Mr.Muhendis
05.04.2010, 23:10
Bitkilerde besin noksanlıkları çok çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilmektedir. Bunların tümünü bir çırpıda saymak belki de olanaksızdır. Arfcak en çok rastlanan nedenleri aşağıda verilen başlıklar altında toplamak mümkündür.
* Toprakta besin maddesinin mutlak noksanlığı
* Besin maddesinin bitki tarafından alınabilirliğini sınırlandıran toprak ve diğer
çevre etmenleri
* Topraksız yetiştiricilik de bitki yetiştirme ortamının besin maddelerince
yeterince zenginleştirilmemiş olması
* Dengesiz gübreleme
* Besin maddesinin alınması ve kullanılmasını zorlaştıran bitkisel özellikler
* Besine olan talebi artıran genetik bitki özellikleri ve bitki büyüme
düzenleyicilerinin etkileri
Bu faktörler içerisinde en önemlisi veya en çok rastlanan neden ilk sırada verilen, toprakta besin maddesinin mutlak noksanlığı olduğu s anılmamalıdır. Pratikte elbette ki bir besin maddesinin topraktaki miktarının yetersiz olmasından kaynaklanan besin noksanlıklarına sık sık rastlanır. Buna en iyi örnek olarak ülkemizde ve dünyanın birçok yöre*sinde görülen azot noksanlığını ve yine ülkemizin bir çok bölgesinde görülen çinko nok*sanlığını gösterebiliriz. Toprakta azotun yegane kaynağı organik madde olduğu ve toprak*ların büyük bir bölümünün organik madde kapsamı düşük bulunduğu ve aynı zamanda bitkilerin azot ihtiyacı yüksek olduğu için gübreleme yapılmadığı takdirde, çok ender du*rumlar hariç, bitkide azot noksanlığı kaçınılmazdır. Yine örnek olarak verdiğimiz ülkemiz topraklarının önemli bir bölümünde çinko eksikliği de bitkilerde görülen çinko noksanlı*ğının önemli nedenlerindendir. Buna rağmen ülkemizde tarımı yapılan birçok bahçe ve tarla bitkisinde görülen çinko noksanlıklarının tek nedeni topraktaki çinkonun yetersizli*ği değildir. Buna ilave olarak veya bundan bağımsız olarak çinkonun alınabilirliğini güç*leştiren olumsuz toprak ve iklim etmenleri, başka bir besin elementinin antagonistik etki*si gibi faktörler de çinko noksanlığının nedenleri arasındadır.
Bitkilerde besin noksanlıkları, en çok, yukarıda ikinci sırada sayılmış bulunan, besinin alınmasını güçleştiren veya önleyen toprak ve diğer çevre etmenlerinden ileri gel*mektedir. Bilindiği gibi, toprak da bulunan bitki besin elementlerinin tümü bitkiler tarafın*dan kolaylıkla alınabilir durumda değildir. Bir besin elementinin toprak da bulunan Toplam miktarının genellikle az bir kısmı bitkiler tarafından hemen alınabilir durumdadır. Diğer önemli kısmı ise ya hiç alınamaz, veya ancak uzun bir zaman içerisinde bitki tarafından alınabilir. Dolayısıyla bitkinin beslenmesi bakımından önemli olan, bir besin elementinin toprak da bulunan Toplam miktarı değil, onun alınabilirlik derecesidir. Toprak da bulunan be*sin maddelerinin yarayışlılığını sınırlandıran pek çok etmen vardır. Bu etmenlerin neler olduğunun bilinmesi, bitkilerdeki beslenme bozukluklarının ve alınabilecek önlemlerin saptanması bakımından oldukça önemlidir.
1. Besin Maddelerinin Alınabilirliğini Sınırlandıran Faktörler
Besin maddelerinin bitkilere yarayışlılığını azaltan, diğer bir ifade ile, alınabilir besin maddeleri miktarını sınırlandıran pek çok kimyasal, fiziksel, biyolojik toprak koşulla*rı vardır. Bu koşulları bilmek ve bu koşullardan özellikle etkilenen besin elementlerinin hangileri olduğunu tanımak, toprağımızın doğru kullanılması, en iyi ürünü elde edecek önlemlerin saptanarak uygulanması bakımından oldukça önemlidir.
Besin maddelerinin bitkilere yarayışlılığını sınırlandıran etmenleri dört grup altında toplamak mümkündür. Bunlar;kimyasal faktörler, fiziksel faktörler, biyolojik faktörler ve iklim faktörleridir. Aşağıda her gruba giren faktörler ayrı ayrı verilmiş olmakla birlik*te, bazı faktörler birden fazla gruba sokulabilecek niteliktedir.
1.1. Kimyasal faktörler
Besin elementlerinin alınabilirliğini etkileyen en önemli kimyasal faktör toprak pH'ıdır. Toprak pH'ı toprağın asitlik veya alkalilik derecesini ifade eder. Bir çok besin elementinin alınabilirliği bakımından en uygun pH 6.5 - 7.5 arasıdır. Çok zayıf asit, nötr ve çok zayıf alkaliliği ifade eden bu pH derecelerinde pek çok besin elementinin alınabilirliği yüksektir. Kuvvetli asit ve kuvvetli alkali şartlar ise kimi besinlerin alınabilirliğini azaltır. Şimdi bunlara ait en önemli örnekleri görelim:
Toprak pH'ının yüksek olması
Yüksek pH ' ya sahip topraklarda önemli bazı makro ve mikro besin elementlerinin yarayışlılığı çeşitli şekillerde azalır.
Fosfor : Yüksek pH'a sahip kireçli topraklarda trikalsiyum fosfat şeklinde fikse olarak yarayışlılığı azalır.
Demir, Çinko, Mangan, Bakır, Bor : Yüksek pH 'da güç çözünür bileşikler oluşturduklarından alınabilirlikleri azalır. Kireçli topraklarda görülen mikroelement noksan*lıklarının ana nedeni budur.
Azot: Yüksek pH 'da amonyak halinde kayba uğradığından alınabilir miktarı aza*lır.
Potasyum, Magnezyum : pH \ı yüksek olan topraklarda genellikle fazla miktarda bulunan Kalsiyumun antagonistik etkisi nedeniyle alınabilirlikleri azalır.
pH 'ı yüksek topraklarda yukarıdaki elementlerin noksanlıklarını gidermek için bu elementleri içeren gübrelerin kullanılması kısa süreli olumlu etkiler görülür. Ancak gübrelerle ilave edilen elementler de kısa süre içinde alkali koşullardan etkilenir ve almabi-likleri azalır. Bu koşullarda özellikle mikro elementlerin yapraklara püskürtülerek veril*mesinden, genellikle, toprağa uygulamaya göre daha iyi sonuçlar alınır.
Asidik toprak koşulları (düşük toprak pH'ı)
Toprak pH'ının düşük olması, yani asitlik derecesinin fazla olması da bazı besin elementlerinin alınabilirliği üzerine olumsuz etki yapmaktadır.
Fosfor : Asit şartlar altında demir ve alüminyum iyonlarıyla birleşerek güç çözünen demir ve alüminyum fosfat bileşiklerini oluşturduğundan yarayışlılığı azalır.
Azot : Asit koşullarda nitrifikasyon azaldığından, organik maddeden mineralize olan azot miktarı azalır. Ayrıca mikroorganizmaların havadan toprağa biyolojik yolla azot aktarımları azalır.
Kalsiyum, Magnezyum, Potasyum, Çinko, Bakır : Asit topraklarda şiddetli yıkanma nedeniyle alınabilir miktarları azalır.
Molibden : Bitkiler için alınamaz formlara dönüştüğünden alınabilir miktarı azalır.
Asidik toprak koşullarında demir, mangan ve alüminyumun çözünürlüğü artar. Bu elementlerin çözünürlüğünün artması sonucunda bitkilere toksik etki yapabilmeleri söz konusu olabileceği gibi, diğer besin elementlerinin alınabilirliğini de sınırlandırabilir.
Yüksek derecede asitlik, asitliğe duyarlı bitkilerin kök sistemine zarar vereceği için, asitlik nedeniyle bitkiye yarayışlılığı azalan besin elementlerinin gübrelerle toprağa verilmesinden de ancak çok sınırlı yarar sağlanır. Bu nedenle asitlik nedeniyle yarayışlılığı sınırlanmış elementlerin yarayışlılığını artırmak için iyi bir yol asit topraklara kireç*leme yapılmasıdır. Kireçleme ile pH 'ı normal sınırlara çekilen topraklarda hem besin maddelerinin yarayışlılığı artar hem de toprağın fiziksel özellikleri düzelir.
