Mr.Muhendis
25.11.2009, 21:52
Son yıllarda artan nüfusa paralel olarak tarım ve gıda bilimlerindeki üretimi artırmaya yönelik teknikler toplumsal hastalıkların, alerjilerin, dengesiz beslenme alışkanlıklarının, pestisid, hormon ve antibiyotik kalıntılarının ortaya çıkmasına ve genel yaşam kalitesinin azalmasına neden olmuştur. Bu durum alternatif gıda kalitesine bir eğilim getirmiştir. Tüketici gıdanın kaynağını, güvenilirliğini, işleme ve depolama koşullarını, bulaşma risklerini sorgulamaya başlamıştır. İşte; “biyolojik”, “organik”, “ekolojik”, “kontrollü” gıda temini böylece gündeme gelmiştir.
Organik Tarım Nedir?
• Doğadaki dengeyi koruyan,
• Toprak verimliliğinde devamlılığı sağlayan,
• Hastalık ve zararlıları kontrol altına alan,
• Doğadaki canlıların sürekliliğini oluşturan,
• Doğal kaynakların optimum kullanımı ile verimliliği sağlayan bir sistemdir
“Organik arıcılık” da, bu temel nedenlere dayalı olarak ortaya çıkmıştır. Organik arıcılık ; doğada bulunan nektar, polen, su ve propolisin arılar tarafından toplanarak çeşitli arı ürünlerine dönüştürülmeleri işleminde, üretimden tüketime kadar tüm aşamalarında suni besleme ve kimyasal ilaçlama yapmadan, organik tarım alanlarında veya doğal yapısı bozulmamış florada her aşaması kontrollü ve sertifikalı yapılan arıcılık faaliyetlerine denir. Arıcılık ürünlerinin organik üretim olarak nitelendirilmesi, kovanların özellikleri ve çevre kalitesi ile yakından ilişkilidir.
Ülkemiz doğal yapı ve nektar kaynakları bakımında çok zengin olup,arıcılık açısından son derece büyük bir potansiyele sahiptir. Dört milyona yaklaşan koloni sayısı ile dünyada ikinci ve yıllık 70.000 ton bal üretim kapasitesi ile dünyada dördüncü sırada yer almaktayız. Ancak; kolonilerin geleneksel olarak şeker ve şeker şurubu ile beslenmesi, koloni yönetimindeki aksaklıklar nedeniyle, kovan başına üretilen bal miktarının az, dolayısıyla, maliyetin yüksek olması, arı hastalık ve zararlılarının yaygınlığı ve mücadelesinde kullanılan kimyasal ilaçların kolonide, arı ürünlerinde kalıntı bırakması, konvansiyonel üretilen bal ile organik üretilen bal arasındaki fiyat farkının %10 ila %20 arasında değişmesi ve bu farkın arıcı tarafından yeterli bulunmayışı nedeniyle ülkemizde organik bal üretimini sınırlı düzeyde yapılabilmektedir.
Arıcılıkta organik üretimin esasları nelerdir?
Organik arıcılıkta; arılıkta kullanılan kovanların özellikleri, arılığın bulunduğu çevre koşulları ve kalitesi, arıcılıkta üretilen arı ürünlerinin özenle üretilmesi, depolanması, işlenmesi ve pazarlanması, üretimin esaslarını oluşturmaktadır. Bir organik arıcılık işletmesinin bulunduğu yörede, diğer arıcılık işletmelerinin de organik arıcılık prensiplerine uygun olması gerekir. Organik arıcılıkta bir yıllık bir geçiş dönemi uygulanır. Bu durumda, konvansiyonel üretimden, organik üretime geçiş için arıcılık işletmesine bir yıllık süre tanınır ve organik üretim esaslarına uyum sağlamasına çalışılır. Bu süreden önce arıcılık işletmesi “organik” adı altında ürün satamaz.
Organik üretimde kovanlarda kullanılan arıların orijini de önem taşımaktadır. Organik üretimde kullanılacak arı türü belirlenirken, bölgesel koşullara en iyi şekilde uyum gösterebilecek, hastalıklara dirençli, “yerel” ekotipler tercih edilmelidir. Kullanılan arıların kendi ekolojik koşullarına uygun olması, o ekotipteki arının çevreden en yüksek nektar ve polen toplama kapasitesine sahip olması gibi bir avantajı beraberinde getirmektedir. Kovanlar, kolonilerin bölünmesi veya bu yönetmelik hükümlerine uygun işletmelerden oğul veya kovan alınarak oluşturulmalıdır.
