Livadi
14.04.2010, 09:47
İsrail’de Suyun Önemi
Yazar : Prof. Dr. Zafer AYVAZ
Dünya nüfusunun artması ve temiz su kaynaklarının azalması sebebiyle, önümüzdeki 15 yıl içinde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarında % 35’lik bir azalma olacağı tahmin edilmektedir. Bu kıtlık, suyu 21. yüzyılın petrolü haline dönüştürecektir. Dünya Sağlık Örgütü, sudan kaynaklanan hastalıkların önüne geçmek için,temiz suyun önemine dikkat çekiyor Bu bakımdan temiz su temini ve suyun verimli kullanımı konusunda dünyada ileri araştırmalar yapılıyor. Su, İsrail için de çok önemli.
Bu alanda büyük atılımlar gerçekleştiren güney komşumuz, bu yıl dördüncüsünü düzenleyeceği “Uluslar arası Su ve Çevre Teknolojisi Haftası” kapsamında, 30 Ekim-1 Kasım 2007 tarihleri arasında kısa adı WATEC olan “Su Teknolojileri ve Çevre Kontrolü” konulu bir de fuar gerçekleştirecek. Hem bu fuarla ilgili bilgi vermek, hem de ülkenin su teknolojilerindeki konumunu göstermek amacıyla İsrail Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanlığı, İsrail Çevre Koruma Bakanlığı ve İsrail Dışişleri Bakanlığının ortaklaşa düzenledikleri bir tanıtım gezisine davet aldım. Telaviv merkezli 3 günlük bu geziye dünyanın birçok ülkesinden çevre gazetecileri davetliydi.
Gezi kapsamında, Weizmann Bilim Enstitüsü, güneş enerjisi santrali, ileri atık su arıtma tesisi, deniz suyundan tatlı su üretme tesisleri, su sektöründe kullanılan plastikleri, filtreleri ve bağlantı elemanlarını üreten tesisler, su ürünleri üretim tesisi, ülkenin ana su tedarik işletmesi, gübrelerden biyogaz üreten tesis, Ziraat Fakültesi ve katı atık işleme tesisi gibi birçok işletme ziyaret edildi. Oldukça faydalı ve bilgilendirici olan bu gezinin su sektörüne yönelik izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım. Bu gezide yakından gördük ki, Israil suya büyük değer veriyor. Temiz su kaynakları kısıtlı olduğundan atık sularbile arıtılarak büyük ölçüde kullanılıyor. Ülke, arıtılmış suyun kullanım miktarı açısından Kaliforniya’dan sonra dünyada ikinci.
Kurak bir iklim bölgesinde bulunan ülkede atık suların dörtte üçü arıtıldıktan sonra tekrar kullanılıyor ve kişi başına suyun geri kazanımı bakımından dünya lideri. Ikinci olan Ispanya’yla arasında büyük fark var. Orada atık suların geri kazanım oranı ancak %12.Telaviv’in güneyinde bulunan Shaf dan atık su arıtma tesisi, konusunda dünyadaki en büyük tesislerden biri.Toplam 2,3 milyon kişinin yaşadığı Telaviv bölgesinin 13 belediyesinden bu tesise yılda 130 milyon metreküp atıksu geliyor.
Ülkenin toplam su tüketiminin yaklaşık % 8’iburada arıtılarak, güneydeki Negev çölünü sulamada kullanılıyor. Tatlı su kaynaklarının kısıtlı olması İsrail’i bir başka konuda yine dünya birinciliği kürsüsüne çıkarmış durumda. Ã?u an için deniz suyundan “ters ozmoz” yöntemiyle içme suyu üreten dünyanın en büyük tuz giderme tesisi İsrail’de bulunuyor. Aşkelon’daki tesiste günde 330 bin, yılda 110 milyon metreküp içme suyu,tonu (57 x 1,3 kuruş) cent gibi dünyanın en düşük maliyetiyle üretiliyor.