Besin elementlerinin birbirine antagonistik etkileri : Besin elementleri arasındaki antagonizm, bir besin elementinin, başka bir elementin alınabilirliği üzerine olum*suz etki yapması anlamına gelir. Toprakta çok yüksek miktarda bulunan bir elementin di*ğer bazı besin elementlerinin bitkiye yarayaşlılığım olumsuz yönde etkilediği pratikte çok rastlanan bir durumdur. Örneğin kireci yüksek topraklarda yetiştirilen demir noksanlığı*na duyarlı bitkilerde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan demir noksanlığı buna iyi bir örnek teşkil eder. Aynı şekilde, kalsiyum fazlalağımn neden olduğu potasyum ve magnezyum noksanlığı, fosfor fazlalığının neden olduğu çinko noksanlığı pratikte sık rastlanan anta*gonistik etkileşimlerdir.
Toprağın katyon tutma kapasitesinin düşüklüğü : Özellikle humusça fakir kumlu toprakların katyon değişim kapasiteleri oldukça düşüktür. Katyon tutma kapasitesi düşük olan böyle topraklarda besin katyonları, toprakta iyi bir şekilde tutulmadıkları için kolayca yıkanabilirler. Bu nedenle, katyon tutma kapasitesinin düşüklüğü besin elementlerinin alınabilir miktarlarının azalması sonucunu doğurur, neticede bu topraklar üzerinde yetiştirilen bitkilerde beslenme bozuklukları görülür.
.1.2. Toprağın fiziksel özellikleri
Toprağın fiziksel özellikleri besin maddelerinin alınabilirliğini sınırlandırarak beslenme bozukluğuna neden olabilir. Örneğin toprağın sürekli aynı derinlikte işlenmesi so*nucu oluşan ve adına pulluk tabam denilen oldukça sert toprak katmanı, bitki köklerinin alt toprak katmanlarına ulaşmasını engellediklerinden besin alımım azaltırlar. Aynı şekil*de kötü toprak strüktürü, bitki köklerinin geniş bir toprak kesimiyle temasta bulunmasını engellediğinden bitkinin topraktaki besin elementlerinden yeterince yararlanmasını önler.
Tarım topraklarının kötü fiziksel özelliklere sahip olmaları, çoğu kez yanlış amenajman pratiklerinden ileri gelmektedir. Strüktür bozulması ve toprağın sıkışması (kom-paksiyon) tamamiyle bilgisizce yapılan toprak işlemelerinden ve yine bilgisizce uygula*nan kimyasal gübrelemeye bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Aşırı sulama da toprağm ha*valanmasını önleyerek bitkilerde beslenme bozukluklarına sebep olurlar.
Toprağın kompaksiyonu nedeniyle olsun veya kötü strüktür oluşumu nedeniyle olsun veyahutta fazla su nedeniyle olsun, toprakta oksijen yetersizliği bitkilerin besin alı*mını engeller ve beslenme bozuklukları yaratır. Islaklık ve havasızlık kimi besin madde*lerinin ise çözünürlüğünü artırarak toksisite yaratabilmektedir. Buna en iyi örnek, su al*tında kalan topraklarda mangan çözünürlüğünün artarak bitkide mangan seviyesinin tok-sik düzeylere çıkmasıdır.
Toprakta oksijensizlik bitkilerde büyüme hormonlarının miktarının da azalmasına neden olarak bitkilerin gelişmesini engellemektedir. Toprağın iki gün su altında kalması ile bitkideki sitokinin seviyesinin yarıya indiği, dört gün su altında kalma halinde ise bu hormonun üçte bir düzeyine indiği ve buna bağlı olarak da bitki boyunun kısaldığı ve kloroz ortaya çıktığı tespit edilmiştir (Bergmann, 1992).
1.3. Biyolojik faktörler
Bitki besin elementlerinin bitkiler tarafından alınmasını güçleştiren veya engelleyen, dolayısıyla bitkilerde beslenme bozukluğu görülmesine neden olan birtakım biyolo*jik faktörler de vardır. Bunlardan en önemlisi bitkilerde hastalık yapan virüs, mantar, bak*teri gibi zararlı mikroorganizmalar ve bitki zararlılarının etkileridir. Bitki hastalık ve za*rarlılarının etkileriyle bitkinin yapraklarında ve diğer organlarında görülen renk ve şekil bozukluklarının bitki besin maddeleri noksanlıklarından ileri gelen simptomlara benzedi*ği ve bu iki grup simptomun karıştırılmaması için dikkat edilmesi gerektiği, bitki besle*me ve bitki koruma ile ilgili kitaplarda öteden beri yer almaktadır. Esasen çoğu kez bu iki grup simptomun birbirine benzemesi her ikisinin de aynı nedene dayanıyor olmasından*dır ki bu neden bitkinin yeterince beslenememesidir. Zira bitki hastalık ve zararlılarının etkileriyle bitki besin absorbsiyonunda etkisiz kalmaktadır. Bitki hastalık ve zararlıları içerisinde, köklere zarar verenlerle (örneğin nematodlar) toprak seviyesinde gövdeye za*rar verenler, bitkilerin besin absorbsiyonu üzerine en kötü etkiyi yapanlardır.
Bitkilerde besin elementi noksanlıklarına neden olan diğer biyolojik faktörler arasında, toprakda yaşayan diğer canlıların besin maddesi için bitkilerle rekabeti ve toprak solucanlarının yetersizliği de önemli sayılabilir.
Besin elementi için bitkilerle rekabet eden toprak canlıları, daha çok, yabancı otlar ve mikroorganizmadır. Bu canlıların toprakta bulunan besin elementlerini kendi ihtiyaçları için kullanmaları, kültür bitkileri için noksanlık yaratabilmektedir. Bu durum bü*tün besin elementleri için söz konusu olmakla beraber azot için daha önemlidir. Toprak mikroorganizmaları, özellikle C/N oranı geniş taze organik materyalin toprağa verilmesi halinde, azot ihtiyaçlarını toprakta mevcut azottan karşılamak için bitkilerle büyük rekabete girerler. Yanmamış çiftlik gübresinin toprağa verilmesinden sonra kültür bitkilerin*de görülen zararların bir bölümü de bu nedenledir.
Toprak solucanları toprak strüktürünün geliştirilmesinde önemli rol oynarlar. Toprak strüktürünün gelişmesi ise bitki köklerinin besin elementlerine ulaşmasını kolaylaştı*rır. Bu nedenle toprak solucanlarının sayısının az olması, strüktür gelişmesinin gerileme*sine ve besin alımının azalmasına neden olur. Solucan populasyonunu artırmanın en iyi yolu toprağa ahır gübresi vermektir.
1.4. İklim faktörleri
Besin elementlerinin alınabilirliğini etkileyen iklim faktörleri yağış, sıcaklık ve ışıklanmadır. Yeterli sulama imkanı olmayan bölgelerde yaşanan yağış yetersizliği nedeniyle toprakta su miktarı azalır. Toprakta su miktarının azalması ise besin elementlerinin çözünürlüğünü azalttığı için besin alımı azalır. Gerçekten de pratikte kuraklığı izleyen zamanlarda birçok bitkide çeşitli besin elementlerinin noksanlıkları görülmektedir. Su ye*tersizliği aynı zamanda bitkilerin kök sisteminin gelişmesini zayıflattığı için dolaylı ola*rak da besin noksanlıklarına sebep olur. Öte yandan fazla yağış birçok besin elementinin yıkanma ile kaybına neden olduğu için bitkilerin besin noksanlığı çekmesine neden olur. Fazla yağışın beslenme bozukluğu yaratmasının bir diğer nedeni ise, fazla yağış nedeniy*le toprakta oluşan oksijensiz koşulların bazı besin elementlerinin alınmasını engellemesi*dir.
Hava ve toprak sıcaklığınm düşük olması da bitkilerde beslenme sorunları yaratır. Düşük sıcaklık bitkide fizyolojik prosesleri yavaşlattığından besin elementlerinin bitkiler tarafından absorbsiyonu düşer. Düşük toprak sıcaklığı ise toprağın gerek organik, gerekse mineral fraksiyonundan mineralizasyonla besin elementi kazanılmasını yavaşlatır veya durdurur. Düşük toprak sıcaklığı ayrıca kök gelişmesinin de gerilemesine neden ol*duğu için besin alımını azaltır.