Kovanların araziye yerleşimi bir diğer önemli husustur. Arı nakilleri, stressiz ve kısa zamanda gerçekleştirecek şekilde olmalıdır Arıların götürüldüğü arazide arılar için yeterli miktarda doğal nektar, polen ve temiz su kaynağı sağlanmalıdır.Temiz olmayan su kaynaklarının hastalık yayılmasında önemli etken olduğuna dikkat edilmelidir. Kovan bölgesinin 3 km yarıçapı içerisinde bulunan alanlarda organik bitkisel üretim yapılmalı veya doğal bitki örtüsü bulunmalıdır. Kovanlar sanayi alanlarından, karayollarından ve tarım ilaçlarının kullanıldığı konvansiyonel tarım alanlarından uzağa yerleştirilmelidir. Konvansiyonel tarım arazilerine yakın olarak yerleştirilen arılıklardan elde edilen arı ürünleri “organik” olarak değerlendirilemez.
Organik arıcılıkta kullanılan kovanlar doğal malzemelerden üretilmiş olmalıdır. Kovanların boyanmasında sadece balmumu, reçine, propolis veya bitki yağları kullanılmalıdır. Kovanların dezenfeksiyonu, pürmüz ile yakılarak yapılmalıdır.Diğer arıcılık malzemeleri ise kaynar suyla, kostik soda ve doğal bitki özlerinden yararlanılarak dezenfekte edilmelidir.
Konvansiyonel üretimden, organik tarıma geçiş döneminde, kovandaki peteklerin tümünün organik peteklerle değiştirilmesi gerekmektedir.Bu amaçla; organik bal mumu kullanılmalıdır. Organik olmayan bal mumu kullanılması durumunda, kalıntı analizi yapılarak balmumunda ilaç kalıntısı olmadığının belgelenmesi gerekir.
Organik arıcılık yapan olan işletmelerde arı kolonisi, ya organik olarak üretim yapılan işletmelerden suni oğul olarak veya konvansiyonel arıların organik petekli çerçevelere aktarılması ile elde edilir. Ana arı ihtiyacı ise suni tohumlama veya konvansiyonel üretim yapan kolonilerden yılda % 10 oranında ana arı alınarak giderilebilir. (Bu durumda geçiş süreci uygulanmaz). Ana arıların yenilenmesi esnasında eski ana arının öldürülmesine izin verilir ancak ana arıların kanatlarının kesilmesi yasaktır.
Organik arıcılık işletmesinde üretim sezonu sonunda rahat bir kışlama için,kovanlarda yeterince bal ve polen bırakılmalıdır. Organik arıcılıkta arıların beslenmesi,kendi kovanlarından elde edilen organik balla olmalıdır.Ancak arıların yaşamı yapay beslenmeye bağlı olduğu durumlarda organik olarak üretilmiş bal ve polen veya organik biçimde üretilen şeker şurubu veya organik şeker melası kullanılır. Şeker,pekmez,süt,
melas,glikoz ve diğer konvansiyonel maddeler kesinlikle kullanılmaz. Organik bal ile
hazırlanan şuruba takviye amacı ile herhangi bir katkı maddesi ilave edilmemelidir. Beslemeye nektar akımından 15 gün önce son verilmelidir. Bir sonraki besleme ise son bal hasadından sonra yapılmalıdır.
Arılıkta yapılan her uygulama (ana arı değişimi,oğul, petek verme, bal sağımı, besleme, ilaç kullanımı, taşınma vs.)mutlaka düzenli olarak kovan sicil defterine kaydedilmelidir.Yapılan besleme ile ilgili kovan siciline, kullanılan ürünün tipi, tarihi , miktarı ve besleme yapılan kovan numaraları belirtilmelidir.
Arıcılıkta hastalık ve zararlılardan korunmak için; hastalığa dayanıklı ırklar, ekotiplerle çalışılmalı, ana arılar düzenli olarak yenilenmeli,kovanlarda düzenli hastalık ve zararlı kontrolü yapılmalı, erkek arı larvaları denetlenmeli, kovan malzeme ve aletleri dezenfekte edilmeli, yeni petekler kullanılmalı, kovanlarda yeterli besin kaynağı bırakılmalıdır. Koruyucu önlemlere rağmen koloniler hastalanır veya zarar görürse, derhal tedaviye alınmalı ve gerekirse koloniler ayrı alanlarda izole edilmelidir. Tedaviye alınan organik üretimdeki kolonilere geçiş süresi uygulanmalıdır. Önleyici tedbir olarak kimyasal bileşimli ilaçlar kullanılmamalıdır. Profilaktik sentetik uygulamalar yapılmamalıdır (yavru çürüklüğüne karşı antibiyotik kullanımı gibi).
