rüzgardan korunmuş, yeterli toprak rutubeti olan yerler ahudutları için en uygun alanları oluştururlar. Ahududu genel olarak soğuk, ılıman iklim bölgelerinin bitkileridir. Ancak bazı çeşitleri sıcak ılıman iklim bölgelerine adapte olabilmektedirler. Kış aylarında şiddetli donlara (-20C, -25C’ye kadar) oldukça dayanıklıdır. Meyve olgunluk dönemi Haziran–Ağustos aylarında gerçekleşmektedir.
Ahududu yetiştiriciliğinde hava oransal neminin genellikle yüksek olması istenir. Kışları çok ılık, yazları çok sıcak ve kurak olan bölgelerde ahududu yetiştiriciliği yapılmamalıdır. Yüksek oranda hava nemine karşılık bahçenin iyi havalanması, hava akımının sağlanması da gerekmektedir.
İlkbahar aylarında uzun süren sis olayları da tozlanma ve döllenme üzerinde olumsuz yönde etkileri olmaktadır. Bu gibi durumlarda şekilsiz meyve, eksik meyve tutumu, kalitesiz meyve ve verim az olur.
Ahududu yetiştiriciliğinde güneşlenmenin de büyük önemi vardır. Yeterli güneşlenme, daha iyi bir sürgün gelişimi sağlar, sürgünlerin pişkinleşmesini ve kışa daha kuvvetli girmelerine yardımcı olur. Böylece sürgünlerin şiddetli donlara dayanıklılıkları artar. İyi bir güneşlenme meyve kalitesini ve verimliliğini de artırır. Gölgede yetişen ahududu sürgünleri uzun boylu ancak cılız, boğum araları uzun, donlara ve hastalıklara hassas olurlar.
Toprak
Ahududular orta veya orta-küçük çalılardır ve özel bir toprak isteği göstermezler. Bununla beraber, ahududu yetiştiriciliği organik maddelerce zengin, derin, geçirgen, yarı asit, hafif veya orta bünyeli, su tutma kapasitesi yüksek topraklarda başarılı şekilde yapılır.
Sürekli toprak nemi sağlanmalıdır. Bu nedenle drenajı sağlanmış, ağır bünyeli topraklarda da uyum sağlamaktadır. Toprak reaksiyonu hafif asit veya nötr (pH = 6-7) olmalıdır. Toprak derinliği en az 1 metre olmalıdır. Toprak hazırlığında toprak 30-35 cm derinlikten işlenmesi yeterlidir.
Toprak işleme sırasında organik gübrelemenin beraber yapılmasında yarar vardır.Takip eden uygulama organik kaynaklı N, P, K gübrelemesidir. Bunun da sonbahar sonunda veya kış sonundan önce toprak analizi sonunda gerekli miktarlarda uygulanmalıdır.
B. ÇEŞİT SEÇİMİ
Kırmızı ahududuları iki tiptir bunlar; a- Yaz ürünü verenler: bunlar tipik iki yıllık hayat dönemli bitkilerdir. İkinci yılda meyveleri haziran ayı sonunda olgunlaşmaya başlar ve ağustos ayına kadar devam eder. Sürgünler meyveden sonra kuruyarak ölürler. b- İlk sürgünleriyle ürün veren tipler: bu tip özellikli çeşitler ilk yılında ürün vermeye başlar. Bu tip ahududuları devamlı meyve veren ahududular olarak adlandırılırlar. Ahududularında çeşit seçerken;
• Çeşit bulunduğu iklim ve toprak özelliğine uygun,
• Verimli ve hastalıklara dayanıklı,
• Pazarın aradığı bir çeşit,
• Yola ve taşımaya dayanıklı,
• Bitkisi kuvvetli gelişen,
• Ayrıca meyveler taze olarak veya meyve işleyen bir kurulaşa pazarlanması durumlarında farklı çeşit gerektirmektedir.
• Üretimine karar verilen çeşide ait fidanlar organik yetiştiricilikte kabul edilebilmesi için fidan üretimi sırasında kullanılan ilaç ve gübrelerin organik kaynaklı olması gerekmektedir.
• Çeşidi, özelliği ve kaynağı belli olmayan fidanlar ile bahçe kurulmamalıdır. Bu tip fidanlarla çeşitler karıştığı için meyvenin pazar değeri ve verim düşmekte, pazarlamada güçlüklerle karşılaşılmaktadır.