2.Gübrelemeye bağlı olarak ortaya çıkan beslenme bozuklukları
Son elli yılda bütün dünyada kimyasal gübre tüketiminde çok büyük artışlar olmuştur. Tarım ürünlerine olan talebin giderek yükselmesi öncelikle, bitkilerin daha iyi beslenmesini temin ederek sağlanan ürün artışları ile karşılanmıştır. Buna paralel olarak genetik alanında sağlanan gelişmelerin katkısı ile geliştirilen yüksek verimli bitki çeşitleri de verim artışında etkili olmuştur. Yeni geliştirilerek kültüre alınan yüksek verimli varyetelerin bitki besin istekleri de doğal olarak yüksek olduğundan, gübreye olan talep iyi*ce yükselmiştir. Tarım sektörü gelişmiş ülkelerde azot, fosfor ve potasyum içeren gübre-, lerin yüksek oranda kullanılması, bu besin elementlerinin noksanlıklarını azaltmıştır. An*cak azot, fosfor ve potasyumlu gübrelerin giderek artan miktarlarda kullanılması, bu kez, diğer besin elementlerine olan ihtiyacı yükseltmiş ve magnezyum, kükürt gibi makro be*sin elementleriyle, birçok mikro besin elementlerinin noksanlıkları görülmeye başlanmış*tır. Bugün Türkiye'de de intensif tarım yapılan işletmelerde makrobesinlerden magnez*yum, mikrobesinlerden ise demir, çinko, mangan ve bor noksanlıklarına sık rastlanılmak*tadır. Bu besinlerin yeterli düzeyde bitkiye sağlanamadığı hallerde ise, bitki gelişeme-mekte, ürün kaybı olmakta, kalite özellikleri bozulmakta ve ürünün pazar değeri de düş*mektedir. Sonuçda üretici azot, fosfor ve potasyumlu gübreleri kullanmasına rağmen kar*lı bir çiftçilik yapamamakta, zarar etmektedir.
Azot, fosfor ve potasyum elementleri ile yapılan gübrelemenin bitkilerde diğer bazı elementlerin noksanlıklarını yaratması, sadece diğer elementlere olan ihtiyacın yüksel*mesinden de kaynaklanmamaktadır. İhtiyacın artmasına ilave olarak, bitki besin element*leri arasındaki interaksiyonlar nedeniyle de çeşitli noksanlıklar ortaya çıkabilmektedir. Örneğin;
* Yüksek amonyum konsantrasyonun kalsiyum ve magnezyum alımını azalttığı
* Yüksek nitrat konsantrasyonunun başta demir olmak üzere mikro besinlerin alımını azalttığı
* Yine yüksek nitrat konsantrasyonunun fosfat alımını azalttığı, benzer şekilde yüksek fosfat konsantrasyonunun nitrat alımım azalttığı
* Yüksek potasyum konsantrasyonunun magnezyum ve kalsiyum noksanlığına neden olduğu
* Yüksek fosfor konsantrasyonunun çinko ve diğer mikrobesinlerin alımını azalttığı * Yüksek kalsiyum konsantrasyonunun demir, bor, mangan, magnezyum noksanlıkları yarattığı
* Yüksek amonyum konsantrasyonunun katyonuk elementlerin, özellikle magnezyum ve kalsiyum alımını azalttığı
* Yüksek bakır, çinko ve mangan miktarlarının demir alımını azalttığı bilinmektedir.
Bitki yetiştiriciliğinde gübrelerin intensif bir şekilde kullanılmasına bağlı olarak yukarıda örnekleri verilen çeşitli interaksiyonlara bağlı bazı besin elementlerinin noksanlıklarının ortaya çıkması, bize birçok ülkede ve birçok toprakda giderek artan oranda magnezyum ve iz elementlerin noksanlıklarının artmasının nedenini açıklamaktadır. Bu durum aslında birçok toprakda bu elementlerin gizli noksanlıklarının bulunduğunu göstermektedir. Besin elementlerinin gizli noksanlıkları, bitkide gözle görülür simptomlara neden olmasa bile, ciddi oranda ürün ve kalite kaybına neden olabilmektedir.
Batı Avrupa ülkelerinde potasyumlu gübrelerin kullanımındaki artışa paralel ola*rak birçok bitkide magnezyum noksanlıklarının ortaya çıktığı, bunun sonunda da magnezyumlu gübrelerin kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. Türkiye'de potasyumlu güb*re tüketimi yeni yeni artmaya başlamıştır. Ancak birçok bitkide, özellikle örtü altı sebze yetiştiriciliğinde magnezyum noksanlıklarının görülmesi ve magnezyumlu gübrelerin kullanılmaya başlanılmış olması dikkat çekicidir.
Almanya'nın kuzey bölgelerinde azot, fosfor ve potasyumlu gübre tüketimindeki artışa paralel olarak 6O'lı ve 70'li yıllarda pancar, patates ve tahıllarda magnezyum noksanlığının arttığı ve önlem olarak magnezyumlu gübrelerin kullanıldığı gözlemlenmiştir. Yine aynı bölgede bor noksanlığı da aynı zamanda görülmeye başlanmış ve özellikle ku*raklığın etkisiyle bor noksanlığının had safhaya çıktığı izlenmiştir. Bunun neticesinde de bor içeren gübreler kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye'de yakın bir geçmişe kadar tahıl*larda iz element noksanlıkları bilinmezken bugün özellikle çinko olmak üzere bazı iz ele*mentlerin noksanlıkları görülmeye başlanmıştır. Yapılan çalışmalar, noksanlık olan yer*lerde çinko gübrelemesi ile buğdayda beklenmedik oranda yüksek verim artışları elde edilebildiğini göstermiştir (Çakmak vd, 1966). Yine yakın zamanda pancar ve bir kısım narenciyede bor noksanlıkları gözlenmiştir. Bu elementlerin noksanlıklarının ülkemizde de görülmeye başlanması kaçınılmazdır, çünkü bu durum gübre tüketimindeki artışın ve yüksek verim potansiyeline sahip genetik çeşitlerin yetiştirilmesinin doğal bir sonucudur.
3. Besin elementlerinin bitki bünyesindeki etkileşimlerine bağlr beslenme bozuklukları
Bitki besin elementleri arasında toprakta görülen olumsuz etkileşimler bitki bünyesinde de görülebilmektedir.Yani bir besin elementinin bitki bünyesinde normalden daha yüksek miktarlarda bulunması diğer bazı besin elementlerinin noksanlıklarına neden ola*bilmektedir. Bir çok besin elementi arasında böyle antagonistik etkileşimlerin olduğu bi*linmektedir. Bitki besin elementleri arasındaki antagonistik ve sinergetik etkileşimler, gübre kullanımındaki artışa paralel olarak artmaktadır (Antagonizm: besin elementleri arasında olumsuz etkileşim; Sinergizm: besin elementleri arasında olumlu etkileşim anlamına gelmektedir.)
Bitki bünyesinde bulunan bazı besin elementlerinin yeterli olup olmadıkları kimi zaman sadece o elementin miktarı ile ilgili olmayıp, diğer bazı elementlerin miktarlarına da bağlı olabilmektedir. Örnek olarak elmada kalsiyum noksanlığından ileri gelen acı benek ve diğer bazı depo hastalıkları ile domates, biber, kavun gibi sebzelerde yine kalsi*yum noksanlığından ileri gelen çiçek burnu çürüklüğü hastalığı reel olarak kalsiyum nok*sanlığından daha çok, K / Ca ve K + Mg / Ca oranının yüksekliğinden ileri gelmektedir.Bitki bünyesinde bulunan iyonlar arasındaki antagonizme en iyi örnek, diğer bir deyişle pratikte bitkideki iyon antagonizmasından ileri gelen beslenme bozukluklarına en iyi örnek P /Zn oranının yüksek olmasından ileri gelen çinko noksanlığıdır.Bitki yapraklarında 25 ppm civarında Zn bulunması genellikle birçok bitki için yeterli olmaktadır, tununla birlikte bitkideki P / Zn oranı 300'den büyükse, yapraklardaki Zn miktarı ne olursa olsun, bitki çinko noksanlığı gösterebilmektedir.
Metabolik olarak önemli olan diğer bazı iyon oranlan N / S, NO.V K, NCb /Fe, Ca / Fe, Fe / Zn, Fe / Mn, Mn / Zn, K / Ca, K / Mg, K / Na, K/B, NH4/K, NHVCa, NHVMg, P/Fe, P/Al, Ca/Mg, oranları ve bunların ters oranlarıdır.
Genellikle bir besin elementinin noksanlığı, aynı zamanda başka bir besin elementinin fazla olduğuna işaret eder. Bunun tersi de doğrudur, yani eğer bir besin elemen*tinin fazlalığı varsa, bu aynı zamanda başka bir elementin noksan olduğunun işaretidir. Her iki halde de sonuç aynıdır ve bitkinin dengesiz beslendiği anlamına gelir. Bu anlatı*lanlardan görülecektir ki; pratikte bir bitkide bir beslenme bozukluğu varsa, bunun bir elementin reel noksanlığından mı, yoksa başka bir elementin fazlalığından mı ileri gel*diğini kestirmek kolay değildir. Bu gibi durumlarda başvurulacak en iyi yol bitki analizi yaptırmak ve ona göre karar vermektir.