Bal arısının en yaygın görülen ve en büyük zararlısı olan Varroa ile mücadelede organik kökenli;Formik asit, laktik asit, asetik asit, oksalik asit, nane, kekik, okaliptüs veya kafur kullanılabilir. Günümüzde özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde, insan sağlığı ve buna bağlı olarak da gıda güvenliği, üzerinde yoğun olarak çalışılan konulardır.Bu noktada arı ürünleriyle ilişkin olarak varroa mücadelesi için, insan sağlığına zararlı etkileri olmayan ve balda kalıntı riski taşımayan doğal maddeler aranmaya başlanmıştır.Yapılan araştırmalar ışığında Formik asit,Laktik asit ve Oksalik asit amaca uygunluk bakımından Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tercih edilen doğal maddeler olmuştur. Ayrıca esansiyel, uçucu yağ asitleri de varroa mücadelesinde, arı ürünlerinde kalıntı riski yaratmadan başarılı sonuç vermişlerdir.
Varroa mücadelesinde en yaygın olarak kullanılanlardan formik asidin uygulanması sırasında kovan giriş ve havalandırma deliklerinin tamamen açılması gerekmektedir. Formik asidin yavaş buharlaşması, ilacın etkinliği bakımından çok önemlidir.10-25C arasında en iyi sonuç alınmakta, 30C’den yüksek sıcaklıkta ana ve arı kaybı meydana gelebilmektedir.10C’den düşük sıcaklıkta ilaç yeterli etkiyi gösterememektedir. Uygulama kovanın gücüne, kovandaki arı popülasyonuna göre değişmekle birlikte 1-4 gün aralıkla 3-5 kez tekrarlanır. Formik asit balın doğal bir maddesi (balda %0.1-0.5 oranında bulunmaktadır) olmakla birlikte balda kalite problemleri meydana gelmemesi için bal hasadından 6-8 hafta önce uygulamayı bitirmek gerekir.
Formik asidi emici ped yöntemi ile uygulamak da mümkündür. Bu yöntemde emici pedler formik asidi emebilecek herhangi bir materyal olabilir (örneğin;pamuklu bez peçete,birkaç kağıt havlu veya kağıt çocuk bezleri).Materyal ,%65’lik 30 ml Formik asidi hiç damlatmaksızın emebilmelidir.Malzemelerin emiciliklerini belirlemek için materyal önceden test edilmelidir. Pedin yerleştirileceği çıtanın üzerindeki arılar duman verilerek uzaklaştırılır.Emici ped çıtalar üzerine yayılır ve bir şırınga ile 30 ml %65’lik Formik asit ped’e enjekte edilir.Eğer sıcaklık 25°C’nin üzerinde veya salkım dip tahtasına yakınsa, ped dip tahtasına yerleştirilebilir.Tedavi toplam 3-5 uygulama olacak şekilde 1-4 gün (buharlaşma durumuna göre) aralıklarla tekrarlanmalıdır.Pedler eriyip bozulmadıkları sürece kullanılabilirler.
Formik asidin bir diğer uygulama yöntemi; doğrudan dip tahtasına uygulamadır. Bu yöntemde, formik asit bir şırınga yardımı ile kovan dip tahtasının alt kısmından kovan içine püskürtülür.Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta; kovan dip kısmındaki arıların zarar görmesinin engellenmesidir. Bunun için kovan giriş deliğinden körükle duman verilerek arıların uzaklaşması sağlanmalıdır.Bu uygulamada 15 ml %65’lik formik asit kullanılır.Uygulama toplam 5-6 uygulama olacak şekilde tekrarlanmalıdır.
Formik asit normalde %80-85’lik konsantrasyonda satılır,bu nedenle yanlışlıklara neden olmamak için ürünün konsantrasyonuna dikkat edilmelidir. Kovanlara uygulamada;3 kısım (%85’lik konsantre) formik asit ile 1 kısım su karışımından oluşan %65’lik solüsyon tavsiye edilmektedir.