Yap-işlet-devret yöntemiyle 250 milyon dolara yapılan ve 2005 yılında faaliyete geçen bu tesis 22 yıl boyunca deniz suyundan içme suyu üretecek.Bu tesisteki filtrelerle, suyun bir litresindeki tuz miktarı40.000 miligram’dan 300 miligram’a düşürülüyor.Tesiste uygulanan bir yenilik var ki bununla önemli bir enerji tasarrufu sağlanıyor ve maliyetler düşürülüyor. Buda, arıtılmış suyun basıncının ham tuzlu suya aktarılmasıyla gerçekleştirilen enerji geri kazanım sistemi.
Tesisin kendi enerji ihtiyacını karşılayan 80 MW gücünde bir de doğal gaz çevrim santrali var. Inşaat süresi dahil 25 yıllık kontratın bitiminde bu tesis Israil hükümetine devredilecek. Ã?lkenin yıllık su ihtiyacı 2 milyar metreküp. Bunun dörtte biri, yani 500 milyon metreküp su; tuzlu, acı ve atık suların arıtılmasıyla karşılanmakta.
Bu arıtma tecrübesinin getirdiği bir de ihracat potansiyeli var. 2006da tuzlu su arıtma teknolojileriyle ilgili olarak 72 milyon dolarlık dış satım gerçekleştiren Israil, kıt bulunan suyu verimli kullanmada da zirvede. Düşük basınçlı tarımsal sulama sistemleriyle, % 70-80 arasında bir su randımanına erişmiş durumdalar. Suyu bitkilere ihtiyaç miktarınca vermeye yarayan ve su israfına engel olan damlama sulama tekniği, ülkenin tarım arazilerinin % 60’ında uygulanmakta. ABD’de ise bu oran ancak % 6.
Damlama sulamayla bitkilere saatte 1 ile 20 litre arasında su vermek mümkün. Bu miktar, toprağın yapısına ve bitkinin türüne göre ayarlanabiliyor. Bu sistem, tuzlu ve acı sularla sulamayı da mümkün kılıyor. Ayrıca boruları toprağın50 cm altına gömerek de sulama yapılabiliyor. Bu yöntemin bir avantajı da, fosforlu gübreleri doğrudan bitkinin köklerine ulaştırması.
İsrail’de uygulanan bir diğer sulama metodu da “spray” sulama. Bu metotta her ağacın kendine mahsus bir püskürtücüsü var ve bu şekildeki sulamada % 85’lik bir randımana erişiliyor. Bu yön temde saatte 30 ile 300 litre arası su harcanıyor. Bütün bir alanın topluca sulanmasını gerektiren ürünlerde uygulanan bir diğer yöntem ise “sprinkler” metodu. Bu uygulamada suyun % 70-80 inden yararlanabilirken, açık sulama ile suyun ancak % 40’ından faydalanılıyor ve gerisi israf oluyor.
İsrail’de tarımsal sulama bilgisayar desteğiyle yürütülüyor. Sulama periyotları önceden programlanarak su israfı önleniyor. Normal su ve gübre miktarlarında bir sapma görüldüğünde sistem otomatik olarak kapanıyor. Toprağa gömülen rutubet sensörleri, toprağın su ihtiyacı konusunda sürekli bilgi akışı sağlıyor. Bitki gövdesinin ve meyvenin çapındaki değişiklikleri ölçen bazı özel sensörlerle sulama aralıkları belirlenebiliyor. Israil’de yıllık tarımsal üretim miktarı artarken, sulamadaki tasarruf yöntemleri sayesinde su tüketiminde bir azalma sağlanmış.
Ülkede tüketilen su miktarı1994’ten bu yana hiç değişmemiş.Sulama uygulamalarının kazandırdığı bilgi ve teknoloji birikimiyle Israilli firmalar, dünyadaki damlama sulama pazarının % 50’sini kontrol eder hale gelmişler. Bu konuda çalışan firmalar, üretimlerinin % 80’nini ihraç ediyorlar. Bunlar arasında yıllık bütçesi 400 milyon dolara erişen firmalar var. 2006 yılı verilerine göre, İsrail’in su sanayisiyle ilgili toplam ihracatı 900 milyon dolara ulaşmış. Bu rakamın % 45’ini sulama ve tarımsal projeler oluşturuyor. Su vanaları ve ölçme cihazları % 27’lik, mühendislik ve projelendirme ise % 13’lük bir paya sahip. Ülkenin su sektörünü ilk başta tarımsal şirketler oluşturmuş.