Bitkinin sağlıklı gelişebilmesi ve mahsuldaıiığı üzerine, yapraktaki bitki besinleri arasındaki orantının ne ölçüde etkili olduğunu gösteren çok iyi bir örnek aşağıda verilmiştir. Elmada tomurcuk belirlendiği dönemde yapraklardaki N/K oranının, ertesi yılda çiçek miktarını belirgin şekilde etkilediği ortaya konulmuştur (Zerling, 1971).
Yaprakta N % Yaprakta K %N/K Ertesi yılda çiçeklerime
1.23 1.52 0.8 yok
2.07 0.56 4.0 seyrek
2.44 1.16 2.1 iyi
Yukarıdaki çizelgeden açık bir şekilde görülmektedir ki; çiçeklenme üzerine yapraktaki azot ve potasyum miktarlarının yüksek veya düşük olması değil, fakat N/K oranı etkili olmuştur. N/K oranının düşük olması da, yüksek olması da çiçeklenmeyi olumsuz etkilemektedir.
4. Beslenme bozukluklarında genetik faktörlerin önemi
Bitkilerin besin elementlerini absorbsiyonları ve onları metabolizmada kullanmalarında bitki cinsleri ve çeşitleri arasında büyük farklılıklar vardır. Bu farklılıklar bitkile*rin genetik özelliklerinin bir sonucudur. Besin elementlerinin alınmaları ve metabolize edilmelerinde bitki cins ve çeşitleri arasında görülen genetik farklılıklar, bize, bir yerde yetişen iki bitki cins ve çeşidinden birinin sağlıklı bir şekilde gelişirken, bir diğerinin ne*den beslenme bozukluğu gösterdiğini açıklar.
Besin maddelerinin etkili bir şekilde kullanümalarındaki farklılıklar bakımından özellikle demir dikkat çekici bir besin elementidir. Aynı toprak üzerinde, aynı koşullar altında yetiştirilen aynı türden farklı iki bitki çeşidinden biri şiddetli demir noksanlığı simptomları gösterirken, diğeri tamamen normal gelişebilmektedir. Bu durum, bazı çeşitlerin demir stresi altında H+ iyonları çıkararak kök bölgesi pH'ım düşürme ve yine bu çe*şitlerin demir stresi altında köklerin indirgeme kapasitesinin artmasından ileri gelmekte*dir. Her iki olay, yani kök bölgesi pH'ımn düşmesi ve köklerin indirgeme kapasitelerinin artması, kök bölgesinde bulunan demirin alınabilirliğini büyük oranda artırır. Demir stre*sine maruz kalınca kök bölgesi pH'ım düşürme kabiliyetinde olan bitkiler "demir etkin" bitkiler olarak adlandırılır (Aktaş, 1995). Demir klorozuna çok duyarlı olan bazı önem*li bitkilerin (örneğin soya, mısır, domates) demir etkin varyeteleri genetik çalışmalarla elde edilerek bu bitkilerdeki demir noksanlığı sorunu büyük ölçüde giderilmiştir.
Özellikle mikrobesin elementlerinin noksanlıkları, çoğu kez bu elementlerin toprakta reel noksanlıklarından çok, bazı toprak özellilderinden kaynaklanmaktadır. Buna en iyi örnek ise kireç kökenli kloroz adını verdiğimiz, toprağın yüksek kireç kapsamına bağ*lı mikrobesin noksanlıklarıdır. Böyle durumlarda kloroza dayanıklı çeşitlerin yetiştirilme*si en iyi çözümlerden biridir. Aksi halde, toprak özelliklerini değiştirmek kolay olmadığı için, sürekli kloroz problemi ile karşı karşıya kalınacaktır. Klorozun çeşitli kimyasallar ile giderilmesi ise ucuz bir yöntem değildir.
5. Beslenme bozukluğuna benzer simptomlar yaratan diğer faktörler
Besin noksanlığı ve aşırılığı dışında, metobolizmada bozulmaya neden olan diğer bazı faktörler de, beslenme bozukluklarına benzeyen simptomlar yaratabilirler. Örneğin, sonbaharda çeşitli ağaçlarda görülen yaprak kızarıklıkları, fosfor noksanlığmı andırmak*la beraber, metabolizma ürünlerinin bünyedeki dolaşımının yavaşlamasından ileri gelen bir durumdur. Benzer şekilde, mısır bitkisinin yapraklarında metabolik nedenlerle zaman zaman görülen şeker birikmesi de yine fosfor noksanlığı simptomuna benzeyen kırmızılıklara neden olmaktadır.Beslenme bozukluklarına benzer simptomlar yaratarak, beslenme bozukluklarının gözle tanınmasını güçleştiren etmenler çok çeşitlidir. Bu etmenlerin başlıcalar ise şunlardır.
5.1. İklim faktörleri
Don koşulları veya düşük hava sıcaklığı, kuraklık, rüzgar gibi hava olayları, yapraklarda kızarmalara ve kenarlarda solma ve kurumalara yol açarak, azot, fosfor ve po*tas noksanlıklarına benzeyen simptomlara yol açabilmektedir.
Ayrıca hava sıcaklıklarının normallerin altında düşük seyretmesi, fazla bulutluluk nedeniyle ışık azlığı, kuraklık gibi olumsuz iklim etmenleri bitkilerin besin alımını yavaşlattığı için, geçici olarak besin noksanlıkları simptomları görülmesine yol açarlar. Olum*suz iklim koşullarında özellikle mikrobesin elementlerinin noksanlıkları ortaya çıkar. Bu etmenlerden ileri gelen beslenme bozuklukları, olumsuzluğu yaratan iklim koşullarının normale dönmesiyle birlikte ortadan kaybolur.
5.2. Toprak faktörleri
Toprağın uzun süre ıslak kalması yapraklarda sararma ve kızarıklıklara neden olarak azot ve fosfor noksanlıklarına benzer görüntüler yaratır. Yaprak kenarlarında kuruma*lara yol açarak potasyum noksanlığını andıran simptomlar yaratır. Demir ve mangan nok*sanlıklarında görülen damar araları sararmalarına benzer görüntüler de yine toprağın uzun süre aşın nemli veya su altında kalması sonucu oluşabilmektedir.
Toprağın susuz kalması bitkilerin besin alımım azaltacağı için çeşitli besin elementleri noksanlıklarının görülmesine yol açar. Bu tarz görüntüler de sulamayı izleyen günlerde besin alımının artmasıyla ortadan kalkar.
5.3.Bitki zararlıları ve hastalık etmenleri
Birçok hastalık etmeni bitkilerde besin noksanlıklarına benzer arazlar oluşturur. Bu arazlar çoğu defa gerçek besin noksanlıkları simptomlarıdır. Ancak besin noksanlığı sekonder olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle kök hastalıkları ve köklere zarar veren bitki zararlıları, köklerden besin alımını engellediği için beslenme bozukluklarında görülen simptomlara neden olurlar. Keza gövde ve yapraklardan emgi yapan her türlü zararlı bit*kileri besinsiz bıraktığı için beslenme bozukluğu simptomları yaratırlar.
Şeşitli virüs ve fungal hastalıklarda da bitkilerde beslenme bozukluklarına benzeyen simptomlar görülebilmektedir.
Bitki zararlı ve hastalıkları nedeniyle ortaya çıkan arazlar, azot, fosfor, potasyum, magnezyum, mangan,bor, kalsiyum gibi birçok besin elementi noksanlığına benzeyebilmektedir.
5.4. İlaç, hormon ve gübre etkileri
Bitkilere püskürtülen çeşitli ilaçlar, hormonlar, bitki gelişim düzenleyicileri ve yaprak gübreleri gibi maddelerin dozu iyi ayarlanmadığı takdirde, bitkilerde beslenme bo*zukluklarına benzer simptomlar yaratabilirler. Bu bakımdan bitki cinsleri arasında olduk*ça büyük farklılıklar görülür. Aynı dozdaki ilaç, hormon veya gübre püskürtmesi bir bit*kide hiçbir zararlaşmaya yol açmazken, diğer birinde ciddi zararlar yapabilir. Örneğin erik, şeftali gibi taş çekirdekli meyve ağaçlan püskürtmelere karşı oldukça hassastırlar. Püskürtmelerden meydana gelen zararlaşmalar özellikle yaprak kenarlarında yanmalar, yaprak ayasında nekrozlar ve bazen da yaprak dökümü şeklinde ortaya çıkar.