Varroa mücadelesinde kullanılan bir diğer organik kökenli bileşik; oksalik asittir. Oksalik asit,sadece ergin arılar üzerindeki varroaları öldürür, kapalı yavru gözleri içerisine etkili değildir.Bu nedenle yavru popülasyonunun en az olduğu dönemde
(geç sonbaharda ve erken ilkbaharda 1 kez) başarılı sonuç vermektedir. Bir uygulamadan fazla yapıldığında arı ölümleri artabilir veya gelecek ilkbaharda koloni gelişmesini yavaşlatabilir. Fazla işgücü gerektirmeyen (koloni başına 1 dakika),gıda güvenliği ve insan sağlığı bakımından güvenilir bir uygulamadır. Bu tatbik, 7-30C’ler arasında iyi sonuçlar vermektedir.Gün içerisinde, rüzgarsız ve kovanların açılabileceği zamanlarda uygulama yapılmalıdır. Uygulamada kullanılan %3.2’lik Oksalik asit/şeker şurubu solüsyonunun hazırlanması için, 1litre 35-40 C sıcaklıkta temiz su ile 1 kg toz şeker temiz bir kapta ve güvenli bir yerde karıştırılarak oda sıcaklığına (20 C)ulaşana dek soğutulur. Solüsyona 75 gr kristal oksalik asit ilave edilir ve iyice karıştırılır. Sonuçta %3.2’lik oksalik asit solüsyonu elde edilmiş olur. Uygulamada üzeri tamamen arıyla kaplı çerçeveler arası boşluk için %3.2 ‘lik 5 ml şeker şurubu/oksalik asit solüsyonu kullanılır.(arılar çerçeveler arası boşluğu tamamen doldurmuş olmalıdır). Kovandaki arı mevcuduna göre uygun miktar alınır ve peteklerin üst çıtalarının arasından petek arası boşluktaki arılar üzerine damlatılır veya gerekli miktarı aşmamak kaydıyla püskürtülerek de kullanılabilir.(örneğin üzerleri tamamen ergin arıyla kaplı 10 çerçeve arıya toplam 50ml solüsyon kullanılır).
Organik asitlerin kullanımı sırasında bazı teknik bilgi ve kurallara dikkat edilmesi gerekir. Kullanım sırasında koruyucu gözlük kullanılmalıdır. Ciltle doğrudan temas ettirilmemeli, eldiven kullanılmalıdır. Asit, doğrudan solunmamalı, maske takılmalıdır
Bu maddeler tariflerine uygun olarak kullanıldıkları taktirde, insan sağlığı ve arılar üzerine zararlı bir etki yaratmamaktadır.Dönüşümlü olarak bu ilaçların kullanımının sağlanması (örneğin; ilkbaharda formik asit, sonbaharda oksalik asit uygulaması gibi) Varroanın bu kimyasallara direnç kazanmasını önlemek açısından önemlidir. Günümüze dek Varroa’nın bu maddelere karşı direnç kazandığına dair bilimsel bulgulara rastlanmamıştır.
Varroa mücadelesinde yararlanılan ve balda, balmumunda kalıntı bırakmayan bitkisel maddeler ve etkileri şu şekilde özetlenebilir;
• Tütün yapraklarında nikotinin akar öldürücü etkisi %75 düzeyindedir.
• Körükte okaliptüs ve defne yapraklarının yakılması ile elde edilen duman kovan giriş deliğinden verildiğinde, varroa için orta düzeyde etkili olmaktadır (%44-48).
• Kekik yaprağında bulunan timol, oldukça güçlü bir akar öldürücüdür. Timol kristalleri cam bir yayvan küçük kap içerisinde kovanda çerçeveler üzerine konulabilir. Kap sayısı kovanın gücüne göre (8-10 çerçeve için 2-3 kap, her kap 4 g timol içermeli)ayarlanmalı, uygulama 8 gün arayla 3 kez tekrarlanmalıdır. Bu uygulama ile kovanda varroa akarı sayısında %93 azalma belirlenmiştir.
Varroa zararlısı ile mücadelede organik kavramına oldukça uygun bir diğer mücadele yöntemi de “Biyolojik yöntem” olarak adlandırılan ve Varroa’nın en rahat gelişme imkanı bulduğu için tercih ettiği petek yüzeyindeki erkek arı gözlerinin imha edilmesidir. Bu yöntemle, petek yüzeyinde özellikle erken ilkbaharda gelişen erkek arı gözleri imha edilerek, Varroa’nın gelişmesi doğal olarak durdurulabilmektedir. Bunun yanı sıra, mekanik mücadele yöntemi uygulanabilir. Bu sistemde,kışın kovan giriş delikleri açılarak ana arının yumurtlaması durdurulur. Besin ortamı bulamayan varroalar kovan dip tahtasına dökülür.
Bal sağımı da organik arıcılıktaki en önemli noktalardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Organik arıcılıkta kullanılan ambalajlar; cam, tahtadan üretilmiş malzemeler, özel üretilmiş uygun organik kaplama maddelerinden yapılmalıdır.Sağım sırasında kimyasal sentetik kovucu maddelerin kullanılması yasaktır. Sağım sırasında temiz ve düzenli bir sistemin kurulması, balların konulacağı kapların titizlikle hazırlanması gerekmektedir. Organik arı ürünlerinin ambalajlanması esnasında, ürünün organik niteliğini koruyacak bütün hijyenik tedbirler alınmalıdır.Organik arı ürünleri konvansiyonel ürünlerden ayrı olarak depolanmalı ve depolama sırasında herhangi bir kimyasal ilaç kullanılmamalıdır Arı ürünlerinin depolanması sırasında oluşabilecek nem, sıcaklık ve ışık değişimlerine dikkat etmek gerekmektedir. Organik tarım metoduyla üretilen arı ürünleri ambalajlanırken organik ürün niteliğinin bozulmamasına dikkat edilmelidir. Organik arı ürünleri, karayolları kenarında kesinlikle bekletilmemeli ve satılmamalıdır.
