PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Üzüm Yetiştiriciliğinin Türkiye'deki Durumu


Mr.Muhendis
08.01.2010, 16:40
Bugün Türkiye’de ihracata yönelik sofralık üzüm üretimi bakımından ilk sırayı “çekirdeksiz üzüm” almaktadır. Bugüne kadar süregelen yerli ve yabancı bazı çekirdekli çeşitlerin yetiştiriciliği ihracat anlamında önemini yitirmiştir. Dolayısıyla Türkiye üzüm ihracatının % 95’ini sultani çekirdeksiz üzüm oluşturmaktadır. Son yıllarda kayda değer olmasa da yeni çeşitlerin üretiminin de başlaması ile birlikte üzüm yetiştiriciliği farklı bir boyut kazanacaktır.

Ege bölgesinin belirli bir kesiminde tek çeşitte yüksek tonajların üretilmesi, yetiştiricileri ve ihracatçı kuruluşları son derece zorlamakta olup; bu darboğazın aşılabilmesi için ivedi olarak köklü tedbirlerin alınması ve iyi bir üretim-işleme-pazarlama zincirinin oluşturulması gerekmektedir. Üretim, ürün işleme ve pazarlama halkalarından oluşan bu zincirde sağlıklı işleyişin sağlanması “entegrasyon” olarak tanımlanmakta ve entegrasyonda başarı üretici, ihracatçı ve satıcının bu süreçte bazı sorumlulukları üstlenmesini beraberinde getirmektedir. Günümüzde ihraç edilmek üzere ürün yetiştirmeyi hedefleyen üreticilerden Avrupa birliği pazarı “eurepgap” adı verilen ve tarımsal üretimde iyi tarım uygulamaları çerçevesinde izlenebilir bir üretimi sağlamaya yönelik olarak ortaya konan üretim standartları paralelinde bir üretim istemektedir. Bu üretim şekli ürün güvenliğinin sonucunda tüketici sağlığını koruyan ve tarımın doğaya olumsuz etkisini en aza indirici nitelikte bir üretim sistemidir. Yapılan her tarımsal uygulamanın bilinçli bir biçimde ve kayıt altına alınarak yapılmasını gerektirmektedir. Türkiye, üzüm yetiştiriciliği açısından değerlendirildiğinde, üretimde başarıya etki eden faktörler bakımından son derece uygun bir yapıya sahiptir. İyi bir makro üretim planlamasıyla değişik ekolojik bölgeler dikkate alındığında; hem sofralık üzüm yetiştiriciliği, hem de tarıma dayalı sanayiye yönelik hammadde desteği büyük bir ivme kazanacaktır. Bunun yegane yolu da; planlı, programlı, modern ve amaca yönelik olacak şekilde dünya standartları ile paralellik gösteren bir yetiştiricilik yapabilmektir. Aksi takdirde bugün yapılan gelişi güzel yetiştiricilikle, bir arpa boyu ilerlemek ve de bu üretimden kazanç beklemek olası değildir. Bu gelişmelere kapalı olarak geçirilecek her yıl, üzüm üretim ve ihracatına darbe vuracak ve çıkmaza sürükleyecektir.

Sofralık üzüm yetiştiriciliği bakımından bugün içinde bulunduğumuz durum, maalesef dünya standartlarının çok altındadır. Ege bölgesinde kurutmalık üzüm yetiştiriciliği amacıyla başlayan üretimden elde edilen ürün, hem kurutmalık, hem de sofralık olarak değerlendirilmeye çalışıldığı için; üretimin büyük bölümü sofralık amaca yönelik olarak değerlendirildiğinde; “standart dışıdır”. Üretilen milyonlarca ton üzümün sofralık değeri, özellikle yüksek fiyatla değerlendirilebilecek pazarlar bakımından son derece düşük kalmaktadır. Bunun en büyük sebebi yanlış ve bilinçsiz yetiştiricilik uygulamalarıdır. Yapılan Mevcut Üretimi Genel Bir Bakışla Değerlendirdiğimizde Şu Ana Sonuçlar Çıkmaktadır. - Bölgedeki üretim alanlarının tamamı sultani çekirdeksiz üzüm yetiştiriciliğine yönelmiş olduğu için, hem kuru üzümde, hem de sofralık üzümde talep fazlası üretim yapılmaktadır. - Üretilen fazla ürünün, mevcut kalite özellikleri düşük olduğu için çok ucuz fiyatlara alıcı bulabildiğinden üretim maliyetlerini karşılayamaz durumdadır. - Mevcut sofralık bağ terbiye sistemleri (telli terbiye) eski ve sadece kuru üzüm yetiştiriciliğine uygun olup, bugun dünyada kullanılan terbiye sistemlerinden çok geri kalmıştır. Kaliteli sofralık üzüm yetiştirmeye kesinlikle uygun değildir. - Üreticilerin uyguladığı budama sisteminde, alışkanlık kuru üzüm yetiştiriciliğine yönelik olduğundan, tamamen yüksek verim hedefli bir budamadır. Gereğinden fazla çubuk bırakıldığı için, asma başına çok salkım ve bu aşırı yük sonucunda da beslenemeyen salkım ve tanelerin, kalite kriterleri çok düşük kalmaktadır.