C. ÇOĞALTMA METODLARI
Diğer meyve türlerinde olduğu gibi ahududuları aşılama tekniği uygulanmamaktadır. Ahududu gövde çelikleri çok farklı uygulamalara rağmen köklenmemektedir. Çelikle çoğaltma ile de ahududu fidanı üretilememektedir. Ayrıca ahududu tohumları ile üretim, hem tohumlar zor çimlenmekte, hem de tohumlardan çıkan bitkiler ana bitkiye benzememektedir.
Ahududu fidanı üretimi;
1 - Kök sürgünleriyle
2 - Kök çelikleriyle
Kök sürgünleri ile fidan üretimi
Ahududu bitkisinin kök boğazı ve kökte bulunan gözlerden her yıl yeni sürgünler çıkmaktadır. İlkbaharda topraktan çıkan sürgünler gelişme mevsimi boyunca büyürler. Geç sonbaharda yapraklarını döktükten sonra erken ilkbahara kadar bunlar köklü olarak sökülür ve fidan olarak kullanılırlar. Kışları sert geçen bölgelerde ilkbaharda söküm daha uygundur.
Kök sürgünleri ile fidan üretiminde sağlıklı ana bitkiler ile, gerekir ise sterilize edilmiş alanlarda damızlıklar kurulur. Bu damızlıklarda bakım en iyi şekilde yapılır. Meyve dalcıkları henüz çiçekte iken kesilir ve her 4-5 yılda bir, fidanlık yeri değiştirilmelidir.
Kök çelikleri ile fidan üretimi
Ahududu bitkilerinin gövde çelikleri ile üretimi mümkün olmamakla beraber kök çelikleri ile fidan üretimi sağlanabilmektedir. Kök çelikleri sonbaharda yaprak dökümünden, ilkbaharda gözlerin sürmesine kadar geçen dinlenme döneminde alınırlar. 2 mm’ den 10 mm’ ye kadar değişen kalınlıklarda kök parçalarından yararlanılır.
Çelikler 5-10 cm boyunda hazırlanırlar. Kök parçalarının alınıp çelik yapılmaları ve dikilmelerine kadar, çok nemli ortamlarda tutulmaları ve kurumalarının önlenmesi gerekir. Kök çelikleri arazide 60-80 cm aralıklarla ve 3-5cm derinlikte açılan çizilere yanyana ve yatay olarak dizilir üstleri toprak ile kapatılır.
Çeliklerin dikildiği yer hafif bünyeli, organik ve ticari gübrelerle zenginleştirilmiş olmalıdır. Bu çelikler üzerindeki gözler ilkbaharda sürer ve yaz boyunca gelişerek sonbaharın sonlarında dikime hazır fidan haline gelirler.
D. BAHÇE TESİSİ VE DİKİM
Yer Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Böğürtlende olduğu gibi dikim yapılacak yer çevreden daha yüksek yerde seçilmelidir. Böylece su drenajı sağlanmış ve hastalık-zararlı yoğunluğu daha az olacaktır. Üretim yerindeki yeterli hava sirkülasyonu ile olabilecek kış zararlanmaları ve geç ilkbahar don zararını en aza indirecektir. Diğer yandan hakim rüzgar açık alanlarda (tepelerde) bitkilerde bitki dokularının kurumasına neden olabilir. Bu şekilde zararlanan bitkiler ise kış soğukları sürgünlerin ölümüne neden olmaktadır.
Daha önceden meyve üretimi yapılmış (şeftali, elma, üzüm, üzümsü meyve v.b.) yerler kök kanseri riski taşıdığı için tercih edilmemelidir. Aynı şekilde kısa zaman önce domates, patates, biber, patlıcan ve tütün gibi solanacia familyasına ait ürünlerden birisi ile yetiştiricilik yapılmış ise, verticillium solgunluğu riski artacağı için bu tip üretim alanları tercih edilmemelidir.
Yakınlardaki yabani böğürtlenler hastalık ve zararlıların kaynağını oluşturacağı için bu bitkilerin imha edilmesi gerekmektedir. Çalışmalar göstermiştir ki üzerinde zararlı bulunduran bu tip konukçu yabani bitki ve diğer bahçelerden 100 -120 m. uzakta kurulmalıdır.