Kaynak : Ege Üniversitesi Zootekni Bölümü
Organik Tarım Nedir?
• Doğadaki dengeyi koruyan,
• Toprak verimliliğinde devamlılığı sağlayan,
• Hastalık ve zararlıları kontrol altına alan,
• Doğadaki canlıların sürekliliğini oluşturan,
• Doğal kaynakların optimum kullanımı ile verimliliği sağlayan bir sistemdir
“Organik arıcılık” da, bu temel nedenlere dayalı olarak ortaya çıkmıştır. Organik arıcılık ; doğada bulunan nektar, polen, su ve propolisin arılar tarafından toplanarak çeşitli arı ürünlerine dönüştürülmeleri işleminde, üretimden tüketime kadar tüm aşamalarında suni besleme ve kimyasal ilaçlama yapmadan, organik tarım alanlarında veya doğal yapısı bozulmamış florada her aşaması kontrollü ve sertifikalı yapılan arıcılık faaliyetlerine denir. Arıcılık ürünlerinin organik üretim olarak nitelendirilmesi, kovanların özellikleri ve çevre kalitesi ile yakından ilişkilidir.
Ülkemiz doğal yapı ve nektar kaynakları bakımında çok zengin olup,arıcılık açısından son derece büyük bir potansiyele sahiptir. Dört milyona yaklaşan koloni sayısı ile dünyada ikinci ve yıllık 70.000 ton bal üretim kapasitesi ile dünyada dördüncü sırada yer almaktayız. Ancak; kolonilerin geleneksel olarak şeker ve şeker şurubu ile beslenmesi, koloni yönetimindeki aksaklıklar nedeniyle, kovan başına üretilen bal miktarının az, dolayısıyla, maliyetin yüksek olması, arı hastalık ve zararlılarının yaygınlığı ve mücadelesinde kullanılan kimyasal ilaçların kolonide, arı ürünlerinde kalıntı bırakması, konvansiyonel üretilen bal ile organik üretilen bal arasındaki fiyat farkının %10 ila %20 arasında değişmesi ve bu farkın arıcı tarafından yeterli bulunmayışı nedeniyle ülkemizde organik bal üretimini sınırlı düzeyde yapılabilmektedir.
Arıcılıkta organik üretimin esasları nelerdir?
Organik arıcılıkta; arılıkta kullanılan kovanların özellikleri, arılığın bulunduğu çevre koşulları ve kalitesi, arıcılıkta üretilen arı ürünlerinin özenle üretilmesi, depolanması, işlenmesi ve pazarlanması, üretimin esaslarını oluşturmaktadır. Bir organik arıcılık işletmesinin bulunduğu yörede, diğer arıcılık işletmelerinin de organik arıcılık prensiplerine uygun olması gerekir. Organik arıcılıkta bir yıllık bir geçiş dönemi uygulanır. Bu durumda, konvansiyonel üretimden, organik üretime geçiş için arıcılık işletmesine bir yıllık süre tanınır ve organik üretim esaslarına uyum sağlamasına çalışılır. Bu süreden önce arıcılık işletmesi “organik” adı altında ürün satamaz.
Organik üretimde kovanlarda kullanılan arıların orijini de önem taşımaktadır. Organik üretimde kullanılacak arı türü belirlenirken, bölgesel koşullara en iyi şekilde uyum gösterebilecek, hastalıklara dirençli, “yerel” ekotipler tercih edilmelidir. Kullanılan arıların kendi ekolojik koşullarına uygun olması, o ekotipteki arının çevreden en yüksek nektar ve polen toplama kapasitesine sahip olması gibi bir avantajı beraberinde getirmektedir. Kovanlar, kolonilerin bölünmesi veya bu yönetmelik hükümlerine uygun işletmelerden oğul veya kovan alınarak oluşturulmalıdır.
Kovanların araziye yerleşimi bir diğer önemli husustur. Arı nakilleri, stressiz ve kısa zamanda gerçekleştirecek şekilde olmalıdır Arıların götürüldüğü arazide arılar için yeterli miktarda doğal nektar, polen ve temiz su kaynağı sağlanmalıdır.Temiz olmayan su kaynaklarının hastalık yayılmasında önemli etken olduğuna dikkat edilmelidir. Kovan bölgesinin 3 km yarıçapı içerisinde bulunan alanlarda organik bitkisel üretim yapılmalı veya doğal bitki örtüsü bulunmalıdır. Kovanlar sanayi alanlarından, karayollarından ve tarım ilaçlarının kullanıldığı konvansiyonel tarım alanlarından uzağa yerleştirilmelidir. Konvansiyonel tarım arazilerine yakın olarak yerleştirilen arılıklardan elde edilen arı ürünleri “organik” olarak değerlendirilemez.