Kaynak: Bitkilerde Beslenme Bozuklukları – Prof.Dr.Mehmet AKTAŞ
* Toprakta besin maddesinin mutlak noksanlığı
* Besin maddesinin bitki tarafından alınabilirliğini sınırlandıran toprak ve diğer
çevre etmenleri
* Topraksız yetiştiricilik de bitki yetiştirme ortamının besin maddelerince
yeterince zenginleştirilmemiş olması
* Dengesiz gübreleme
* Besin maddesinin alınması ve kullanılmasını zorlaştıran bitkisel özellikler
* Besine olan talebi artıran genetik bitki özellikleri ve bitki büyüme
düzenleyicilerinin etkileri
Bu faktörler içerisinde en önemlisi veya en çok rastlanan neden ilk sırada verilen, toprakta besin maddesinin mutlak noksanlığı olduğu s anılmamalıdır. Pratikte elbette ki bir besin maddesinin topraktaki miktarının yetersiz olmasından kaynaklanan besin noksanlıklarına sık sık rastlanır. Buna en iyi örnek olarak ülkemizde ve dünyanın birçok yöre*sinde görülen azot noksanlığını ve yine ülkemizin bir çok bölgesinde görülen çinko nok*sanlığını gösterebiliriz. Toprakta azotun yegane kaynağı organik madde olduğu ve toprak*ların büyük bir bölümünün organik madde kapsamı düşük bulunduğu ve aynı zamanda bitkilerin azot ihtiyacı yüksek olduğu için gübreleme yapılmadığı takdirde, çok ender du*rumlar hariç, bitkide azot noksanlığı kaçınılmazdır. Yine örnek olarak verdiğimiz ülkemiz topraklarının önemli bir bölümünde çinko eksikliği de bitkilerde görülen çinko noksanlı*ğının önemli nedenlerindendir. Buna rağmen ülkemizde tarımı yapılan birçok bahçe ve tarla bitkisinde görülen çinko noksanlıklarının tek nedeni topraktaki çinkonun yetersizli*ği değildir. Buna ilave olarak veya bundan bağımsız olarak çinkonun alınabilirliğini güç*leştiren olumsuz toprak ve iklim etmenleri, başka bir besin elementinin antagonistik etki*si gibi faktörler de çinko noksanlığının nedenleri arasındadır.
Bitkilerde besin noksanlıkları, en çok, yukarıda ikinci sırada sayılmış bulunan, besinin alınmasını güçleştiren veya önleyen toprak ve diğer çevre etmenlerinden ileri gel*mektedir. Bilindiği gibi, toprak da bulunan bitki besin elementlerinin tümü bitkiler tarafın*dan kolaylıkla alınabilir durumda değildir. Bir besin elementinin toprak da bulunan Toplam miktarının genellikle az bir kısmı bitkiler tarafından hemen alınabilir durumdadır. Diğer önemli kısmı ise ya hiç alınamaz, veya ancak uzun bir zaman içerisinde bitki tarafından alınabilir. Dolayısıyla bitkinin beslenmesi bakımından önemli olan, bir besin elementinin toprak da bulunan Toplam miktarı değil, onun alınabilirlik derecesidir. Toprak da bulunan be*sin maddelerinin yarayışlılığını sınırlandıran pek çok etmen vardır. Bu etmenlerin neler olduğunun bilinmesi, bitkilerdeki beslenme bozukluklarının ve alınabilecek önlemlerin saptanması bakımından oldukça önemlidir.
1. Besin Maddelerinin Alınabilirliğini Sınırlandıran Faktörler
Besin maddelerinin bitkilere yarayışlılığını azaltan, diğer bir ifade ile, alınabilir besin maddeleri miktarını sınırlandıran pek çok kimyasal, fiziksel, biyolojik toprak koşulla*rı vardır. Bu koşulları bilmek ve bu koşullardan özellikle etkilenen besin elementlerinin hangileri olduğunu tanımak, toprağımızın doğru kullanılması, en iyi ürünü elde edecek önlemlerin saptanarak uygulanması bakımından oldukça önemlidir.
Besin maddelerinin bitkilere yarayışlılığını sınırlandıran etmenleri dört grup altında toplamak mümkündür. Bunlar;kimyasal faktörler, fiziksel faktörler, biyolojik faktörler ve iklim faktörleridir. Aşağıda her gruba giren faktörler ayrı ayrı verilmiş olmakla birlik*te, bazı faktörler birden fazla gruba sokulabilecek niteliktedir.
1.1. Kimyasal faktörler
Besin elementlerinin alınabilirliğini etkileyen en önemli kimyasal faktör toprak pH'ıdır. Toprak pH'ı toprağın asitlik veya alkalilik derecesini ifade eder. Bir çok besin elementinin alınabilirliği bakımından en uygun pH 6.5 - 7.5 arasıdır. Çok zayıf asit, nötr ve çok zayıf alkaliliği ifade eden bu pH derecelerinde pek çok besin elementinin alınabilirliği yüksektir. Kuvvetli asit ve kuvvetli alkali şartlar ise kimi besinlerin alınabilirliğini azaltır. Şimdi bunlara ait en önemli örnekleri görelim:
Toprak pH'ının yüksek olması
Yüksek pH ' ya sahip topraklarda önemli bazı makro ve mikro besin elementlerinin yarayışlılığı çeşitli şekillerde azalır.
Fosfor : Yüksek pH'a sahip kireçli topraklarda trikalsiyum fosfat şeklinde fikse olarak yarayışlılığı azalır.
Demir, Çinko, Mangan, Bakır, Bor : Yüksek pH 'da güç çözünür bileşikler oluşturduklarından alınabilirlikleri azalır. Kireçli topraklarda görülen mikroelement noksan*lıklarının ana nedeni budur.
Azot: Yüksek pH 'da amonyak halinde kayba uğradığından alınabilir miktarı aza*lır.
Potasyum, Magnezyum : pH \ı yüksek olan topraklarda genellikle fazla miktarda bulunan Kalsiyumun antagonistik etkisi nedeniyle alınabilirlikleri azalır.
pH 'ı yüksek topraklarda yukarıdaki elementlerin noksanlıklarını gidermek için bu elementleri içeren gübrelerin kullanılması kısa süreli olumlu etkiler görülür. Ancak gübrelerle ilave edilen elementler de kısa süre içinde alkali koşullardan etkilenir ve almabi-likleri azalır. Bu koşullarda özellikle mikro elementlerin yapraklara püskürtülerek veril*mesinden, genellikle, toprağa uygulamaya göre daha iyi sonuçlar alınır.
Asidik toprak koşulları (düşük toprak pH'ı)
Toprak pH'ının düşük olması, yani asitlik derecesinin fazla olması da bazı besin elementlerinin alınabilirliği üzerine olumsuz etki yapmaktadır.
Fosfor : Asit şartlar altında demir ve alüminyum iyonlarıyla birleşerek güç çözünen demir ve alüminyum fosfat bileşiklerini oluşturduğundan yarayışlılığı azalır.
Azot : Asit koşullarda nitrifikasyon azaldığından, organik maddeden mineralize olan azot miktarı azalır. Ayrıca mikroorganizmaların havadan toprağa biyolojik yolla azot aktarımları azalır.
Kalsiyum, Magnezyum, Potasyum, Çinko, Bakır : Asit topraklarda şiddetli yıkanma nedeniyle alınabilir miktarları azalır.
Molibden : Bitkiler için alınamaz formlara dönüştüğünden alınabilir miktarı azalır.
Asidik toprak koşullarında demir, mangan ve alüminyumun çözünürlüğü artar. Bu elementlerin çözünürlüğünün artması sonucunda bitkilere toksik etki yapabilmeleri söz konusu olabileceği gibi, diğer besin elementlerinin alınabilirliğini de sınırlandırabilir.
Yüksek derecede asitlik, asitliğe duyarlı bitkilerin kök sistemine zarar vereceği için, asitlik nedeniyle bitkiye yarayışlılığı azalan besin elementlerinin gübrelerle toprağa verilmesinden de ancak çok sınırlı yarar sağlanır. Bu nedenle asitlik nedeniyle yarayışlılığı sınırlanmış elementlerin yarayışlılığını artırmak için iyi bir yol asit topraklara kireç*leme yapılmasıdır. Kireçleme ile pH 'ı normal sınırlara çekilen topraklarda hem besin maddelerinin yarayışlılığı artar hem de toprağın fiziksel özellikleri düzelir.