Ancak bu yapı değişiyor ve gittikçe çeşitleniyor. Ar-ge çalışmaları, tarımdan diğer su teknolojilerine doğru gelişim gösteriyor. Deniz suyunun, acı suların ve diğer tuzlu suların arıtılması, yer altı suyunun temini, kalite anlamında su güvenliği, atık suların geri kazanımı ve suyun saflaştırılması gibi konularda araştırmalar yoğunlaştırılmakta. 1950’lerde kurulan ulusal su şirketi Mekorot’un yıllık bütçesi 3 milyar dolar. Şirket yılda 600 milyon dolar’lık satış yapıyor. İsrail’in içme suyu ihtiyacının %90’ını, ülkenin toplam su tüketiminin %70’ini bu şirket karşılamakta.
Ülkenin kuzeyinin yağışlı, güneyinin kurak ve çöl olması nedeniyle suyun güneye taşınması büyük önem taşıyor. Bu kurak bölgeye1960’lardan bu yana 13 milyar metreküpten fazla su taşınmış. Bu da ülkeye su boruları, pompa istasyonları ve suölçme teknolojileri konusunda büyük bir ihtisas kazandırmış ve know-how satma imkanı doğurmuş.
Küresel ısınmanın ve iklim değişikliklerinin bir yansıması olarak bazı bölgelerimizde görülen yağış azlığı ve barajlarımızdaki su seviyelerinin düşmesi, ülkemizde suyun değerini yeniden düşünmemize vesile oldu. Artık su zengini olmadığımızı idrak etmiş durumdayız. Şu anda Israil kadar suya muhtaç ve onun önemini kavramış bir ülke değiliz belki, ama su konusunda pek yakında tehlike çanları bizim için de çalıyor olacak. Suyu tasarruflu kullanmada güney komşumuzdan alacağımız çok dersler var.
Yazar : Prof. Dr. Zafer AYVAZ
Dünya nüfusunun artması ve temiz su kaynaklarının azalması sebebiyle, önümüzdeki 15 yıl içinde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarında % 35’lik bir azalma olacağı tahmin edilmektedir. Bu kıtlık, suyu 21. yüzyılın petrolü haline dönüştürecektir. Dünya Sağlık Örgütü, sudan kaynaklanan hastalıkların önüne geçmek için,temiz suyun önemine dikkat çekiyor Bu bakımdan temiz su temini ve suyun verimli kullanımı konusunda dünyada ileri araştırmalar yapılıyor. Su, İsrail için de çok önemli.
Bu alanda büyük atılımlar gerçekleştiren güney komşumuz, bu yıl dördüncüsünü düzenleyeceği “Uluslar arası Su ve Çevre Teknolojisi Haftası” kapsamında, 30 Ekim-1 Kasım 2007 tarihleri arasında kısa adı WATEC olan “Su Teknolojileri ve Çevre Kontrolü” konulu bir de fuar gerçekleştirecek. Hem bu fuarla ilgili bilgi vermek, hem de ülkenin su teknolojilerindeki konumunu göstermek amacıyla İsrail Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanlığı, İsrail Çevre Koruma Bakanlığı ve İsrail Dışişleri Bakanlığının ortaklaşa düzenledikleri bir tanıtım gezisine davet aldım. Telaviv merkezli 3 günlük bu geziye dünyanın birçok ülkesinden çevre gazetecileri davetliydi.