Organik arıcılıkta kullanılan kovanlar doğal malzemelerden üretilmiş olmalıdır. Kovanların boyanmasında sadece balmumu, reçine, propolis veya bitki yağları kullanılmalıdır. Kovanların dezenfeksiyonu, pürmüz ile yakılarak yapılmalıdır.Diğer arıcılık malzemeleri ise kaynar suyla, kostik soda ve doğal bitki özlerinden yararlanılarak dezenfekte edilmelidir.
Konvansiyonel üretimden, organik tarıma geçiş döneminde, kovandaki peteklerin tümünün organik peteklerle değiştirilmesi gerekmektedir.Bu amaçla; organik bal mumu kullanılmalıdır. Organik olmayan bal mumu kullanılması durumunda, kalıntı analizi yapılarak balmumunda ilaç kalıntısı olmadığının belgelenmesi gerekir.
Organik arıcılık yapan olan işletmelerde arı kolonisi, ya organik olarak üretim yapılan işletmelerden suni oğul olarak veya konvansiyonel arıların organik petekli çerçevelere aktarılması ile elde edilir. Ana arı ihtiyacı ise suni tohumlama veya konvansiyonel üretim yapan kolonilerden yılda % 10 oranında ana arı alınarak giderilebilir. (Bu durumda geçiş süreci uygulanmaz). Ana arıların yenilenmesi esnasında eski ana arının öldürülmesine izin verilir ancak ana arıların kanatlarının kesilmesi yasaktır.
Organik arıcılık işletmesinde üretim sezonu sonunda rahat bir kışlama için,kovanlarda yeterince bal ve polen bırakılmalıdır. Organik arıcılıkta arıların beslenmesi,kendi kovanlarından elde edilen organik balla olmalıdır.Ancak arıların yaşamı yapay beslenmeye bağlı olduğu durumlarda organik olarak üretilmiş bal ve polen veya organik biçimde üretilen şeker şurubu veya organik şeker melası kullanılır. Şeker,pekmez,süt,
melas,glikoz ve diğer konvansiyonel maddeler kesinlikle kullanılmaz. Organik bal ile
hazırlanan şuruba takviye amacı ile herhangi bir katkı maddesi ilave edilmemelidir. Beslemeye nektar akımından 15 gün önce son verilmelidir. Bir sonraki besleme ise son bal hasadından sonra yapılmalıdır.
Arılıkta yapılan her uygulama (ana arı değişimi,oğul, petek verme, bal sağımı, besleme, ilaç kullanımı, taşınma vs.)mutlaka düzenli olarak kovan sicil defterine kaydedilmelidir.Yapılan besleme ile ilgili kovan siciline, kullanılan ürünün tipi, tarihi , miktarı ve besleme yapılan kovan numaraları belirtilmelidir.
Arıcılıkta hastalık ve zararlılardan korunmak için; hastalığa dayanıklı ırklar, ekotiplerle çalışılmalı, ana arılar düzenli olarak yenilenmeli,kovanlarda düzenli hastalık ve zararlı kontrolü yapılmalı, erkek arı larvaları denetlenmeli, kovan malzeme ve aletleri dezenfekte edilmeli, yeni petekler kullanılmalı, kovanlarda yeterli besin kaynağı bırakılmalıdır. Koruyucu önlemlere rağmen koloniler hastalanır veya zarar görürse, derhal tedaviye alınmalı ve gerekirse koloniler ayrı alanlarda izole edilmelidir. Tedaviye alınan organik üretimdeki kolonilere geçiş süresi uygulanmalıdır. Önleyici tedbir olarak kimyasal bileşimli ilaçlar kullanılmamalıdır. Profilaktik sentetik uygulamalar yapılmamalıdır (yavru çürüklüğüne karşı antibiyotik kullanımı gibi).
Bal arısının en yaygın görülen ve en büyük zararlısı olan Varroa ile mücadelede organik kökenli;Formik asit, laktik asit, asetik asit, oksalik asit, nane, kekik, okaliptüs veya kafur kullanılabilir. Günümüzde özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde, insan sağlığı ve buna bağlı olarak da gıda güvenliği, üzerinde yoğun olarak çalışılan konulardır.Bu noktada arı ürünleriyle ilişkin olarak varroa mücadelesi için, insan sağlığına zararlı etkileri olmayan ve balda kalıntı riski taşımayan doğal maddeler aranmaya başlanmıştır.Yapılan araştırmalar ışığında Formik asit,Laktik asit ve Oksalik asit amaca uygunluk bakımından Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tercih edilen doğal maddeler olmuştur. Ayrıca esansiyel, uçucu yağ asitleri de varroa mücadelesinde, arı ürünlerinde kalıntı riski yaratmadan başarılı sonuç vermişlerdir.