Besin elementlerinin birbirine antagonistik etkileri : Besin elementleri arasındaki antagonizm, bir besin elementinin, başka bir elementin alınabilirliği üzerine olum*suz etki yapması anlamına gelir. Toprakta çok yüksek miktarda bulunan bir elementin di*ğer bazı besin elementlerinin bitkiye yarayaşlılığım olumsuz yönde etkilediği pratikte çok rastlanan bir durumdur. Örneğin kireci yüksek topraklarda yetiştirilen demir noksanlığı*na duyarlı bitkilerde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan demir noksanlığı buna iyi bir örnek teşkil eder. Aynı şekilde, kalsiyum fazlalağımn neden olduğu potasyum ve magnezyum noksanlığı, fosfor fazlalığının neden olduğu çinko noksanlığı pratikte sık rastlanan anta*gonistik etkileşimlerdir.
Toprağın katyon tutma kapasitesinin düşüklüğü : Özellikle humusça fakir kumlu toprakların katyon değişim kapasiteleri oldukça düşüktür. Katyon tutma kapasitesi düşük olan böyle topraklarda besin katyonları, toprakta iyi bir şekilde tutulmadıkları için kolayca yıkanabilirler. Bu nedenle, katyon tutma kapasitesinin düşüklüğü besin elementlerinin alınabilir miktarlarının azalması sonucunu doğurur, neticede bu topraklar üzerinde yetiştirilen bitkilerde beslenme bozuklukları görülür.
.1.2. Toprağın fiziksel özellikleri
Toprağın fiziksel özellikleri besin maddelerinin alınabilirliğini sınırlandırarak beslenme bozukluğuna neden olabilir. Örneğin toprağın sürekli aynı derinlikte işlenmesi so*nucu oluşan ve adına pulluk tabam denilen oldukça sert toprak katmanı, bitki köklerinin alt toprak katmanlarına ulaşmasını engellediklerinden besin alımım azaltırlar. Aynı şekil*de kötü toprak strüktürü, bitki köklerinin geniş bir toprak kesimiyle temasta bulunmasını engellediğinden bitkinin topraktaki besin elementlerinden yeterince yararlanmasını önler.
Tarım topraklarının kötü fiziksel özelliklere sahip olmaları, çoğu kez yanlış amenajman pratiklerinden ileri gelmektedir. Strüktür bozulması ve toprağın sıkışması (kom-paksiyon) tamamiyle bilgisizce yapılan toprak işlemelerinden ve yine bilgisizce uygula*nan kimyasal gübrelemeye bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Aşırı sulama da toprağm ha*valanmasını önleyerek bitkilerde beslenme bozukluklarına sebep olurlar.
Toprağın kompaksiyonu nedeniyle olsun veya kötü strüktür oluşumu nedeniyle olsun veyahutta fazla su nedeniyle olsun, toprakta oksijen yetersizliği bitkilerin besin alı*mını engeller ve beslenme bozuklukları yaratır. Islaklık ve havasızlık kimi besin madde*lerinin ise çözünürlüğünü artırarak toksisite yaratabilmektedir. Buna en iyi örnek, su al*tında kalan topraklarda mangan çözünürlüğünün artarak bitkide mangan seviyesinin tok-sik düzeylere çıkmasıdır.
Toprakta oksijensizlik bitkilerde büyüme hormonlarının miktarının da azalmasına neden olarak bitkilerin gelişmesini engellemektedir. Toprağın iki gün su altında kalması ile bitkideki sitokinin seviyesinin yarıya indiği, dört gün su altında kalma halinde ise bu hormonun üçte bir düzeyine indiği ve buna bağlı olarak da bitki boyunun kısaldığı ve kloroz ortaya çıktığı tespit edilmiştir (Bergmann, 1992).
1.3. Biyolojik faktörler
Bitki besin elementlerinin bitkiler tarafından alınmasını güçleştiren veya engelleyen, dolayısıyla bitkilerde beslenme bozukluğu görülmesine neden olan birtakım biyolo*jik faktörler de vardır. Bunlardan en önemlisi bitkilerde hastalık yapan virüs, mantar, bak*teri gibi zararlı mikroorganizmalar ve bitki zararlılarının etkileridir. Bitki hastalık ve za*rarlılarının etkileriyle bitkinin yapraklarında ve diğer organlarında görülen renk ve şekil bozukluklarının bitki besin maddeleri noksanlıklarından ileri gelen simptomlara benzedi*ği ve bu iki grup simptomun karıştırılmaması için dikkat edilmesi gerektiği, bitki besle*me ve bitki koruma ile ilgili kitaplarda öteden beri yer almaktadır. Esasen çoğu kez bu iki grup simptomun birbirine benzemesi her ikisinin de aynı nedene dayanıyor olmasından*dır ki bu neden bitkinin yeterince beslenememesidir. Zira bitki hastalık ve zararlılarının etkileriyle bitki besin absorbsiyonunda etkisiz kalmaktadır. Bitki hastalık ve zararlıları içerisinde, köklere zarar verenlerle (örneğin nematodlar) toprak seviyesinde gövdeye za*rar verenler, bitkilerin besin absorbsiyonu üzerine en kötü etkiyi yapanlardır.
Bitkilerde besin elementi noksanlıklarına neden olan diğer biyolojik faktörler arasında, toprakda yaşayan diğer canlıların besin maddesi için bitkilerle rekabeti ve toprak solucanlarının yetersizliği de önemli sayılabilir.
Besin elementi için bitkilerle rekabet eden toprak canlıları, daha çok, yabancı otlar ve mikroorganizmadır. Bu canlıların toprakta bulunan besin elementlerini kendi ihtiyaçları için kullanmaları, kültür bitkileri için noksanlık yaratabilmektedir. Bu durum bü*tün besin elementleri için söz konusu olmakla beraber azot için daha önemlidir. Toprak mikroorganizmaları, özellikle C/N oranı geniş taze organik materyalin toprağa verilmesi halinde, azot ihtiyaçlarını toprakta mevcut azottan karşılamak için bitkilerle büyük rekabete girerler. Yanmamış çiftlik gübresinin toprağa verilmesinden sonra kültür bitkilerin*de görülen zararların bir bölümü de bu nedenledir.
Toprak solucanları toprak strüktürünün geliştirilmesinde önemli rol oynarlar. Toprak strüktürünün gelişmesi ise bitki köklerinin besin elementlerine ulaşmasını kolaylaştı*rır. Bu nedenle toprak solucanlarının sayısının az olması, strüktür gelişmesinin gerileme*sine ve besin alımının azalmasına neden olur. Solucan populasyonunu artırmanın en iyi yolu toprağa ahır gübresi vermektir.
1.4. İklim faktörleri
Besin elementlerinin alınabilirliğini etkileyen iklim faktörleri yağış, sıcaklık ve ışıklanmadır. Yeterli sulama imkanı olmayan bölgelerde yaşanan yağış yetersizliği nedeniyle toprakta su miktarı azalır. Toprakta su miktarının azalması ise besin elementlerinin çözünürlüğünü azalttığı için besin alımı azalır. Gerçekten de pratikte kuraklığı izleyen zamanlarda birçok bitkide çeşitli besin elementlerinin noksanlıkları görülmektedir. Su ye*tersizliği aynı zamanda bitkilerin kök sisteminin gelişmesini zayıflattığı için dolaylı ola*rak da besin noksanlıklarına sebep olur. Öte yandan fazla yağış birçok besin elementinin yıkanma ile kaybına neden olduğu için bitkilerin besin noksanlığı çekmesine neden olur. Fazla yağışın beslenme bozukluğu yaratmasının bir diğer nedeni ise, fazla yağış nedeniy*le toprakta oluşan oksijensiz koşulların bazı besin elementlerinin alınmasını engellemesi*dir.
Hava ve toprak sıcaklığınm düşük olması da bitkilerde beslenme sorunları yaratır. Düşük sıcaklık bitkide fizyolojik prosesleri yavaşlattığından besin elementlerinin bitkiler tarafından absorbsiyonu düşer. Düşük toprak sıcaklığı ise toprağın gerek organik, gerekse mineral fraksiyonundan mineralizasyonla besin elementi kazanılmasını yavaşlatır veya durdurur. Düşük toprak sıcaklığı ayrıca kök gelişmesinin de gerilemesine neden ol*duğu için besin alımını azaltır.