Gezi kapsamında, Weizmann Bilim Enstitüsü, güneş enerjisi santrali, ileri atık su arıtma tesisi, deniz suyundan tatlı su üretme tesisleri, su sektöründe kullanılan plastikleri, filtreleri ve bağlantı elemanlarını üreten tesisler, su ürünleri üretim tesisi, ülkenin ana su tedarik işletmesi, gübrelerden biyogaz üreten tesis, Ziraat Fakültesi ve katı atık işleme tesisi gibi birçok işletme ziyaret edildi. Oldukça faydalı ve bilgilendirici olan bu gezinin su sektörüne yönelik izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım. Bu gezide yakından gördük ki, Israil suya büyük değer veriyor. Temiz su kaynakları kısıtlı olduğundan atık sularbile arıtılarak büyük ölçüde kullanılıyor. Ülke, arıtılmış suyun kullanım miktarı açısından Kaliforniya’dan sonra dünyada ikinci.
Kurak bir iklim bölgesinde bulunan ülkede atık suların dörtte üçü arıtıldıktan sonra tekrar kullanılıyor ve kişi başına suyun geri kazanımı bakımından dünya lideri. Ikinci olan Ispanya’yla arasında büyük fark var. Orada atık suların geri kazanım oranı ancak %12.Telaviv’in güneyinde bulunan Shaf dan atık su arıtma tesisi, konusunda dünyadaki en büyük tesislerden biri.Toplam 2,3 milyon kişinin yaşadığı Telaviv bölgesinin 13 belediyesinden bu tesise yılda 130 milyon metreküp atıksu geliyor.
Ülkenin toplam su tüketiminin yaklaşık % 8’iburada arıtılarak, güneydeki Negev çölünü sulamada kullanılıyor. Tatlı su kaynaklarının kısıtlı olması İsrail’i bir başka konuda yine dünya birinciliği kürsüsüne çıkarmış durumda. Ã?u an için deniz suyundan “ters ozmoz” yöntemiyle içme suyu üreten dünyanın en büyük tuz giderme tesisi İsrail’de bulunuyor. Aşkelon’daki tesiste günde 330 bin, yılda 110 milyon metreküp içme suyu,tonu (57 x 1,3 kuruş) cent gibi dünyanın en düşük maliyetiyle üretiliyor.
Yap-işlet-devret yöntemiyle 250 milyon dolara yapılan ve 2005 yılında faaliyete geçen bu tesis 22 yıl boyunca deniz suyundan içme suyu üretecek.Bu tesisteki filtrelerle, suyun bir litresindeki tuz miktarı40.000 miligram’dan 300 miligram’a düşürülüyor.Tesiste uygulanan bir yenilik var ki bununla önemli bir enerji tasarrufu sağlanıyor ve maliyetler düşürülüyor. Buda, arıtılmış suyun basıncının ham tuzlu suya aktarılmasıyla gerçekleştirilen enerji geri kazanım sistemi.
Tesisin kendi enerji ihtiyacını karşılayan 80 MW gücünde bir de doğal gaz çevrim santrali var. Inşaat süresi dahil 25 yıllık kontratın bitiminde bu tesis Israil hükümetine devredilecek. Ã?lkenin yıllık su ihtiyacı 2 milyar metreküp. Bunun dörtte biri, yani 500 milyon metreküp su; tuzlu, acı ve atık suların arıtılmasıyla karşılanmakta.
Bu arıtma tecrübesinin getirdiği bir de ihracat potansiyeli var. 2006da tuzlu su arıtma teknolojileriyle ilgili olarak 72 milyon dolarlık dış satım gerçekleştiren Israil, kıt bulunan suyu verimli kullanmada da zirvede. Düşük basınçlı tarımsal sulama sistemleriyle, % 70-80 arasında bir su randımanına erişmiş durumdalar. Suyu bitkilere ihtiyaç miktarınca vermeye yarayan ve su israfına engel olan damlama sulama tekniği, ülkenin tarım arazilerinin % 60’ında uygulanmakta. ABD’de ise bu oran ancak % 6.
Damlama sulamayla bitkilere saatte 1 ile 20 litre arasında su vermek mümkün. Bu miktar, toprağın yapısına ve bitkinin türüne göre ayarlanabiliyor. Bu sistem, tuzlu ve acı sularla sulamayı da mümkün kılıyor. Ayrıca boruları toprağın50 cm altına gömerek de sulama yapılabiliyor. Bu yöntemin bir avantajı da, fosforlu gübreleri doğrudan bitkinin köklerine ulaştırması.