- Çekirdeksiz üzüm yetiştiriciliğinde tane iriliği ve salkım yapısı düzenlemek amacıyla kullanılan ga3 uygulamaları, çok bilinçsizce yapılmaktadır. Salkımlar, ya çok sıkışık- takoz tabir edilen yapıda, ya da irili ufaklı taneler ve düzensiz yapılı homojen olmayan bir görünümde olmaktadırlar. Uygulama zamanı ve bu andaki hava sıcaklıklarına hiç dikkat edilmemektedir. Kullanılan dozajlar çok fazla veya gereğinden daha düşüktür. - Yetiştiriciler sık sık toprak işleme yapmaktadır. Su kaybını önleme, toprağı havalandırma ve ot mücadelesi için yapılan toprak işlemeler fayda yerine zarar vermektedir. Ayrıca üretim maliyetlerini de arttırmaktadır. - Bağların genel olarak tamamı salma sulama yöntemi ile sulanmaktadır. Asmaya ihtiyacı olduğu dönemlerde yeterli su verilemezken gereğinden fazla verilen suyun hem asmaya direkt zararı olmakta, hem de ortam rutubetini çok yükselttiği için hastalıklara davetiye çıkarılmaktadır. - Bağlarda uygulanan kimyasal mücadele, üzüm yetiştiriciliğindeki en büyük riskleri oluşturmaktadır. Çok defa, yüksek dozajlarda ve yanlış ilaç kullanımı yapılmaktadır. Bunun sonucu olarak hem maliyetler çok artmakta, hem de insan sağlığını tehdit edilmektedir.

- Kurulan mevcut bağların büyük bölümünde anaç kullanılmamıştır. Toprak yapısına uygun dayanıklı ve verimli anaç kullanımına önem verilmemektedir. Bu nedenle de kayıplar fazladır. - Genel olarak toprak tahlili yaptırılmadan gelişi güzel gübreleme yapılmaktadır. Bölgede toprak ph’sı genelde 8’e yakın ve biraz üzerindedir. Bunun getirdiği sıkıntılar vardır. Asmaların yüksek toprak ph’sı nedeniyle iz element alımında problem olmakta ve hem yaprakta, hem de salkımda bariz bir şekilde eksiklik kendini göstermektedir. Çeşit olarak bu duruma zaten çok hassas olan sultani çekirdeksiz üzümünde hasattan sonra görülen danelenme bu nedenle artmaktadır. - Bütün bu olumsuz şartlar altında üretilen üzümün satış ve pazarlaması da tüm üreticiler için kabus halini almaktadır. Üretici bağındaki, “kendine göre kaliteli olup” aslında genel olarak standart dışı olan ürününün tamamını aynı paradan satmaya çalışırken; alıcılarda sadece uygun olan bir bölümünü hasat edip almaya çalışırlar ve burada her iki taraf için de, içinden çıkılmaz sorunlar başlamaktadır. Bu kısır döngü her yıl aynı şekilde devam eder gider. Sultani çekirdeksiz üzüm üretiminin darboğaza girdiği bu dönemde; köklü tedbirler alınmalı ve iyi bir üretim planlaması yapılmalıdır. Bu planlama yapılırken iki aşamalı olarak ele alınmalıdır. Öncelikli olarak mevcut üretimin revizyonu ve dünya standartlarına yükseltilmesi çok önemlidir. Üretimin tamamen ihtisaslaşması ve sofralık üzüm yetiştirmeye karar veren bir üreticinin, buna uygun olarak altyapısını hazırlaması gerekmektedir. İkinci aşama ise; bugün dünyada kabul görmüş ve güçlü bir pazar payına sahip yeni çeşitlere yönelmedir. Ancak böylelikle Türk üzüm üretiminin önü açılacak ve pazarda rekabet üstünlüğünü koruyacaktır.