2.Gübrelemeye bağlı olarak ortaya çıkan beslenme bozuklukları
Son elli yılda bütün dünyada kimyasal gübre tüketiminde çok büyük artışlar olmuştur. Tarım ürünlerine olan talebin giderek yükselmesi öncelikle, bitkilerin daha iyi beslenmesini temin ederek sağlanan ürün artışları ile karşılanmıştır. Buna paralel olarak genetik alanında sağlanan gelişmelerin katkısı ile geliştirilen yüksek verimli bitki çeşitleri de verim artışında etkili olmuştur. Yeni geliştirilerek kültüre alınan yüksek verimli varyetelerin bitki besin istekleri de doğal olarak yüksek olduğundan, gübreye olan talep iyi*ce yükselmiştir. Tarım sektörü gelişmiş ülkelerde azot, fosfor ve potasyum içeren gübre-, lerin yüksek oranda kullanılması, bu besin elementlerinin noksanlıklarını azaltmıştır. An*cak azot, fosfor ve potasyumlu gübrelerin giderek artan miktarlarda kullanılması, bu kez, diğer besin elementlerine olan ihtiyacı yükseltmiş ve magnezyum, kükürt gibi makro be*sin elementleriyle, birçok mikro besin elementlerinin noksanlıkları görülmeye başlanmış*tır. Bugün Türkiye'de de intensif tarım yapılan işletmelerde makrobesinlerden magnez*yum, mikrobesinlerden ise demir, çinko, mangan ve bor noksanlıklarına sık rastlanılmak*tadır. Bu besinlerin yeterli düzeyde bitkiye sağlanamadığı hallerde ise, bitki gelişeme-mekte, ürün kaybı olmakta, kalite özellikleri bozulmakta ve ürünün pazar değeri de düş*mektedir. Sonuçda üretici azot, fosfor ve potasyumlu gübreleri kullanmasına rağmen kar*lı bir çiftçilik yapamamakta, zarar etmektedir.
Azot, fosfor ve potasyum elementleri ile yapılan gübrelemenin bitkilerde diğer bazı elementlerin noksanlıklarını yaratması, sadece diğer elementlere olan ihtiyacın yüksel*mesinden de kaynaklanmamaktadır. İhtiyacın artmasına ilave olarak, bitki besin element*leri arasındaki interaksiyonlar nedeniyle de çeşitli noksanlıklar ortaya çıkabilmektedir. Örneğin;
* Yüksek amonyum konsantrasyonun kalsiyum ve magnezyum alımını azalttığı
* Yüksek nitrat konsantrasyonunun başta demir olmak üzere mikro besinlerin alımını azalttığı
* Yine yüksek nitrat konsantrasyonunun fosfat alımını azalttığı, benzer şekilde yüksek fosfat konsantrasyonunun nitrat alımım azalttığı
* Yüksek potasyum konsantrasyonunun magnezyum ve kalsiyum noksanlığına neden olduğu
* Yüksek fosfor konsantrasyonunun çinko ve diğer mikrobesinlerin alımını azalttığı * Yüksek kalsiyum konsantrasyonunun demir, bor, mangan, magnezyum noksanlıkları yarattığı
* Yüksek amonyum konsantrasyonunun katyonuk elementlerin, özellikle magnezyum ve kalsiyum alımını azalttığı
* Yüksek bakır, çinko ve mangan miktarlarının demir alımını azalttığı bilinmektedir.
Bitki yetiştiriciliğinde gübrelerin intensif bir şekilde kullanılmasına bağlı olarak yukarıda örnekleri verilen çeşitli interaksiyonlara bağlı bazı besin elementlerinin noksanlıklarının ortaya çıkması, bize birçok ülkede ve birçok toprakda giderek artan oranda magnezyum ve iz elementlerin noksanlıklarının artmasının nedenini açıklamaktadır. Bu durum aslında birçok toprakda bu elementlerin gizli noksanlıklarının bulunduğunu göstermektedir. Besin elementlerinin gizli noksanlıkları, bitkide gözle görülür simptomlara neden olmasa bile, ciddi oranda ürün ve kalite kaybına neden olabilmektedir.
Batı Avrupa ülkelerinde potasyumlu gübrelerin kullanımındaki artışa paralel ola*rak birçok bitkide magnezyum noksanlıklarının ortaya çıktığı, bunun sonunda da magnezyumlu gübrelerin kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. Türkiye'de potasyumlu güb*re tüketimi yeni yeni artmaya başlamıştır. Ancak birçok bitkide, özellikle örtü altı sebze yetiştiriciliğinde magnezyum noksanlıklarının görülmesi ve magnezyumlu gübrelerin kullanılmaya başlanılmış olması dikkat çekicidir.
Almanya'nın kuzey bölgelerinde azot, fosfor ve potasyumlu gübre tüketimindeki artışa paralel olarak 6O'lı ve 70'li yıllarda pancar, patates ve tahıllarda magnezyum noksanlığının arttığı ve önlem olarak magnezyumlu gübrelerin kullanıldığı gözlemlenmiştir. Yine aynı bölgede bor noksanlığı da aynı zamanda görülmeye başlanmış ve özellikle ku*raklığın etkisiyle bor noksanlığının had safhaya çıktığı izlenmiştir. Bunun neticesinde de bor içeren gübreler kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye'de yakın bir geçmişe kadar tahıl*larda iz element noksanlıkları bilinmezken bugün özellikle çinko olmak üzere bazı iz ele*mentlerin noksanlıkları görülmeye başlanmıştır. Yapılan çalışmalar, noksanlık olan yer*lerde çinko gübrelemesi ile buğdayda beklenmedik oranda yüksek verim artışları elde edilebildiğini göstermiştir (Çakmak vd, 1966). Yine yakın zamanda pancar ve bir kısım narenciyede bor noksanlıkları gözlenmiştir. Bu elementlerin noksanlıklarının ülkemizde de görülmeye başlanması kaçınılmazdır, çünkü bu durum gübre tüketimindeki artışın ve yüksek verim potansiyeline sahip genetik çeşitlerin yetiştirilmesinin doğal bir sonucudur.
3. Besin elementlerinin bitki bünyesindeki etkileşimlerine bağlr beslenme bozuklukları
Bitki besin elementleri arasında toprakta görülen olumsuz etkileşimler bitki bünyesinde de görülebilmektedir.Yani bir besin elementinin bitki bünyesinde normalden daha yüksek miktarlarda bulunması diğer bazı besin elementlerinin noksanlıklarına neden ola*bilmektedir. Bir çok besin elementi arasında böyle antagonistik etkileşimlerin olduğu bi*linmektedir. Bitki besin elementleri arasındaki antagonistik ve sinergetik etkileşimler, gübre kullanımındaki artışa paralel olarak artmaktadır (Antagonizm: besin elementleri arasında olumsuz etkileşim; Sinergizm: besin elementleri arasında olumlu etkileşim anlamına gelmektedir.)
Bitki bünyesinde bulunan bazı besin elementlerinin yeterli olup olmadıkları kimi zaman sadece o elementin miktarı ile ilgili olmayıp, diğer bazı elementlerin miktarlarına da bağlı olabilmektedir. Örnek olarak elmada kalsiyum noksanlığından ileri gelen acı benek ve diğer bazı depo hastalıkları ile domates, biber, kavun gibi sebzelerde yine kalsi*yum noksanlığından ileri gelen çiçek burnu çürüklüğü hastalığı reel olarak kalsiyum nok*sanlığından daha çok, K / Ca ve K + Mg / Ca oranının yüksekliğinden ileri gelmektedir.Bitki bünyesinde bulunan iyonlar arasındaki antagonizme en iyi örnek, diğer bir deyişle pratikte bitkideki iyon antagonizmasından ileri gelen beslenme bozukluklarına en iyi örnek P /Zn oranının yüksek olmasından ileri gelen çinko noksanlığıdır.Bitki yapraklarında 25 ppm civarında Zn bulunması genellikle birçok bitki için yeterli olmaktadır, tununla birlikte bitkideki P / Zn oranı 300'den büyükse, yapraklardaki Zn miktarı ne olursa olsun, bitki çinko noksanlığı gösterebilmektedir.
Metabolik olarak önemli olan diğer bazı iyon oranlan N / S, NO.V K, NCb /Fe, Ca / Fe, Fe / Zn, Fe / Mn, Mn / Zn, K / Ca, K / Mg, K / Na, K/B, NH4/K, NHVCa, NHVMg, P/Fe, P/Al, Ca/Mg, oranları ve bunların ters oranlarıdır.
Genellikle bir besin elementinin noksanlığı, aynı zamanda başka bir besin elementinin fazla olduğuna işaret eder. Bunun tersi de doğrudur, yani eğer bir besin elemen*tinin fazlalığı varsa, bu aynı zamanda başka bir elementin noksan olduğunun işaretidir. Her iki halde de sonuç aynıdır ve bitkinin dengesiz beslendiği anlamına gelir. Bu anlatı*lanlardan görülecektir ki; pratikte bir bitkide bir beslenme bozukluğu varsa, bunun bir elementin reel noksanlığından mı, yoksa başka bir elementin fazlalığından mı ileri gel*diğini kestirmek kolay değildir. Bu gibi durumlarda başvurulacak en iyi yol bitki analizi yaptırmak ve ona göre karar vermektir.