Varroa mücadelesinde en yaygın olarak kullanılanlardan formik asidin uygulanması sırasında kovan giriş ve havalandırma deliklerinin tamamen açılması gerekmektedir. Formik asidin yavaş buharlaşması, ilacın etkinliği bakımından çok önemlidir.10-25C arasında en iyi sonuç alınmakta, 30C’den yüksek sıcaklıkta ana ve arı kaybı meydana gelebilmektedir.10C’den düşük sıcaklıkta ilaç yeterli etkiyi gösterememektedir. Uygulama kovanın gücüne, kovandaki arı popülasyonuna göre değişmekle birlikte 1-4 gün aralıkla 3-5 kez tekrarlanır. Formik asit balın doğal bir maddesi (balda %0.1-0.5 oranında bulunmaktadır) olmakla birlikte balda kalite problemleri meydana gelmemesi için bal hasadından 6-8 hafta önce uygulamayı bitirmek gerekir.
Formik asidi emici ped yöntemi ile uygulamak da mümkündür. Bu yöntemde emici pedler formik asidi emebilecek herhangi bir materyal olabilir (örneğin;pamuklu bez peçete,birkaç kağıt havlu veya kağıt çocuk bezleri).Materyal ,%65’lik 30 ml Formik asidi hiç damlatmaksızın emebilmelidir.Malzemelerin emiciliklerini belirlemek için materyal önceden test edilmelidir. Pedin yerleştirileceği çıtanın üzerindeki arılar duman verilerek uzaklaştırılır.Emici ped çıtalar üzerine yayılır ve bir şırınga ile 30 ml %65’lik Formik asit ped’e enjekte edilir.Eğer sıcaklık 25°C’nin üzerinde veya salkım dip tahtasına yakınsa, ped dip tahtasına yerleştirilebilir.Tedavi toplam 3-5 uygulama olacak şekilde 1-4 gün (buharlaşma durumuna göre) aralıklarla tekrarlanmalıdır.Pedler eriyip bozulmadıkları sürece kullanılabilirler.
Formik asidin bir diğer uygulama yöntemi; doğrudan dip tahtasına uygulamadır. Bu yöntemde, formik asit bir şırınga yardımı ile kovan dip tahtasının alt kısmından kovan içine püskürtülür.Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta; kovan dip kısmındaki arıların zarar görmesinin engellenmesidir. Bunun için kovan giriş deliğinden körükle duman verilerek arıların uzaklaşması sağlanmalıdır.Bu uygulamada 15 ml %65’lik formik asit kullanılır.Uygulama toplam 5-6 uygulama olacak şekilde tekrarlanmalıdır.
Formik asit normalde %80-85’lik konsantrasyonda satılır,bu nedenle yanlışlıklara neden olmamak için ürünün konsantrasyonuna dikkat edilmelidir. Kovanlara uygulamada;3 kısım (%85’lik konsantre) formik asit ile 1 kısım su karışımından oluşan %65’lik solüsyon tavsiye edilmektedir.
Varroa mücadelesinde kullanılan bir diğer organik kökenli bileşik; oksalik asittir. Oksalik asit,sadece ergin arılar üzerindeki varroaları öldürür, kapalı yavru gözleri içerisine etkili değildir.Bu nedenle yavru popülasyonunun en az olduğu dönemde
(geç sonbaharda ve erken ilkbaharda 1 kez) başarılı sonuç vermektedir. Bir uygulamadan fazla yapıldığında arı ölümleri artabilir veya gelecek ilkbaharda koloni gelişmesini yavaşlatabilir. Fazla işgücü gerektirmeyen (koloni başına 1 dakika),gıda güvenliği ve insan sağlığı bakımından güvenilir bir uygulamadır. Bu tatbik, 7-30C’ler arasında iyi sonuçlar vermektedir.Gün içerisinde, rüzgarsız ve kovanların açılabileceği zamanlarda uygulama yapılmalıdır. Uygulamada kullanılan %3.2’lik Oksalik asit/şeker şurubu solüsyonunun hazırlanması için, 1litre 35-40 C sıcaklıkta temiz su ile 1 kg toz şeker temiz bir kapta ve güvenli bir yerde karıştırılarak oda sıcaklığına (20 C)ulaşana dek soğutulur. Solüsyona 75 gr kristal oksalik asit ilave edilir ve iyice karıştırılır. Sonuçta %3.2’lik oksalik asit solüsyonu elde edilmiş olur. Uygulamada üzeri tamamen arıyla kaplı çerçeveler arası boşluk için %3.2 ‘lik 5 ml şeker şurubu/oksalik asit solüsyonu kullanılır.(arılar çerçeveler arası boşluğu tamamen doldurmuş olmalıdır). Kovandaki arı mevcuduna göre uygun miktar alınır ve peteklerin üst çıtalarının arasından petek arası boşluktaki arılar üzerine damlatılır veya gerekli miktarı aşmamak kaydıyla püskürtülerek de kullanılabilir.(örneğin üzerleri tamamen ergin arıyla kaplı 10 çerçeve arıya toplam 50ml solüsyon kullanılır).