İsrail’de uygulanan bir diğer sulama metodu da “spray” sulama. Bu metotta her ağacın kendine mahsus bir püskürtücüsü var ve bu şekildeki sulamada % 85’lik bir randımana erişiliyor. Bu yön temde saatte 30 ile 300 litre arası su harcanıyor. Bütün bir alanın topluca sulanmasını gerektiren ürünlerde uygulanan bir diğer yöntem ise “sprinkler” metodu. Bu uygulamada suyun % 70-80 inden yararlanabilirken, açık sulama ile suyun ancak % 40’ından faydalanılıyor ve gerisi israf oluyor.
İsrail’de tarımsal sulama bilgisayar desteğiyle yürütülüyor. Sulama periyotları önceden programlanarak su israfı önleniyor. Normal su ve gübre miktarlarında bir sapma görüldüğünde sistem otomatik olarak kapanıyor. Toprağa gömülen rutubet sensörleri, toprağın su ihtiyacı konusunda sürekli bilgi akışı sağlıyor. Bitki gövdesinin ve meyvenin çapındaki değişiklikleri ölçen bazı özel sensörlerle sulama aralıkları belirlenebiliyor. Israil’de yıllık tarımsal üretim miktarı artarken, sulamadaki tasarruf yöntemleri sayesinde su tüketiminde bir azalma sağlanmış.
Ülkede tüketilen su miktarı1994’ten bu yana hiç değişmemiş.Sulama uygulamalarının kazandırdığı bilgi ve teknoloji birikimiyle Israilli firmalar, dünyadaki damlama sulama pazarının % 50’sini kontrol eder hale gelmişler. Bu konuda çalışan firmalar, üretimlerinin % 80’nini ihraç ediyorlar. Bunlar arasında yıllık bütçesi 400 milyon dolara erişen firmalar var. 2006 yılı verilerine göre, İsrail’in su sanayisiyle ilgili toplam ihracatı 900 milyon dolara ulaşmış. Bu rakamın % 45’ini sulama ve tarımsal projeler oluşturuyor. Su vanaları ve ölçme cihazları % 27’lik, mühendislik ve projelendirme ise % 13’lük bir paya sahip. Ülkenin su sektörünü ilk başta tarımsal şirketler oluşturmuş.
Ancak bu yapı değişiyor ve gittikçe çeşitleniyor. Ar-ge çalışmaları, tarımdan diğer su teknolojilerine doğru gelişim gösteriyor. Deniz suyunun, acı suların ve diğer tuzlu suların arıtılması, yer altı suyunun temini, kalite anlamında su güvenliği, atık suların geri kazanımı ve suyun saflaştırılması gibi konularda araştırmalar yoğunlaştırılmakta. 1950’lerde kurulan ulusal su şirketi Mekorot’un yıllık bütçesi 3 milyar dolar. Şirket yılda 600 milyon dolar’lık satış yapıyor. İsrail’in içme suyu ihtiyacının %90’ını, ülkenin toplam su tüketiminin %70’ini bu şirket karşılamakta.
Ülkenin kuzeyinin yağışlı, güneyinin kurak ve çöl olması nedeniyle suyun güneye taşınması büyük önem taşıyor. Bu kurak bölgeye1960’lardan bu yana 13 milyar metreküpten fazla su taşınmış. Bu da ülkeye su boruları, pompa istasyonları ve suölçme teknolojileri konusunda büyük bir ihtisas kazandırmış ve know-how satma imkanı doğurmuş.
Küresel ısınmanın ve iklim değişikliklerinin bir yansıması olarak bazı bölgelerimizde görülen yağış azlığı ve barajlarımızdaki su seviyelerinin düşmesi, ülkemizde suyun değerini yeniden düşünmemize vesile oldu. Artık su zengini olmadığımızı idrak etmiş durumdayız. Şu anda Israil kadar suya muhtaç ve onun önemini kavramış bir ülke değiliz belki, ama su konusunda pek yakında tehlike çanları bizim için de çalıyor olacak. Suyu tasarruflu kullanmada güney komşumuzdan alacağımız çok dersler var.