Organik tarım yapılacak alanlarda ayrık otu gibi çok yıllık yabani otlar dikim öncesinde mutlaka kontrol altına alınmalı veya alternatif başka alanlar tercih edilmelidir. Çünkü bu tip çok yıllık otların yoğun olarak bulunduğu tarlalarda kimyasal ilaç (herbisit) kullanılmadan bu yabani otlardan kurtulmak zordur.
Toprak Hazırlığı
Bahçe kurulacak yerin iklim özellikleri, ahududu bitkilerinin yetiştiriciliğine uygun olmalıdır. Toprak analizi yaptırılarak gerektiğinde toprak bünyesi uygun hale getirilir. Bahçenin ilkbahar ve özellikle yaz aylarında sürekli sulanacağı düşünülerek, su kaynaklarına yakınlığı, sulama suyu temini durumuna göre sulama yöntem ve tesisine karar verilir.
Bahçe toprağının hazırlığına yaz aylarından başlanır. Derin bir sürüm, gerekirse krizma yapılır. Toprak analizi yaptırılarak verilecek gübre miktarları belirlenir. Genel olarak topraklar organik maddece fakir olduklarından 3-5 ton çiftlik gübresi verilerek ikinci bir sürüm yapılır. Gübrelemeden sonra, toprak işlenerek gübrenin toprağa karışması sağlanmalıdır. Toprak işlendikten sonra gerekiyorsa toprak fümigasyonu yapılmalıdır.
Dikim
Ahududu bahçesi kışları çok sert olmayan bölgelerde geç sonbahar ve kış aylarında tesis edilir. Bu uygulamayla fidanların ilkbahar gelişme dönemine daha kuvvetli ve hazırlıklı girmesini sağlar. Ancak kış aylarında şiddetli don olayları görülen bölgelerde erken ilkbahar dikimi daha uygundur. İlkbahar dikimlerinde de fazla gecikilmemesi gerekmektedir.
Ahududu fidanları bahçeye, kökleri ot, saman, perlit, torf gibi malzemeler ile nemliliğini koruyarak getirilmelidir. Bahçenin bir kenarına hendek açılır ve sıralanarak dikime kadar burada tutulurlar.
Ahududu bahçelerindeki sıra aralıkları 2-2.5 m olmalıdır. Sıra üzeri aralıkları 0.4 -1.0 m aralıklarla dikim yapıldığında maksimum verime daha kısa sürede ulaşılır. Dikilecek ahududu fidanlarında önce kök tuvaleti yapılır. Yaralı, kuru ve çok uzun kökler kesilir.
Daha sonra, önceden hazırlanmış ve toprak gübre karışımı doldurulmuş çukurdan yaklaşık 20-30 cm derinliğe kadar toprak alınır. Dikim derinliği fidanın kök boğumunun tamamı toprak içinde kalacak şekilde ayarlanarak fidan bu şekilde hazırlanan çukura dikimi yapıldıktan sonra, fidanın dip kısmına konan toprak ayak ile sıkıştırılır.
Dikimin hemen ardından fidanlara can suyu verilir. Dikimi yapılan fidanın tepesi 20-30 cm’ den kesilir. Bu durumda ilk meyveler kök bölgesinden çıkacak sürgünlerden ertesi yılın yaz aylarında alınır. Ancak fidanın tepesi 40-60 cm’ den kesilir ise aynı yılın yaz aylarında meyveler alınır.
Malçlama
Yapılan çalışmalar göstermiştir ki böğürtlen ve ahududularda malçlama yapılmasıyla toprak nemi ve sıcaklığını korumakta, yabancı ot kontrolü ve verimde olumlu etkileri olmaktadır. Malç malzemesi olarak plastik, dokunmuş plastik, sap ve saman kullanılabilmektedir. Dokunmuş plastik gibi yer örtü malzemeleri uzun dönemde yabancı ot kontrolünde kullanılabilmektedir.
Ancak phytophthora’ya (kök çürüklüğü) hassas bazı çeşitlerde plastik malç uygulaması ile bu hastalığın daha da arttığı görülmektedir. Bu gibi durumlarda samanla malçlama önerilmektedir.