Bitkinin sağlıklı gelişebilmesi ve mahsuldaıiığı üzerine, yapraktaki bitki besinleri arasındaki orantının ne ölçüde etkili olduğunu gösteren çok iyi bir örnek aşağıda verilmiştir. Elmada tomurcuk belirlendiği dönemde yapraklardaki N/K oranının, ertesi yılda çiçek miktarını belirgin şekilde etkilediği ortaya konulmuştur (Zerling, 1971).
Yaprakta N % Yaprakta K %N/K Ertesi yılda çiçeklerime
1.23 1.52 0.8 yok
2.07 0.56 4.0 seyrek
2.44 1.16 2.1 iyi
Yukarıdaki çizelgeden açık bir şekilde görülmektedir ki; çiçeklenme üzerine yapraktaki azot ve potasyum miktarlarının yüksek veya düşük olması değil, fakat N/K oranı etkili olmuştur. N/K oranının düşük olması da, yüksek olması da çiçeklenmeyi olumsuz etkilemektedir.
4. Beslenme bozukluklarında genetik faktörlerin önemi
Bitkilerin besin elementlerini absorbsiyonları ve onları metabolizmada kullanmalarında bitki cinsleri ve çeşitleri arasında büyük farklılıklar vardır. Bu farklılıklar bitkile*rin genetik özelliklerinin bir sonucudur. Besin elementlerinin alınmaları ve metabolize edilmelerinde bitki cins ve çeşitleri arasında görülen genetik farklılıklar, bize, bir yerde yetişen iki bitki cins ve çeşidinden birinin sağlıklı bir şekilde gelişirken, bir diğerinin ne*den beslenme bozukluğu gösterdiğini açıklar.
Besin maddelerinin etkili bir şekilde kullanümalarındaki farklılıklar bakımından özellikle demir dikkat çekici bir besin elementidir. Aynı toprak üzerinde, aynı koşullar altında yetiştirilen aynı türden farklı iki bitki çeşidinden biri şiddetli demir noksanlığı simptomları gösterirken, diğeri tamamen normal gelişebilmektedir. Bu durum, bazı çeşitlerin demir stresi altında H+ iyonları çıkararak kök bölgesi pH'ım düşürme ve yine bu çe*şitlerin demir stresi altında köklerin indirgeme kapasitesinin artmasından ileri gelmekte*dir. Her iki olay, yani kök bölgesi pH'ımn düşmesi ve köklerin indirgeme kapasitelerinin artması, kök bölgesinde bulunan demirin alınabilirliğini büyük oranda artırır. Demir stre*sine maruz kalınca kök bölgesi pH'ım düşürme kabiliyetinde olan bitkiler "demir etkin" bitkiler olarak adlandırılır (Aktaş, 1995). Demir klorozuna çok duyarlı olan bazı önem*li bitkilerin (örneğin soya, mısır, domates) demir etkin varyeteleri genetik çalışmalarla elde edilerek bu bitkilerdeki demir noksanlığı sorunu büyük ölçüde giderilmiştir.
Özellikle mikrobesin elementlerinin noksanlıkları, çoğu kez bu elementlerin toprakta reel noksanlıklarından çok, bazı toprak özellilderinden kaynaklanmaktadır. Buna en iyi örnek ise kireç kökenli kloroz adını verdiğimiz, toprağın yüksek kireç kapsamına bağ*lı mikrobesin noksanlıklarıdır. Böyle durumlarda kloroza dayanıklı çeşitlerin yetiştirilme*si en iyi çözümlerden biridir. Aksi halde, toprak özelliklerini değiştirmek kolay olmadığı için, sürekli kloroz problemi ile karşı karşıya kalınacaktır. Klorozun çeşitli kimyasallar ile giderilmesi ise ucuz bir yöntem değildir.
5. Beslenme bozukluğuna benzer simptomlar yaratan diğer faktörler
Besin noksanlığı ve aşırılığı dışında, metobolizmada bozulmaya neden olan diğer bazı faktörler de, beslenme bozukluklarına benzeyen simptomlar yaratabilirler. Örneğin, sonbaharda çeşitli ağaçlarda görülen yaprak kızarıklıkları, fosfor noksanlığmı andırmak*la beraber, metabolizma ürünlerinin bünyedeki dolaşımının yavaşlamasından ileri gelen bir durumdur. Benzer şekilde, mısır bitkisinin yapraklarında metabolik nedenlerle zaman zaman görülen şeker birikmesi de yine fosfor noksanlığı simptomuna benzeyen kırmızılıklara neden olmaktadır.Beslenme bozukluklarına benzer simptomlar yaratarak, beslenme bozukluklarının gözle tanınmasını güçleştiren etmenler çok çeşitlidir. Bu etmenlerin başlıcalar ise şunlardır.
5.1. İklim faktörleri
Don koşulları veya düşük hava sıcaklığı, kuraklık, rüzgar gibi hava olayları, yapraklarda kızarmalara ve kenarlarda solma ve kurumalara yol açarak, azot, fosfor ve po*tas noksanlıklarına benzeyen simptomlara yol açabilmektedir.
Ayrıca hava sıcaklıklarının normallerin altında düşük seyretmesi, fazla bulutluluk nedeniyle ışık azlığı, kuraklık gibi olumsuz iklim etmenleri bitkilerin besin alımını yavaşlattığı için, geçici olarak besin noksanlıkları simptomları görülmesine yol açarlar. Olum*suz iklim koşullarında özellikle mikrobesin elementlerinin noksanlıkları ortaya çıkar. Bu etmenlerden ileri gelen beslenme bozuklukları, olumsuzluğu yaratan iklim koşullarının normale dönmesiyle birlikte ortadan kaybolur.
5.2. Toprak faktörleri
Toprağın uzun süre ıslak kalması yapraklarda sararma ve kızarıklıklara neden olarak azot ve fosfor noksanlıklarına benzer görüntüler yaratır. Yaprak kenarlarında kuruma*lara yol açarak potasyum noksanlığını andıran simptomlar yaratır. Demir ve mangan nok*sanlıklarında görülen damar araları sararmalarına benzer görüntüler de yine toprağın uzun süre aşın nemli veya su altında kalması sonucu oluşabilmektedir.
Toprağın susuz kalması bitkilerin besin alımım azaltacağı için çeşitli besin elementleri noksanlıklarının görülmesine yol açar. Bu tarz görüntüler de sulamayı izleyen günlerde besin alımının artmasıyla ortadan kalkar.
5.3.Bitki zararlıları ve hastalık etmenleri
Birçok hastalık etmeni bitkilerde besin noksanlıklarına benzer arazlar oluşturur. Bu arazlar çoğu defa gerçek besin noksanlıkları simptomlarıdır. Ancak besin noksanlığı sekonder olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle kök hastalıkları ve köklere zarar veren bitki zararlıları, köklerden besin alımını engellediği için beslenme bozukluklarında görülen simptomlara neden olurlar. Keza gövde ve yapraklardan emgi yapan her türlü zararlı bit*kileri besinsiz bıraktığı için beslenme bozukluğu simptomları yaratırlar.
Şeşitli virüs ve fungal hastalıklarda da bitkilerde beslenme bozukluklarına benzeyen simptomlar görülebilmektedir.
Bitki zararlı ve hastalıkları nedeniyle ortaya çıkan arazlar, azot, fosfor, potasyum, magnezyum, mangan,bor, kalsiyum gibi birçok besin elementi noksanlığına benzeyebilmektedir.
5.4. İlaç, hormon ve gübre etkileri
Bitkilere püskürtülen çeşitli ilaçlar, hormonlar, bitki gelişim düzenleyicileri ve yaprak gübreleri gibi maddelerin dozu iyi ayarlanmadığı takdirde, bitkilerde beslenme bo*zukluklarına benzer simptomlar yaratabilirler. Bu bakımdan bitki cinsleri arasında olduk*ça büyük farklılıklar görülür. Aynı dozdaki ilaç, hormon veya gübre püskürtmesi bir bit*kide hiçbir zararlaşmaya yol açmazken, diğer birinde ciddi zararlar yapabilir. Örneğin erik, şeftali gibi taş çekirdekli meyve ağaçlan püskürtmelere karşı oldukça hassastırlar. Püskürtmelerden meydana gelen zararlaşmalar özellikle yaprak kenarlarında yanmalar, yaprak ayasında nekrozlar ve bazen da yaprak dökümü şeklinde ortaya çıkar.
Kaynak: Bitkilerde Beslenme Bozuklukları – Prof.Dr.Mehmet AKTAŞ