Organik asitlerin kullanımı sırasında bazı teknik bilgi ve kurallara dikkat edilmesi gerekir. Kullanım sırasında koruyucu gözlük kullanılmalıdır. Ciltle doğrudan temas ettirilmemeli, eldiven kullanılmalıdır. Asit, doğrudan solunmamalı, maske takılmalıdır
Bu maddeler tariflerine uygun olarak kullanıldıkları taktirde, insan sağlığı ve arılar üzerine zararlı bir etki yaratmamaktadır.Dönüşümlü olarak bu ilaçların kullanımının sağlanması (örneğin; ilkbaharda formik asit, sonbaharda oksalik asit uygulaması gibi) Varroanın bu kimyasallara direnç kazanmasını önlemek açısından önemlidir. Günümüze dek Varroa’nın bu maddelere karşı direnç kazandığına dair bilimsel bulgulara rastlanmamıştır.
Varroa mücadelesinde yararlanılan ve balda, balmumunda kalıntı bırakmayan bitkisel maddeler ve etkileri şu şekilde özetlenebilir;
• Tütün yapraklarında nikotinin akar öldürücü etkisi %75 düzeyindedir.
• Körükte okaliptüs ve defne yapraklarının yakılması ile elde edilen duman kovan giriş deliğinden verildiğinde, varroa için orta düzeyde etkili olmaktadır (%44-48).
• Kekik yaprağında bulunan timol, oldukça güçlü bir akar öldürücüdür. Timol kristalleri cam bir yayvan küçük kap içerisinde kovanda çerçeveler üzerine konulabilir. Kap sayısı kovanın gücüne göre (8-10 çerçeve için 2-3 kap, her kap 4 g timol içermeli)ayarlanmalı, uygulama 8 gün arayla 3 kez tekrarlanmalıdır. Bu uygulama ile kovanda varroa akarı sayısında %93 azalma belirlenmiştir.
Varroa zararlısı ile mücadelede organik kavramına oldukça uygun bir diğer mücadele yöntemi de “Biyolojik yöntem” olarak adlandırılan ve Varroa’nın en rahat gelişme imkanı bulduğu için tercih ettiği petek yüzeyindeki erkek arı gözlerinin imha edilmesidir. Bu yöntemle, petek yüzeyinde özellikle erken ilkbaharda gelişen erkek arı gözleri imha edilerek, Varroa’nın gelişmesi doğal olarak durdurulabilmektedir. Bunun yanı sıra, mekanik mücadele yöntemi uygulanabilir. Bu sistemde,kışın kovan giriş delikleri açılarak ana arının yumurtlaması durdurulur. Besin ortamı bulamayan varroalar kovan dip tahtasına dökülür.
Bal sağımı da organik arıcılıktaki en önemli noktalardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Organik arıcılıkta kullanılan ambalajlar; cam, tahtadan üretilmiş malzemeler, özel üretilmiş uygun organik kaplama maddelerinden yapılmalıdır.Sağım sırasında kimyasal sentetik kovucu maddelerin kullanılması yasaktır. Sağım sırasında temiz ve düzenli bir sistemin kurulması, balların konulacağı kapların titizlikle hazırlanması gerekmektedir. Organik arı ürünlerinin ambalajlanması esnasında, ürünün organik niteliğini koruyacak bütün hijyenik tedbirler alınmalıdır.Organik arı ürünleri konvansiyonel ürünlerden ayrı olarak depolanmalı ve depolama sırasında herhangi bir kimyasal ilaç kullanılmamalıdır Arı ürünlerinin depolanması sırasında oluşabilecek nem, sıcaklık ve ışık değişimlerine dikkat etmek gerekmektedir. Organik tarım metoduyla üretilen arı ürünleri ambalajlanırken organik ürün niteliğinin bozulmamasına dikkat edilmelidir. Organik arı ürünleri, karayolları kenarında kesinlikle bekletilmemeli ve satılmamalıdır.
Kaynak : Ege Üniversitesi Zootekni Bölümü