E. BUDAMA
Dikim budaması
Dikimden hemen sonra fidanlar 20-30 cm yüksekliğinde kesilirler. İlkbaharda 2-3 veya 4 adet kuvvetli gelişen dip sürgünler bırakılır diğerleri dipten çıkarılır. Ayıklama yaparken bırakılan dallar arasında en az 20-25 cm kadar mesafe bırakılmalıdır.
Kış budaması
Ahudutları taç kısımları ile 2 yıllık toprakaltı kök kısımları ile çok yıllık bir bitkidir. Bırakılan çubuklar birinci yıl olgunlaşır, ikinci yıl meyve verdikten sonra kururlar. Bu dallar hasattan sonra veya sonbaharda toprak yüzeyine yakın bir yerden kesilip tellerden temizlenmelidir. Kök dibinden çıkan yeni sürgünlerden ertesi yıl için her kümede en kuvvetli gelişen 3-4 yeni sürgün bırakılır diğerleri yine temizlenirler. Kış budaması için en uygun zaman sonbahar veya ilkbahar başıdır.
Devamlı meyve veren çeşitlerde sonbahar ürünü gelişme göstermektedir ki bu da Eylül’ den ilk donlara kadar devam etmektedir. Bu nedenle budama işlemi oldukça basittir, çünkü bitkinin tüm toprak üstü kısmı yaklaşan kışa doğru kesilerek uzaklaştırılır. Takip eden ilkbaharda yeni sürgünler gelişirler ki bunlar zayıf ve incedir. Her bir metre sıra üzerinde bir düzineden fazlası kesilmelidir.
Yaz budaması
Yazın tepe alma yapıldığı gibi, fazla dalların da ayıklanması gerekmektedir. Çok sıcak aylarda tepe alma sakıncalıdır. Zayıf ve yere yakın dallar kesilir. Genel olarak iri meyveler kuvvetli dallarda 15 cm uzunluğundaki meyve dalcıklarında olmaktadır. Bu nedenle budama yaparken bu özellik göz önünde bulundurulmalıdır.
O halde budama yapılırken fazladan oluşan koltukların bir kısmını temizleyip meyve dalcıklarını kuvvetlendirmek gerekmektedir. Budama ile meyve sayısını biraz azaltsa da meyve irileşmekte ve kalite yükseldiği için pazar değerini artırmaktadır.
Gençleştirme Budaması
Ahudutlarında gençleştirme budaması da yapılmalıdır. Yıllar geçtikçe kök kısmı yaşlanmaya yüz tutar, yeni dallar azalır ve böylece verimde ve kalite de azalmalar görülür. Bunu ortadan kaldırmak için , 5-6 yılda bir ahudutlarının toprak altındaki yaşlı kök kısmı kesilir.
Kesimden hemen sonra bitkilerin bulundukları yerlere (ocaklara) bol miktarda çiftlik gübresi ve ticari gübre (azot, fosfor ve potaslı gübre) verilmelidir. Bu işlemler ile ahudutlarının ömrü uzatılmış olur. Aynı tesiste 12-15 yıl yetiştiricilik yapılabilir.
F. GÜBRELEME
Gübrelemede, bahçe toprağı analiz yaptırılarak gerekli gübreleme yapılmalıdır. Ancak analiz yapılmaması durumunda yıllık gübre ihtiyaçları;
4 -10 kg saf azot karşılığı organik kaynaklı azotlu gübre,
5 –7 kg saf fosfor karşılığı organik kaynaklı fosforlu gübre,
8 -12 kg saf potasyum karşılığı organik kaynaklı potasyumlu gübre verilir.
Tam verim çağındaki bahçelerde bu miktarlar ilk dikim yıllarında 1/3’ ü, ikinci yılda ½’ si olarak verilmelidir.
Organik kaynaklı azotlu gübreler ahududu bitkilerine erken ilkbaharda ve meyve gelişimi sırasında olmak üzere iki defada verilir. Azotlu gübreler sulama veya yağış öncesi, bitkilerin kök bölgelerine serpilerek verilmelidir.
Fosforlu ve potasyumlu gübreler gerektiğinde yılda veya iki yılda bir uygulanır. Uygulama sonbahar kış aylarında, fosforlu ve potasyumlu gübreler bitkilerin kök bölgeleri hizalarına toprağa 20-30 cm derinliğe gömülerek uygulanır.
Aşırı fosfat uygulamalarından kaçınmalı. Toprakta fosfor seviyesinin yüksek olması üzümsü meyvelerde çinko yetersizliğini etkilemektedir. Kümes hayvanları atığının gübre olarak kullanılmasında bu gübrenin fosfat bakımından zengin olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Üzümsü meyveler tuza en hassas bitkiler grubunda yer almaktadır. Potasyum klorit tuzun doğal kaynağıdır. Bu nedenle potasyum klorit dikim öncesi veya bakım sırasındada gübrelemede kullanılmamalıdır.
G. SULAMA
Ahududu meyvesinde iyi verim alabilmek için sulama, önemli faktörlerden birisidir. Sürekli toprak nemi isteğinde olan ahududu bitkileri için sulama önemli bir konudur. Yağışların yetersiz olduğu dönemlerde sulama zorunlu olarak yapılmalıdır. Özellikle hasat zamanında daha fazla sulama gerekir. Ancak ahududu bitkisi kökleri kuraklığa olduğu kadar aşırı suya da duyarlıdır.
Az geçirimli topraklarda fazla su birikimi köklerde hastalıklara ve ölümlere sebep olur. Aşırı sulama susuzluk kadar zararlı olabilir.
Sulama; karık, yağmurlama veya damla sulama şeklinde yapılır. Ancak hasat döneminde yağmurlama sulama yönteminden kaçınılmalıdır.
. HASTALIK VE ZARARLILAR İLE MÜCADELE
Hastalık ve zararlılarda ilk şart korunma önlemlerinin alınmasıdır. Hastalıkların kontrol altına alınabilmesi için temel olarak enfekte olmuş bitki veya bitki parçalarının imhası ve yabancı ot mücadelesinin titizlikle yapılması gerekmektedir.
Diğer yandan aşağıdaki konularda dikkat edilmesi de hastalık ve zararlılar ile mücadeleyi kolaylaştıracaktır. Bunlar;
Bunlarda ;
• Yurt dışından veya bölge dışından getirilen fidanlar sertifikalı olmalı, sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
• Dikilecek yer hastalık ve zararlılardan arındırılmış olmalıdır, gerekirse ilaçlamalı, sterilize edilmelidir.
• Bölgede yaygın bir hastalık veya zararlı varsa buna dayanıklı çeşitler seçilmelidir.
• Fidanlıklarda her türlü karantina tedbirleri alınmalı, fidanlık yeri birkaç yılda bir değiştirilmeli, fidanların sürekli sağlık kontrolleri yapılmalıdır.
• Bahçe yeri seçiminde dikim sistemi ve budama işlemlerinde bitkilerin havalanma ve güneşlenmeleri dikkate alınmalıdır.
• Ahududu bitkilerinin toprak işleme, sulama, budama, gübreleme gibi bakım işlemleri zamanında ve tekniğine uygun olarak yapılmalı, bitkilerin kuvvetli gelişmeleri sağlanmalıdır.
• Hastalık ve zararlı riski olduğunda budama artıkları bahçeden uzaklaştırılmalı ve yok edilmelidir.
• Kimyasal mücadele son çare olarak yapılmalı, doğru ilaç, doğru zamanda, gerekli dozda ve tekniğine uygun olarak uygulanmalıdır. Bunun için mutlaka tarımsal kuruluşlardan bilgi alınmalı ve tavsiyelere titizlikle uyulmalıdır.
• Bölgede virüs hastalıkları görülmüşse bunların taşınma yolları öğrenilerek gerekli önlemler alınmalı, bahçede bitkiler kontrol edilerek virüs hastalıkları semptomu gösteren bitkiler varsa bunlar derhal imha edilmelidir.
• Organik madde, kalsiyum ve azotun amonyum formu bakımından zengin topraklarda doğal olarak phytophthora etmeni baskı altında tutulmaktadır.
• Yine yapılan çalışmalarda toprağın kalsiyum sülfat ile takviye edilmesi kırmızı ahududularında phytophthora zararını azalttığı tespit edilmiştir.
• Dikim yerlerinin yüksek yastık olarak hazırlanması da faydalı olmaktadır.
• Malçlama uygulamaları phytophthora’ya hassas çeşitlerde bu problemi artırmaktadır. Daha çok ağır topraklarda yetiştirilen ahududu bitkilerinde görülmektedir.
• Verticillium solgunluğu etmeni Verticillium albo-atrum fungusudur. Patetes, domates, biber, patlıcan veya tütün yetiştirilen topraklar en az 3-4 yıl sonra kullanılmalıdır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki Verticillium türleri toprakta canlılıklarını 14 yıldan daha fazla sürdürmektedirler. Toprak solarizasyonuda Verticillium zararını önemli ölçüde azaltmaktadır.
I. VERİM
Ahududu yetiştiriciliği tekniğine uygun şekilde yapıldığında, tam verim çağındaki 1 dekar ahududu bahçesinden 1,5-2,0 ton meyve almak mümkündür.
J. HASAT VE AMBALAJ
Ahududu meyve türleri içerisinde meyvesi en hassas olanlardan biridir. Bu nedenle kısa zamanda bozulabilen ve hızlı tüketilmesi gereken bir meyvedir. Bu nedenle ahududu hasadı, ambalajı ve taşınmasında çok titiz davranmak gerekmektedir.
Toplamada gecikme, meyvenin yumuşaması normal rengini kaybederek daha koyu renk alması ile anlaşılır. Derin dondurma ve gıda sanayi için ahududu tipik rengini aldıktan sonra hasat edilmelidir.
Ahududu meyveleri saplarından kolayca ayrılmaya başladıktan sonra sabah erken saatlerde hasadı yapılmalıdır. Haftada 2-3 defa hasadı yapılmaktadır. Sıcak ve kuru havalarda daha sık hasat edilebilir. Ahududu hasadı için günün serin saatleri tercih edilmelidir. Genellikle sabah 8-10 arası en uygun saatlerdir. Hasat edilen meyveler en kısa zamanda serin, gölge bir yere taşınmalı, mümkünse hemen soğuk depoya konulmalıdır.
Gıda endüstri kuruluşlarına işlenmeye gönderilecek meyveler 0.5–1.0 kg’ lık kutulardan 3-5 kg’ lık küçük kasalara kadar daha büyük kaplara doğrudan toplanır. Bu kapların seçiminde alıcı fabrikanın talepleri göz önünde bulundurulmalıdır. Taze olarak pazarlanacak meyveler 100, 250 veya 500 g’ lık küçük plastik kaplara toplanır, bu kaplar ile büyük kasalara dizilerek bu şekilde nakliyeye hazır duruma gelmiş olur. Ambalaj kaplarının altı ezilen meyve suyunun akabilmesi için mutlaka delikli olmalıdır. Aksi halde alt taraftaki meyveler hemen çürürler. Hasat edilen bu meyveler en kısa zamanda serin bir yere alınmalıdır.
Ahududu meyvelerinin uzun süre taze olarak muhafazaları genel olarak düşünülemez. Ancak olağanüstü durumlarda –0.5 veya 0C’ de %85-90 oransal nem koşullarında 5-7 gün süreyle depolanabilir. Muhafazayı kısıtlayan en önemli faktör meyvelerin çürümeleridir. Bir işçi 1 saatte ortalama 4-6 kg ahududu meyvesi toplayabilir.
K. MEYVENİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ahududu meyveleri çok çeşitli şekillerde değerlendirilirler. İstenirse krema ile veya diğer meyveler ile birlikte hazırlanan meyve salatası şeklinde tüketilir. Derin dondurularak muhafazaya alınan meyveler uzun süre farklı değerlendirmeler için hazır tutulur. Ahududu meyveleri pasta endüstrisinin aranan meyvelerindendir.
Ayrıca meyveler kurutularak değişik şekillerde kullanılmak üzere (meyve çayı gibi) uzun süre saklanabilirler. Ahududu meyveleri meyve suyu, konsantre ve likör olarak da kullanılmaktadır. Reçel, marmelat, jöle ve şekerleme endüstrisinde, özellikle kendine özgü güzel kokuları nedeniyle meyve tozu ve meyve esansı imalatında da değerli bir hammaddedir. Son yıllarda hızla gelişen ve tüketimleri artan dondurma ve meyveli yoğurt üretiminde de yaygın olarak kullanılmaktadır.